REKLAMI GEÇ

DENİZLİ’DE TURİZM NE?

23 Temmuz 2015 Perşembe

turizm2-kapak-ic

Denizli gibi nispeten taşra kenti sayılabilecek bir yerleşim için turizmin önemi ne olabilir?

Kent, Ege bölgesinin önde gelen sanayi  merkezlerinden birisi. Önemli oranda ihracat girdisine sahip. Tarımın çeşitli alanlarında hatırı sayılır zenginlikte emtia pazarını kontrol ediyor. Maden-mermer sektörü önceki yıllara oranda daha kurumsal bir görüntü sunuyor. Amiral gemisi olan tekstilin öncülüğünde son yıllardaki krizin etkilerinden giderek sıyrılıyor. Durum çok parlak görünmese de, var olan potansiyel merceğinden baktığımızda, bu durum turizm olgusunu ister istemez tali planda değerlendirmeye yol açacaktır diye akıl yürütüyor insan.

Gerçekte böyle mi, ya da böyle mi değerlendirmek gerekiyor?

3

TURİZM NE? PAMUKKALE!

Turizmin Denizli için ne olduğunu sorduğunuz 100 kişiden 98’İ Pamukkale’yi işaret edecektir.  Kalanın biri fikrim yok diyecek, öteki ise oldukça anlaşılmaz gelen sözcüklerle ideal bir tarife girişecektir.

Denizli’de yaşayanlar için bu sonuç oldukça doğal. Yerlisi gözünü açtığında ‘Pamukkale’, taşınıp göçeni, geldiğinin ertesinde ‘Pamukkale’, okumuş yazmışı kente döndüğünde ‘Pamukkale’ ile yatar- kalkar.

Sadece bu mu?

Birkaç yılda bir Pamukkale’nin işletme statüsü değişir, tartışmalar yıllarca sürer. Üzerine kurulu Hierapolis antik kentinde bir gelişme olur, kazı heyeti biraz işi ağırdan alır vs. tartışmalarla kaybedilen zaman tartışma tasarrufunu çoktan aşar. Koca çukur düzenlenecek, tartışalım, nekropol alanı düzenlenecek tartışalım, antik havuz düzenlemesini, otelleri, travertenleri, suyunu, turistini, işletmecisini, tiyatrosunu, müzesini, uzay çatısını… hep tartışalım.

Ya da, genel bir arkeoloji-turizm çatışmasına kurban gider. Turizm ilgilisi kurum ve bürokratlar için bu tür ören yerleri birer “turistik hafriyat” değerindedir, bilim yapan için ise “aslolan bilimsel veri elde etmek ve bunu elde edinceye kadar kazmaktır.”

Doğrusu pek olumsuz bakmıyorum ben bu tartışmalara. Hiç olmazsa “ben yaptım oldu” tipi bürokratik keyfiyete bir ölçüde gem vuruyor. Kamuoyunu devreden çıkarma arzularını engelliyor.

Ama her halukarda Pamukkale ilk ve vazgeçilmez olarak kalıyor. İnsanlar haksız değil!

Bütün sorun nerede düğümleniyor, zamanla ortaya çıkacak ama, biz hipotezimize argüman olacak biçimde saptayalım, Pamukkale ve Hierapolis Denizli turizm hareketlerinin kaldıraç mekanıdır. Burayı bakış açısının dışında tutan, hesaba katmayan hiçbir yaklaşım sağlıklı bir değerlendirme yapamaz. Dolayısıyla kent ölçekli bir anketin, turizmi “%98 Pamukkale” olarak sonuçlandırması anlaşılır olmalı. Salt bu nedenle bile haklı bir yaklaşım.

4

BİZ NASIL BİR TURİZME BAKACAĞIZ?

Giriş yazımızda özetlemiştik. Bir kez daha hatırlatalım.

“Turizme nasıl bakmalı?

Konumuz “Denizli’de turizm.

Denizli turizmini, turizmin durumunu, turizm mekanlarını, turizm ilgilisi kamu yöneticilerini, turizm politikalarını, anlayışlarını, ‘çokbilenlerini’, ‘cahillerini’, turizmin olmaması gereken ama vazgeçilemeyenlerini, turizm uğruna feda edilenlerini, göz ardı edilen turizm olanaklarını, alternatif turizm güzergahlarını; doğa turizmini, vadi turizmini, eğlence turizmini, termal turizmi… Başka bir gözle ve bambaşka açılardan görmeye çalışacağız… Müze ‘meselesi’ni tartışacağız, kentsel mimari dokuyu, geleneklerini, sosyal yaşam alışkanlıklarını kaleme dökeceğiz. Ve tüm bunların nasıl bir kentlileşme fikri üzerine inşa edildiğini konuşacağız.”

Elbette kültürünü, tarihini bu yazılarımızın ekseninden ayırmayacağız. Belki de çoğunlukla işin bir kültür ve tarih turizmi olarak bambaşka makro projelere ihtiyaç duyduğu sonucuna varacağız. Bu konuda bir kesinlemede bulunmak şimdilik olanaksız elbette. Sadece olasılık dahilindeki sonuçlara değiniyoruz.

1

NE YAZACAK, NE YAPACAĞIZ?

2013 yıl boyunca “Tarihin Peşinde” dolaşıp yazdık.

2014 yılı ve 2015 yılının ilk yarısı Büyük Menderes Nehri’ni konu alan “Ölmeye Yatan Nehir” boyunda gezilerimizi yazıya döktük.

Bu çalışmalarımızdan haberdar olan okurun aşina olduğu bir yöntemle çalışacağız.

Gezecek, görecek, görüşüp konuşacağız. Bulabildiğimiz kaynakları elden geçirecek, canlı belleklere başvuracağız. Son elli yılın Pamukkale’si üzerine yapılmış tartışmaları tarayacağız.

Türkiye turizm politikalarının bir türlü standartlaşamayan uygulamalarının sonuçlarına dikkat kesileceğiz.

Pratik olarak sadece Pamukkale değil, Denizli bölgesi turizm potansiyelleri üzerinde duracağız.

Termal turizm ile ilgili son yıllarda hazırlanan planların neden başarısız olduğuna bakacağız.

0

YANIT ARAYAN SORULAR

Alternatif turizm olanakları nelerdir? Doğa turizmi, kış turizmi, vadi turizmi(bunu ben uydurdum, zamanı geldiğinde konuşacağız) ile ilgili deyim uygunsa beceri eksikliğinin sebepleri neler olabilir?

Bu alanın kentteki bakanlık temsilcilerinin yeterlikleri nedir? Bu konuda herkesin şikayet edip bir türlü açıkça konuşmaya yanaşmadığı etkili ve yetkililer kim veya kimler?

Pamukkale’nin son olarak Denizli ile ilgisinin kesildiği 2013 yılı sonlarında neler oldu? Bir gecede kimler bu devir teslime izin verdi, protokolü imzalayan taraflar kimler? Özel idareye zimmetli demirbaşlar, bu devir sırasında ne oldu? Şu anda yaşanan sıkıntılar neler? TÜRSAB Pamukkale’yi gerçekten rantabl işletebiliyor mu? Son aylarda yaşanan ziyaretçi düşüşü sadece Türkiye ölçeğindeki düşüşe mi paralel, yoksa antik havuz işletmesi, müze işletmesi, örenyeri giriş-çıkışı ve taşıma, ulaşım, fiyat faktörlerinin lokal etkisi var mı?

Pamukkale’yi önemseyeceğiz. Sadece bununla kalmayacak, mümkün olan tüm görüşmeleri yapmayı ve Pamukkale’nin şimdiki işletilme biçiminin üzerindeki sır perdesini aralamayı zorlayacağız.

Alternatif turizm olanakları dedik. Bunu önemsemek gerektiğini düşünüyoruz.

Denizli için bu türden bir planlama kısa ve orta vadede sonuç elde edilecek bir çalışma olmaz. Uzun vadeli, hiç olmazsa beş ve on yıllık aşamalı planlama olarak düşünmek gerekir.

Bu güzergahlardan biri Bozdağ kayak merkezi olabilirdi. Oradaki çalışmalar hiç olmazsa dostlar alışverişte görsün noktasına ulaştı.

Başka bir alternatif olanak, hem tarih, hem doğa turizmini içeren vadi turizmi olabilir. Bunu biraz açalım. İleride üzerinde gezinip bolca yazmayı düşündüğümüz bölge; Hierapolis-Tripolis bağlantılı, Cindere(barajlar) vadisi ve Güney ilçesi üzerinden Bekilli’ye uzanan, devamında Çal’a gelip Çökelez dağını aşarak yeniden Karahayıt oteller bölgesine dönen gezi güzergahı.

Kısaca “Vadi Turizmi” diyorum ben buna. Denizli’ye ve canlı turizm bölgelerine yakın oluşu ayrı bir avantaj. Vadi boyunca coğrafyanın özellikleri, tarımsal üretim ve üretimin kalitesi ile öne çıkıyor. Kısaca sıralamak gerekirse üzüm üretimi, özellikle şaraplık üzüm üretimi konusunda bu üç ilçenin topraklarındaki verim bölgede kıyaslanamayacak değer sahip. En kaliteli ve uluslararası nitelikte kabul gören bağlar bu topraklarda. Yıllardır şarap üreticilerinin de katkılarıyla bağlar gençleşip daha da kaliteli hale geldi. Türkiye sofralık şarabının neredeyse %20’si buralarda üretiliyor. Kaliteli şaraplık üzümün daha fazla oranı yine aynı topraklardan sevk ediliyor. Ulusal ve köklü şarap fabrikaları binlerce dönüm bağlık arazi kapatıyor, kalteli üzüm bağlarını buralarda kuruyor.

Ek olarak Bekilli kanyonları, Güney şelalesi, Adıgüzel barajı ve çevresi, Çal kanyonu gibi doğanın sunduğu güzellikleri sayabiliriz. Tarihin bilinen ya da söylencelere konu olan çeşitli kültürleri bu topraklarda yaşamış. Kentsel yerleşme kalıntıları, tapım alanları hepsi bu bölgede yoğunlaşıyor.

Şimdilik bunları notlayalım. Dediğimiz gibi, önceleri çok gezdiğimiz ve yine gidip başka bir gözle görmeye çalışacağımız bölge üzerinde epeyce mesai harcayacak ve yazacağız.

2

Denizli’de Turizm üzerine yazarken bizim metodumuz ne olacak?

Gezi, görüşme, izlenim ve röportajlar boyunca esas alacağımız bir metot üzerinden bakış açımızı biçimlendireceğiz. Tartışma kanallarını, sorunların kaynaklarını, projelendirmeleri ve yönetme biçimlerini hep bu kıstaslara göre değerlendireceğiz.

Devamını haftaya bırakalım.

 

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı