REKLAMI GEÇ

“Denizli’de turizm yatırımcısı yok”

5 Kasım 2015 Perşembe

ickapak

Haftalık görüşme notlarına geçmeden önce kısa bir anekdotla başlayalım.

Geçen haftalarda TBMM tutanaklarında Pamukkale görüşmelerine yer vermiştik. O görüşmelerin biride zamanın Kültür Bakanı Agah Oktay Güner ve Denizli Milletvekili Hilmi Deveci arasındaki, 12.06.1996 tarihli tartışmaydı. Hilmi Deveci’nin sorularına gayet olumlu yaklaşan Bakan Güner, “Bütün bunları derli toplu bir biçimde ele almak için, valilikte, istimlak kararlarını, yerinde, mahallî idarecilerle görüşmek için, bu ayın 23’ünde, bütün Denizli milletvekillerini de davet ederek, mahallî idarelerin temsilcilerinin de katılacağı bir toplantı yapacağız. Bu toplantıya katılacak ilim adamları, proje müellifleri de, bu düğümleri teker teker kendi gerçeğinde görmemize imkân verecek” açıklamasını yapmıştı. Biz de meraklanmıştık, “23 Haziran tarihli o toplantı yapıldı mı” diye.

Konuya vakıf olanlardan birisi, dönemin Bayındırlık İl Müdürü Mehmet Acar. Sonraki hafta Mehmet Acar’ın da bulunduğu Ali Marım görüşmesinden sonra bir akşam Mehmet abi aradı. “Ali Bey’le görüştüğün zaman sonradan hatırladığım bir anıyı aktarmak istiyorum” dedi.

“Tamam Mehmet Abi” dedim, “kent dışına çıkıyordum, gelince buluşalım” diyerek sözleştik. Dönüşte kendisini arayıp o anıyı sordum.

Çınar civarında, mütevazi resim atölyesinde, eskilerden A.İlhan Karabay’la resim çalışırken verdiğimiz kahve arasında konuştuk. Tarihini tam hatırlayamadığı bir Pamukkale 0toplantısıydı sözünü ettiği.

“Biz” dedi, “Bakan Agah Oktay’ın da katıldığı bir Pamukkale toplantısı yapmıştık o zamanlar. Toplantıya Vali Yusuf Ziya Göksu, Daire Müdürleri Belediye Başkanları ve ilgili kurum temsilcileri katılmıştı. Bakan sordu, ‘Pamukkale’deki oteller neden hala yıkılmıyor?’ Hiç kimseden ses yok. Gözünün önündeki Vali’den de ses çıkmıyor. ‘anlaşılmayan bir şey bu yıkımların gecikmesi’ diyor Bakan. Eski Belediye Başkanı Ali Marım’ın söylediği doğru, Özel İdare oteli yıkılmıyor ama diğer özel otellerin bazılarında da yıkım gecikiyor. Tabi burada ilişkiler, yerel eşraf ilişkileri buna engel oluyordu o başka. Bir de ben o günlerde bir şey daha duydum. Daha doğrusu, güvenilir birisi gördüğü bir şeyi anlatmıştı. Daha yukarıda, tiyatronun arka tarafında, o bölgedeki köylüler tarafından bazı evler yapılıyor. Bu evlerin içinde bir tane de otel açılıyor. Zamanın kültür müdürü o kaçak otelin açılışına katılıyor. O nedenle kaçak otelin yıkılması da biraz sürüncemede kalmıştı.”

Mehmet Acar’ın anlattığı toplantı, sanırım Agah Oktay Güner’in Bakanlığının son günlerine rastlıyor. 12 Haziran 1996 tarihli meclis oturumunda sözünü ettiği 23 Haziran toplantısı anlaşılan yapılmış. Anlaşılan diyorum, A.O.Güner bir daha Bakanlık yapmadığına göre yapılan toplantının başka açıklaması olamaz. Bunu da Mehmet Acar abimizden, tarihini hatırlamasa da, böylece öğrenmiş oluyoruz.
***
Turizm yazılarımızın en önemli bölümünü Pamukkale üzerine görüşme, gezi ve söyleşilerin oluşturacağını baştan belirlemiştik. Yaptığımız ön çalışmanın işaret ettiği ve bizim yazma planlamamıza yön veren en önemli saptama bu oldu.

Nitekim haftalardır devam eden yazıların ana teması doğrudan Pamukkale merkezli bölgesel turizm oldu. Görüşme ya da gezilerimizde girdiğimiz tüm yollar bizi Pamukkale’ye çıkardı. Konaklama işletmelerinin, catering hizmetlerinin, halı sektörünün ve eğlence merkezlerinin kendini bağımlı hissettiği tek yerin Pamukkale olduğunu gözledik.

Bu durumun sakıncası da yararı da var. Ama daha önemlisi, var olan turizm kısır döngüsünün açılması amacıyla geliştirilecek turizm projelerinin uygulama alanı için Pamukkale önsel olarak dikkate alınmak zorunda. O nedenle benzeri türden değerlendirmeler içeren yazılarımızı bir-iki hafta kadar erteleyip, sektöre ilişkin son görüşmelerimizi kayıt altına almaya çalışacağız.

Örneğin, bir dönemin parlayan sektörü halıcılık giderek irtifa kaybediyor, neden? Oysa bu günkü turizm konaklama ilişkileri ve biçiminin oluşmasında aslan payı bu sektöre biçiliyor. Bu görüş aynı zamanda olumsuzlama içerdiği için neden sorusunun cevabı bizce daha da önemli. Tüm bunların ötesinde resmin bütününü kavramak açısından bakalım. Denizli turizmini şekillendiren başlıca sektörlerden birisi halıcılık. O nedenle nasıl gördüğümüzden çok, somut olarak günümüzde turizmi etkileme gücü ne, ona bakmak gerekiyor. Sektörde hala iddiasını sürdürenlerle görüşmeleri yazacağız.

2
HALİT POLAT’LA SÖYLEŞİ
Bu hafta yine sektörel bir temsilciye, konaklama-otel sektörünün Denizli’deki en eski temsilcilerinden sayılan Polat Hotel sahibi Halit Polat’a yer vereceğiz. Sohbet havasında süren görüşmemizden dikkate değer bazı notları aktaracağız. 27 yıllık Pamukkale otel turizmciliğinden çıkan deneyimini sizlerle paylaşacağız.

Halit Polat “9 yaşında Denizli’ye geldim” diyor. O günden sonra ayrılmamış.
Denizlili yatırımcı var mı bu bölgede sorusuna yanıt verirken, “ben varım” diyor. Çünkü 9 yaşında Bayramyeri’ne geldiği bu şehirden hiç ayrılmamış. O nedenle kendisini Pamukkale-Karahayıt bölgesindeki yatırımcılar içinde tek yerli sayıyor.

Zaman zaman kesilerek devam eden sohbette aldığım notlar içinde hiç kuşkusuz birkaç önemli nokta vardı. Bunlar içinde bir tanesi, örenyeri gelirlerinin kent ve bölge turizmi için bir yatırım sermayesine dönüşmemesi konusundaki söyledikleriydi. Bir diğeri, yatırımcı tesis sahiplerinin, var olan sorunların aşılması için birlikte hareket etmelerinin zaruri olduğu tespitiydi. Ayrıca, yapılacak projelendirmenin mutlaka sağlık temelli bir termali öngörmesi gerektiği saptamasıydı. En önemlisi de havayolu taşımacılığı alanında atılacak adımlardı. Havaalanı ve taşıma sistemi, uluslararası bağlantıları kolaylaştıracak bir düzenlemeye kavuşmalıydı. Sarayköy ovasına bir havaalanı projesi neden hala düşünülmesindi?

Bir de istihdama katkısı meselesi var ki, kanımca üzerinde dikkatle durmaya değer konulardan birini oluşturuyor. Turizm Meslek Yüksek Okulu kurmak ve öğrenci yetiştirmek Pamukkale Üniversitesine düşen bir görev olabilir ama istihdam sağlayacak olan yatırımlardır. Başta oteller olmak üzere hizmet kalitesini yükseltmeyi ne kadar önemserlerse, okul o ölçüde eğitim değerini arttırır, eğitim değeri arttığı ölçüde hizmet alan turistin Pamukkale imgesi olumlu olarak güçlenir.

Pamukkale’yi cennet olarak tarif edip antik havuzu Kleopatra’ya atfetmek işte o zaman gerçek karşılığını bulur.

4

PAMUKKALE CENNET Mİ?

Biz ilk olarak “burası sahiden cennet mi” diye soruyoruz Halit Polat’a;
Pamukkale turizmin cenneti diyorlar. Hayır hiç doğru değil. Ben tersini söylüyorum, turizmin cehennemi burası” diye yanıt vererek başlıyor sohbete.

Herkes benzer şeyler söylüyor. Her yerde aynı şikayet var.

Kardeşim ben işin gerçeklerini söylüyorum, doğrusunu söylüyorum. Gerçeklerle bütünleşmediğiniz müddetçe gerçekleri yakalayamazsınız. Bu bölgenin ciddi bir yapılaşmaya ihtiyacı var. Uzun yıllardır yatırımcılarda bıktı, yoruldu. İş birleşmeden geçiyor deyip birlik olduk, en uzun 5 yıl dayandı. Ama yine bu iş olmadı, yine bu tesisler verimli olmadı.

PATERO NEDEN DEVAM ETMEDİ?

PATERO neden devam etmedi?
Bunun en büyük sebebi; o dönemde bu tesisler kısmen de olsa biraz ayakta durma imkanına sahip olması.Müdürler de kendi patronlarının beynini yıkayarak saltanatlarını yürütmek istediler.

Yani işler biraz düzelince hep öyle olacak mı sandılar?
Tabi tabi, bizim kendi tesisimiz daha iyi işlesin, iş yapsın, daha iyi paralar kazanırız diye patronlarını etkileyerek eski durumun devam etmesini sağladılar. PATERO kötü bir sistem değildi. Doğru bir yapılandırmaydı. Termal tesis projesi vardı, her şey için bir güçtü.

Antik kent içindeki yapıların, mesela müzenin, tiyatronun turizm için rasyonel değerlendirildiğini düşünüyor musunuz?
Tiyatroyu düşünün. Konser verilen yer, neredeyse yıkılacak duruma geldi bırakıldı.
Bu bölgenin kaderi midir bilmiyorum. Bunlar tutuyor, Pamukkale’de şunu bunu yapacağız, hastane inşa edeceğiz, birçok girişim başlatacağız, birkaç toplantı, projeler… Arkasından başka bir vali geliyor, başka projeler falan…

1
PAMUKKALE: VALİYİYEN

Peki, neden burası onca valinin başını yedi?
Şimdi bakınız, az olsa bile bu bölgede ciddi yatırımlar var. Ama bu yatırımlar hep kaybeden yatırımlar. Hep kaybetmiş, hep kaybetmiş. Her gelen yeni projeler üretmiş ama yine yatırımlar kaybetmiş. Değişen hiçbir şey yok. Bakın geçen dönemdeki Vali (Abdülkadir Demir), hemen üniversiteye bağlı termal merkezi kuruyor, günlük bilmem kaç yüz kişi günlük hasta kabul ediliyor, otellerle protokol yapılacak-ki bu ayrı mesele- ama yapılması mümkün değil. 1996 mı, veya 97’de Turizm Bakanlığı’ndan ben aldım oraları. Daha önce devletin bir kurumundaydı. 5 milyon dolar kadar bakanlıktan, 3 milyon dolar özel idareden, 4 milyon dolar kadar da biz yatırımcı olarak, bir 20 milyon dolarlık bütçe hazırladık. Bu sefer orada, bizim PATERO’dan verimli sonuç alınamaması işleri durdurdu.

Orası PATERO’ya devredilemedi mi?
Devir olmadı. Yani Denizli eşrafı da sahiplenmedi bu girişimlere. Hem şikayet ediyorlar, hem sahip çıkmıyorlar, bir de bu tesisleri öcü gibi görüyorlar. Yahu al aileni gel akşam havuz başına otur yemeğini ye! Bu tesislerde 2-3-5 bin kişi çalışıyorsa, bu şehrin çocukları çalışıyor.

DENİZLİLİ TURİZM YATIRIMCISI YOK

Bu hatırı sayılır büyük oteller içinde kaç tane Denizlili yatırımcı var?
Hiçbir tane yok. Bir ben varım, ben de çok küçükken geldim de kendimi Denizlili sayıyorum. Yoksa başka hiç buralı yatırımcı yok. O nedenle bu bölgenin kaderi mi diyelim bilmiyorum, bir türlü şehre kendini kabul ettiremedi.

Şimdi, günlük turizmi aşmanın bir yolu, burayı kentlinin sahiplenmesi diyorsunuz. Bir de termal sağlık merkezi. Başka yöntem veya yöntemler ne olabilir?

Şimdi bakınız, buradaki işlerin düzelmesi demek, yeni istihdam olanakları demektir. Bundan sonra yeni yatırımlar için yol açılır, yeni projeler üretirsiniz, yeni reklam bütçeleri yaparsınız. Siz bir reklam bütçesi yaparsanız ciddi manada tanıtım yapamaz mısınız? Bu bütçenin bir kısmını incoming için acentelere tanıtım işine ayırırsınız, bir kısmını basılı görsel reklama ayırırsınız.

Düşünün şimdi buradan çıkacak ve 80 km. yol gideceksiniz havaalanına ulaşmak için. Ya kardeşim Denizli’nin nüfusu ne? Şehrin Çardak’a kadar genişlemesi belki bir asrı geçer. Havaalanı ovada bir yerde olsaydı, gerçekten dış hatları, charterleri vs. uçmuş olsaydı her şey bambaşka olurdu. Olmuyor böyle.

Anadolu’da teslim olunmaz. Biz bu sorunlara rağmen 27 yıl teslim olmamışız. Bundan sonra da gider bir şekilde. Ama yine de üzerine gidip başarıyı aramak lazım.

TURİST EN AZ 1000 DOLAR BIRAKMALI

Sizde turist ne kadar konaklıyor?

Bir gün daha fazla değil.
Peki sizin müşteriniz olan turistler Pamukkale’ye gidiyorlar mı?
Gitmez. Turist bir günlüğüne gelmiş. Nereye gidecek, nereye para harcayacak, kaç saat gezecek? Bakın saat şu anda 18.00. Onların bölgeye gelişleri 13-14.00 oluyor. Pamukkale’nin içinde en fazla bir tur atıyorlar, işi bitiyor. Bir öğle yemeği, bir traverten, bir otel, hepsi bu kadar.

Ben ne istiyorum, gelen turistin en kötü şartlarda 1000 dolar bırakmasını istiyorum. Buraya eğer bir milyon turist geliyorsa, en azından 1 milyar dolar bırakması lazım.

Pamukkale’ye geçen yıl 1milyon 800 bin turist geldiği hesap ediliyor. Biz diyelim 1 milyon 500 bin. Bıraktığı para nedir?
O sayı gerçekte bir milyonu geçmez. Bakın toplam 10 milyon dolar bırakmıyor. Ne bölgeye, ne Pamukkale’ye, ne de yakınlarına bu parayı bırakmıyor.

HALI SEKTÖRÜ İTİBAR KAYBETTİRDİ

Halı sektörüne de mi gitmiyor?

O da bitti. Kontrolsüz bir büyüme yaşandı. Bu günlük turist hadisesi de yine o halı yüzünden kuruldu. Gelsin bir gece otelde konaklasın Pamukkale’yi görsün, otelde yatsın, sabahın köründe yolcu edilsin. Halıcılar yüzünden çok itibar kaybedildi. Hollanda’da, Belçika’da birebir duydum, “sakın gitmeyin Pamukkale’ye, sakın!” diyorlardı. Yani itibar kalmadı. Sizin haber siteniz kadar biz burada başarılı yol alamadık velhasıl.

Ne yapmak lazım?
Şu haliyle hiçbir şey yapamazsınız. Öyle bir şansınız yok.

Peki şimdiyi geçelim, ileriye dönük orta ya da uzun vadeli projeler neler olabilir?
Pamukkale’de tek bir şirkete havale edilmiş değil, hepimizin kullanıp yaralanabileceği genel bir projenin uygulanması lazım. Bu proje sadece üniversiteye bağlı bir hastane de olmaz. Resmen sağlık amaçlı termal tıp merkezi olması lazım.

Bu proje hazırlanıp uygulamaya başlandığında, en az o yatırım bütçesinin yüzde 25’i oranında bir bütçe de reklam ve tanıtıma ayrılmalı. Böyle ileriyi gören geniş kapsamlı projeler hazırlandığı takdirde, işte o zaman inanılmaz yatırımcı gelir. Burada görsellik üst düzeyde, tarih inanılmaz boyutlarda. Travertenler başlı başına çekim merkezi.

3
PAMUKKALE’Yİ KİM İŞLETMELİ?

Pamukkale örenyeri işletilmesi biçiminin bu günkü duruma etkisi var mı?
Olmaz. Bu dediklerim olmadığı sürece Pamukkale’yi kim işletirse işletsin bir şey değişmez. Onlar her durumda o girişten alırlar, o havuzdan paralarını alırlar o kadar. Elbette Denizli’nin parası neden TURSAB’a gitsin diye sormak lazım. Ama şimdi kim işletirse işletsin halihazırdaki şikayet edilen durumu değiştirmesi mümkün değil. Yoksa o para neden yeni yatırımlarda, yeni tanıtımlarda kullanılmasın? O para olsa bütçe de kendiliğinden oluşur. Eski Valilerden bir-ikisi (Yazıcıoğlu ve Gazi Şimşek) “o parayı vermiyorum, isterseniz beni görevden alım” demişti. Nitekim vermemişlerdi. TURSAB’ın gelip Pamukkale’yi işleteceği aklımızın ucuna gelmezdi. Alınan giriş paraları Denizli’ye kalmıyor artık.

Yazık oluyor artık Denizli’ye de, Pamukkale’ye de.

Haftaya: Halı sektörü şimdi nerede?

Yorumlar

ali akturk   -  Bağlantı 16 Kasım 2015, 19:26

Ağzına sağlık Halit bey, yaşar tok beyede teşekkür, turizm konusunda Denizlilerden daha ilgili.Pamukkale, Turizmin cehennemi, Pamukkale Turizmi, selfi turizmi…sayı konusunda yerden göğe kadar haklı 1992 yılından beri aynı sayı Pamukkaleye geliyor..

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı