REKLAMI GEÇ

Akdeniz’in batısına yolculuk -2

19 Haziran 2013 Çarşamba

valencia-ya-yolculuk-h

Bana göre mesafe olarak uzak olsak da Akdeniz’in kuzey kıyısının en batısında bulunan Valencia ile iklim ve dolayısıyla kültür olarak benzer yönlerimiz var.

Valencia bölgesindeki gezimin bu bölümünde bir önceki yazımda kaldığım yerden başlayıp sırasıyla, Albaida, Cocentaina, Alcoi ve Valencia merkezindeki gözlem ve izlenimlerimle sonlandırmak istiyorum.

1

Sabah ilk olarak Albaida’ya hareket ediyoruz. Albaida; sokaklardaki küçük arklardan sular akan bu arklardan alınan sularla temizlik yapılan dar sokaklı bakımlı bir kasaba. (Denizli’nin eski hali geliyor gözümün önüne ve bir kültür nasıl yaşatılır sorusuna da yanıt buluyorum kendimce)

2

Bizim hasır dediğimiz ürünlere benzer ev gereçlerini onlar bir tür otu farklı işlemlerden geçirdikten sonra da örerek sepet, çanta, halat ve minik hediyelik eşyalar üretip değerlendiriyorlar. Geleneksel usullerle zeytinyağı üreten ve şimdilerde müze olarak kullanılan mekanı ziyaret edip tanıtım sunumu izleyip Cocentaina’ya geri dönüyoruz.

Cocentaine’nın sembol mekanı olan kentin batısındaki yüksek rakımlı dik tepede bulunan kaleden şehrin eski ve yeni ile sarmal olmuş halini izliyoruz bir süre. Yapının içi ve dışında dolanıp o bölgeyi adeta kuş bakışı seyrediyoruz uzun uzun. Zirvelerden aşağılara bakıp tüm havzayı gözetlemek için inşa edildiği hissine kapıldığım bu kale bu günkü halinden önce defalarca yıkılıp yeniden yapılmış. Çevredeki bitki varlığının çeşitliliği Akdeniz ikliminin tipik  göstergesi aynı zamanda.

3

Zor tırmanılan bu noktaya kadar araç çıkmıyor ancak bir çok eski yapıda olduğu gibi burada da (AB fonlarından finanse edildiği bildirilen) restorasyon ve kullanımı kolaylaştıran düzenlemeler göze çarpıyor.

5

Kaleye yapılan gezinin ardından yine dağın yamaçlarında bir yerde bulunan restoranda yemeğimizi yedikten sonra akşam yapacağımız sunumun hazırlığı için şehre dönüyoruz.

6
Türkiye ve Denizli olarak sunumumuz benim daha önceden hazırlamış olduğum “Denizli-Çameli-Kalınkoz köyü” ahşap el işi ürünleri yani tahta kaşık, nazarlık, süs eşyaları ve günlük mutfak kullanım gereçleriydi. Hoş bir ortamda güzel bir sunumla (beraberimde götürdüğüm kaşık ve nazarlıkları proje ortağı ülkelerin katılımcılarına dağıtmak suretiyle) görevimi tamamlıyor ve günü keyifle sonlandırıyorum.

7

Cocentaine’ ye yakın mesafede bulunan Alcoi/Alcoy bölgesi gezip göreceğimiz yerleşim alanlarında. Gezilip incelenmesi, kent merkezi ve tarihi mekanların tanınması, doğa parkı ve sunumların izlenmesi son olarak ta açık alanda piknik tarzı bir yemekle günün sonlandırılması plan olarak bizlere anlatılıyordu daha başlangıçta.

10
Alcoi kent merkezi tarihi yapıların korunup halen kullanır olduğu bir kent. Müzeleri, tarihi olayların ve kıyafetlerin sergilendiği mekanların canlılığı ve show amaçlı salonların (tarihi olaylarla ve özellikle de kentli asillerin tarihi) canlılığı ile dikkat çeken bir kent.

12

Zamanı iyi kullanmak amaçlı fazla oyalanmadan ama ana konuları hiç atlamadan gerçekleştirilen organizasyonla doğa parkı denilen dağa doğru uzun ama yavaşça bir çıkış gerçekleştiriyoruz.

Doğa parkında ziyaretçilere ve dolayısıyla bize de sunulan bizim “kar kuyuları” olarak tanımladığımız mekanlar ile “Odun Kömürü “ elde etme yöntemlerini konu alan çalışmaları sadece oraya özel değer olarak sunmaları dikkatimi çekiyordu.

Ve tabi ki içimden geçen bu sizin “tarihimiz” dediğiniz değerleri biz halen canlı yaşıyoruz diyememenin ezikliği ile izliyor-dinliyorum anlatılıp gösterilenleri.

9
Sonrasında kır evine geçip yemek için yapılan hazırlıklara tanık oluyorum. Özellikle “Peale” adıyla bilinen bir tür karışık pilav –ki bu İspanyaya özel bir yemek olarak biliniyor- yapımından yenmesine kadar özel ilgi alanım oluyor.

11
Burada da yine kıyafetlerle gerçekleştirilen yöresel değerlerin ve tarihsel zenginliklerin sunumu gerçekleştiriliyor. Son derece samimi ve sıcak ortamda gerekleşen tüm etkinlikler uzaklardan kenti izleyerek yaşanıyor.

13
Ve gün akşama dönerken İspanya da geçireceğim son güne doğru yol almakta olduğumun farkına varıyorum.

15 Ve nihayet en çok merak edip beklediğim bölüme; Valencia kent merkezine yapılacak gezi gününe geliyoruz.
19 Kenti gezdirmesi için ayarlanan rehberimiz ile sabah saatlerinde Valencia girişinde buluşuyoruz.

Önce kentin girişi olan kapılara gidip oradan tarihi mekanlara doğru yürüyoruz.

Kalabalık bir kent Valencia, bir milyon dolayındaki yerleşik nüfusa günübirlik ya da birkaç günlüğüne gelen turistleri de ekleyecek olursak kentte bulunan insan sayısı çok çok daha artıyor.

Tarihi binalar, kiliseler, kutsal yerler, kentin eski meydanları alıp izleyenleri eski zamanların mistik havasına götürüyor.

Sonra bugüne uyarlanmış caddeler, sokaklar, geleneksel kıyafetli insanlar, caddelerdeki bisikletliler hatta dilencilerine kadar dünle bu günü buluşturup yaşatan bir kent burası.

17
Dolandıkça adeta başı dönüyor insanın ve yaşam öyle hızlı akıyor ki anlayıp farkına varmak için bir süre buralarda kalmalı diye geçiyor insanın içinden.

25
Birde yeni yüzü var bu kentin diyor rehberimiz; Bu günün Valencia’sı yani diyor… Denizden içlere doğru uzanan azmaklar ya da denize akan nehir yatakları kurutulup park, oyun alanları, sosyal aktivite merkezleri yapılmış.

22
Liman bölgesinde ise başka bir güzellik göze çarpıyor yanı başındaki kumsal ve heykeller bir başka tercih gibi dururken diğer tarafta modern yapılar geometrik çatılı , dış cepheli yapılar ve su ve modern bir başka kent. İşte bu yeni Valencia işte kentin bu günü …

24
Dün ile bu günü kaynaştırıp bir arada yaşatan Valencia’ yı anlatmak çok zor… Gitmek, görmek, yaşamak sanırım daha kolay… Tabi ki birde Valencia adıyla tescilli portakalının da tadına bakmak kaydıyla…

 

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı