REKLAMI GEÇ

Aydınlar’dan Menteş’e bir geçişin hikayesi…

24 Aralık 2012 Pazartesi

 

Kırsal kesim ile bağlantısı olanların hiç yabancı olmadığı, ve kendinden bir parça bulacağı yer orası …

Toprak damlı, taş duvarlı, tahta çitli, çıkartmalı, ahşap pencereli, Hanay evleri ile.

Tarihin hangi dönemine ait olduğu bilinmeyen taşların da yapı malzemesi olarak kullanıldığı, toprak damlı evlerin kullanıldığı köy orası…

Bilinen ilk adı Kömürcüler, sonra Kösten ve şimdilik adı ile AYDINLAR…

Niçin Kömürcüler dendiği, Kösten adını nereden aldığı ve sonrasında neden Aydınlar olduğu ayrı bir inceleme araştırma konusu olduğundan detaya girmek istemiyorum.

Çünkü her biri ayrı bir yazı konusu. Kömürcüler adının gelişi neden? Burada kömürcülük mü yapılmaktaydı, bir aile veya boy adı mıydı? Kösten, ne demek? Nereden gelir? Köstence ile ilgisi var mı? Kösmek: Toplanmak, bir araya gelmek anlamında mı, yoksa kösmek, göçük mü demek? Yoksa -yoksa burada varlığı bilinen eski bir yerleşim alanının adı mı Kösten? Birçok soru ve karşılığını bulup yazmak yorumlamak olası.

İyisi mi olayın bu boyutunu yerinde bırakıp plana göre Kale’ye, dağlara, yaylalara ve sonrasında ulaşılacak noktaya doğru yürümek, görmek ve paylaşmak gerek…

Aydınlardan-Menteş köyüne bir rota çizerek yürümek fikri ile yola çıkmıştık.

Buna göre Aydınların içinden başlayıp Kale’ye sonra yaylaya doğru yönelip daha sonra Kale’nin batı kısmındaki derin vadiden aşağı doğru inip Alçıtaşı madenlerinin eteğinden Menteş köyünde sonlandıracaktık yürüyüşü.

Aydınlar köyünün içinden toprak yoldan dağa doğru başladığımız ilk anlarda traktörle tarladan dönen köylüler ile karşılaşıyorduk. Öylesine gülüp geçiyorlardı bize. Hemen daha köy çıkışında iki büyük çöküntü alan ile tanışıyorduk.

Obruk denen tanıma uygun alanlardı bunlar. Biri artık iyice özelliğini kaybetmiş ve tabanı ekilir dikilir halde, diğeri ise sanki çökmeye devam eder gibiydi.

Az ilerisindeki yeni ekilmiş tarlada buğdaylar, yeşersek mi acaba der gibi toprağı alacalandırmakta ve birazcık sonra köyün manzarasını izleme şansını yakalamaktaydık.

 

Tarlada çalışan bir köylü ile selamlaşırken rehberimiz Hidayet İlbay’dan da yöre hakkında bilgi alıyor kişilerin sosyal durumlarını da öğreniyorduk. Hidayet İlbay’ın yeğeni özgür de bize eşlik etmekteydi ama o yöreyi pek bilmiyor öğrenmeye çalışıyordu sanki.

Kale ye doğru tırmanırken yeni sürülmüş tarlaların “an” larındaki (sınır) kuru otların arasından sıralı gidiyor, çamurdan etkilenmemeye çalışıyorduk.

Kale; yörenin her tarafını görebilecek şekilde hakim bir noktada kurulu ama artık açıkta birkaç sur kalıntısı dışında bir şeyi kalmamış harabelik bir yer olarak göze çarpmakta.

Kalenin tarihi kalıntılarından ziyade o noktadan çevreyi seyretmeyi yeğliyorduk. Gerçekten burada yapılabilecek en iyi şey zaten buydu!

Bir tarafta tüm haşmetiyle Honaz dağı, diğer yanda Honaz ilçe merkezi, karşıda Kocabaş ve onun “yaralı yüzü” mermer ocakları ve tabi doğu tarafında Aydınlar köyü manzarası…
Burası “inanılmaz yer” tanımına uygundu sanki.

Honaz dağına doğru bakınca karşımıza gelen derin yırtık sanki dağın hala aktif bir volkan olduğu izlenimini veriyordu. Yeşil dokunun içinde aşağılara doğru kayan zemin geride kırmızılı, mavili, kahverengili bir yüzey bırakıyor ve o yükseklikten bakınca da çok çarpıcı görünüyordu.

Beklemek çok zaman kaybı demektir yürüyüşlerde, bir nefeslik denen molalar ve çevreye göz atmak yeterlidir aslında. Öyle yaptık bizde ve yola devam, diyerek yayla yoluna doğru yürüdük…

Değişik renkli çiçeklerin yoldaşlığında yolumuza biraz devam ettikten sonra, Gölcük yaylasının altındaki düzlüklerde kendine özel bağ evi ya

parak emekliliğinde köyüne dönen bir öğretmenle de tanışıyorduk. Sonrasında güzergahımızı Kale’nin batısındaki Menteş köyüne inen vadiye çeviriyorduk.

Bu vadi çok ilginç ve tehlikeli geliyordu bize. Vadiye doğru yaklaştığımızda Kale’den görülen o göçük-yırtık zeminin devasa bir alan olduğunu ve heyelanın halen sürdüğüne tanık oluyorduk. Alçı taşı madeninin hakim olduğu kısmen farklı yapılı bir zemin-kütleydi burası…

Çok zaman kaybetmeden akıntı-kayıntı bölgesi denen heyelan alanına giriyorduk.

Rehberimiz ve grup liderlerimizi ön keşif yaparak buradan geçebileceğimizi söylediler.

Ancak daha geçişe başlamadan buradaki devasa kaya bloklarının adeta kaynar vaziyette nasıl yer değiştirdiklerini, ağaçların rüzgârlı havada sağa sola yatmış buğday başakları gibi darmadağın olduklarını görünce biraz ürküyorduk. Bir tedirginlik havası esiyordu ağırdan.

Ama manzara güzeldi, karşı kaya bloklarındaki mağaralara bakarak ve yeşilin tonlarının albenisinde yürümeye başlıyorduk.

Çok geçmeden kendimizi aktif bir heyelan bölgesinin içinde buluyorduk.

Geri dönemezdik ve aşağıya inmekten başka şansımız da yoktu. Ama bastığımız her taş oynuyor, her toprak parçası dağılıyor ve çamura batıyorduk. Bir ara aklımdan; burası biz yürürken kayarsa nereye sığınırım duygusuna kapılıp kendime sabit bir blok belirleyerek ona doğru yürüdüğümü hatırlıyorum. Ekip içerisindeki deneyimli yürüyüşçülerin her biri birkaç kişiyi alarak hızlı bir şekilde bu kaygan ortamdan uzaklaştırmak için çaba sarf ettiklerine tanık oluyordum.

Yaklaşık bir saatlik zamanda bu tehlikeli bölgeden uzaklaşıp nefes alıyorduk. Dönüp arkamıza baktığımızda olayın ciddiyetini daha iyi kavrıyorduk. Bu tarz bir deneyim bir daha yaşanmamalı diyerek bölgeden uzaklaşıp normal yürüyüşümüze devam ediyorduk.

Menteş köyüne doğru ilerlerken alçı taşı madenlerinin eteklerinden geçip köye doğru yaklaştığımızda maden ocaklarının doğa için nasıl bir kangren olduğunu da izlemiş oluyorduk.

Menteş köyüne ulaştığımızda çiçek açmış bademler ile yolun sağında solunda oturup laflayan köylüler bizi karşılıyordu. Genç- yaşlı demeden güler yüzleriyle selamlaşıp söyleştiğimiz bu insanların sıcaklığında vakit akşam sarkmış biz yorgun düşmüş ve aracımıza zor atmıştık kendimizi.


Küçük bir rotada yaşanan bu kadar zenginlik hemen yakınımızdaki Aydınlar köyünden başlayıp Menteş köyündeydi. Anlatmak yaşamakla eşdeğer değildi elbet. Yaşayıp görmek gerek!

Şurada bir köy var yakında,
O köy; bizim köyümüz !

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı