REKLAMI GEÇ

Gezenin Günlüğü Çiçek başlı kadınların diyarında

26 Kasım 2013 Salı

gezenin-gunlugu-mugla-denizli-milas-comakdag-h

Puslu bir hafta sonu sabahında kentten kaçarcasına batıya doğru sürüyordu yol arkadaşım aracını. Üç kafadardık araçta bu yolculuğun başında. Gideceğimiz yeri biliyor, ama detaylardan habersiz üç yol arkadaşı…

gezenin-gunlugu-1

Sarayköy- Nazilli-Aydın-Çine ve girişini kaçırdığımız Milas yolu nedeniyle mecburi Muğla, sonrasında Yatağan ve Milas…
Milas’a ulaşmadan yol üzerinde Özelleştirme nedeniyle direnişte olan Yatağan Termik Santralı işçilerinin çayını içip “yanınızdayız” demeyi de unutmadığımızı belirtmeliyim…

gezenin-gunlugu-2

Adını duyup belgesellerde izlediğim, Sanatçı -milletvekili Tolga Çandar ile özdeşleştirdiğim, çocukluğumda köyümden zeytin ve pamuk işçiliği için gidenlerden “Meles” diye adını duyduğum Milas’taydım…

gezenin-gunlugu-6

Etkilenmedim diyemem! Çok çarpıcı, çok dingin, çok modern yüzlü bir memleket Milas. Tarihin kucağında, tarihin içinde, tarih kokan-soluyan yer deyimlerinin çok kullanıldığı günümüzde Milas için bunların toplamı bile az gelir.

gezenin-gunlugu-5

Tarihin üzerinde kurulu bir kent çünkü burası. Dostlarla buluşup konuşalım diyor arkadaşım Selahattin Sağ. Burada onun epeyce tanıdığı olduğu için ben ve Mustafa Tokat daha ziyade onun çevresinde dolanıyor zaman buldukça da mahalle aralarında falan dolaşıp fotoğraflar çekiyoruz.

gezenin-gunlugu-3

Sonra ilçe merkezinde çınar altı denebilecek bir kahvede çay içip nefeslenelim diyerek toplanıyoruz. Yeni bilgiler alıp hoş anekdotlar paylaşıyor yeni dostlarımız bizimle. Yine oradaki dostlardan birinin oğlu Ozan ile Milas merkezinde mini bir tur atalım diye kalkıyoruz.

gezenin-gunlugu-4

Yaklaşık bir saatlik zaman diliminde ve yine yaklaşık yüz metre çaplı bir alanda gördüklerim karşısında şaşırıp kalıyorum. Kazı alanları, restore edilen eski yapılar, yeni yapılmakta olan otantik mimarili binalar, eski evler, camiler, hanlar-hamamlar, kapılar, oteller, arastalar, kısaca bir antik kentte olduğumu hissettirecek her şeyin çok çok fazlası…

Milas Belediyesinden ilçe haritası alıp kahveye geri dönüyorum rehberim Ozan ile. (Büyük oğlum seninle adaş diyorum Ozan’a ve gülüşüyoruz) Ve hiç yorum yapmadan Milas’ı anlamak için ve sadece merkezde “gezdim” diyebilmek için “bir tam güne ihtiyaç var” notumu günlüğüme düşerek birer çay daha içip yol tarifleri alarak Kızılağaç/Çomakdağ köyüne doğru yola koyuluyoruz.

gezenin-gunlugu-10

Yolda geçtiğimiz köylerde ılıman iklimin coğrafyaya verdiği bitki çeşitliliği ve yeşillik dışında ülkemin birçok yerinde olan kırsal yaşamın burada da aynı olduğunu görüyorum. Dikçe bir yamaca tırmandıktan sonra KIZILAĞAÇ Köyü’ne ulaşıyoruz.

gezenin-gunlugu-9

Köy girişinde bu yörenin simgeleri olan güzel başlıklı altın dizili çekili, çemberili, tepesi taze çiçekli kadınlarla tanışıp selamlaşıyoruz. Çok sıcak tavırları ve konuşurken yaydıkları pozitif enerjileriyle hiç yabancılık çekmediğimiz Fatmana ve Hörü teyzeler sanki ailelerinden birileri gibi davranıyorlar bize.

Onların yaptığı nazarlıkları, yazdan topladıkları kokulu çiçek tohumlarını dizdikleri boncukları görüyor ve anı olsun diyerek birer ikişer alıyoruz. Epeyce laflayıp fotoğraflar çektikten sonra köyün içlerine doğru ilerleyip kahveye oturuyoruz.

Klasik alçak gönüllü yurdum insanı köylüler. Hemen selam verip “hoş geldiniz” diyor ve çay ikram ediyorlar. Yabancıyız oysa biz, kim olduğumuzu sormuyorlar bile hatta pek de umursadıkları söylenemez. Onlar kendi gelenekleri ve kültürleri gereği yapması gerekeni yapıyorlar. Onlar için ekstra iş değil bu. Oysa başka ülkeler, başka coğrafyalarda bunu görmek pek mümkün değildir.

gezenin-gunlugu-7

Köyün Muhtarı, Dernek Başkan, hatta Muğla eski milletvekili Veteriner Hekim Fahrettin Üstün ve diğer köylülerle tanışıyoruz. (Milletvekilliği yapıp sonrasında yine mesleğini kendi köyünde icra eden bir şahsiyeti düşünün, bu ancak kültür ve modern düşünce ile açıklanabilir) Köyde okur yazarlığın yüzde yüz olduğunu, bir çok gencin yüksek öğrenim için dışarıda olduğunu öğreniyoruz. Ve bu kültürel gelişmişliğin sebebini de bu sayede anlamış oluyoruz.

gezenin-gunlugu-11

Sohbet, sohbeti, konu, konuyu açarken zaman ilerliyor biz daha fotoğraf çekeceğiz ışık gidiyor diyerek telaşlanıyor ve izin isteyerek ÇOKDER (Çomakdağ/Kızılağaç köyü ve Havalisi Kültür ,Turizm, Araştırma-Geliştirme Derneği ) Başkanı Hasan Yıldırımın rehberliğinde köy içinde dolanıyor bilgiler alıyor çekimler yapıyoruz.

gezenin-gunlugu-17

Necati amcanın evinde oyalanıyor evi nasıl yaptığının hikayesini dinliyor, içerideki etnografik değeri olan eşyaları, kapıyı, pencereyi ve diğerlerini ve tabi Necati amcayı fotoğraflıyoruz.

Zaman suda sabun gibi eriyip giderken otantik yapılı evler, bacalar, yemekler ve inançları izleyip dinlerken bir başka eve konuk oluyor, orada da bebek yapan Fatma teyzeye konuk oluyoruz. Söyleşmek, konuşup paylaşmak zamanı adeta yutuyor ve gün akşama dönerken bir başka zamanda ve özellikle düğün olan bir zamanda tekrar gelmek üzere anlaşıp ayrılıyoruz Kızılağaç köyünden…

Arkamızda dost canlısı insanlar, hiç yabancılık çekmediğimiz yaşam tarzı ve güzel yüzlü temiz yürekli ışıl ışıl insanlar bırakarak Bafa gölüne ulaşmak için hızla azaklaşıyoruz…

gezenin-gunlugu-13
Kapıkırı köyüne ulaşın telkinleriyle Gölyaka köyüne varıyoruz ve hızla göl kenarına iniyoruz. Gün battı batacak kenarda balıkcı tekneleri ve flamingolar bizi karşılıyor. Geç kalmıştık ama bu kadarıyla da yetinmek zorundaydık. Gül kurusu akşamlar değildi bulduğumuz ama yavruağzı rengi akşam saatinde su kenarında olmakta yeterdi şimdilik.

Yetmezdi bu kadar zaman Bafa için, Kızılağaç için, Gölyaka, Kapıkırı ve hatta Beşparmak dağları için…
O yüzden yeni geziler bahanesiyle yine gidilmeli, bu değerler doyasıya yaşanmalı, yarım kalan ne varsa tamamlanmalı…

gezenin-gunlugu-14

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı