REKLAMI GEÇ

Denizli sanayisi bugünlere kolay gelmedi?

22 Ocak 2014 Çarşamba

denizli-sanayisi-besalet-kucuker-seval-uysal-haftanin-roportaji-h

Hatırlarsınız geçen hafta bir ithal işçi meselesi ortaya atıldı. Bu konu üzerinde çeşitli çevrelerde tartışmalar oldu. Tekstil sektörünün geçmişini bilmeyenler bugünlere nasıl gelindiğini ve işçi krizlerinin nasıl yaşandığını bilmez. Bu hafta size sektörünün hafızalarından biri olan Besalet Küçüker’le yaptığımız röportajı sunuyorum.

Küçüker’in kurucusu ve bugünlere gelmesinde en büyük aktörlerinden biri. Çok çalışmış, çok koşturmuş, çok kazanmış ve şimdi köşesine çekilmiş. Fabrikanın yönetimi artık ikinci kuşak, hatta üçüncü kuşaklarda. O da günlerini dinlenerek, çalışmaları izleyerek geçiriyor. Onunla biraz geçmişe dair konuştuk.

İŞÇİ BULAMADIK, KÖYLÜYÜ İŞÇİ YAPTIK

SEVAL UYSAL: Nasıl tekstilci oldunuz anlatır mısınız?

BESALET KÜÇÜKER: 1938 Babadağ doğumluyum. Babadağ o günkü yapısı itibariyle 6 bin nüfuslu bir kasabaydı. Her evde, evin yapısı ve aile fertlerine göre bir veya iki el tezgahı olurdu. Bütün geçimi dokumacılığa bağlamıştı, bir demet maydanoz, bir soğan dikecek toprağı olmayan bir yerdi. Burada 6 yaşında bir çocuktan, 80 yaşına kadar bir ihtiyara kadar herkes çalışırdı. Bir öğretmenin, atanmış bir devlet memurunun evinde dahi dokuma tezgahı vardır.

ic-1

SEVAL UYSAL: Çalışmaya kaç yaşında başladınız?

BESALET KÜÇÜKER: 1953’te ortaokulu bitirdim. Babam “bana okuyacak mısın, yoksa bu işi öğrenip dokumacılığı mı ilerletelim?” dedi. Okumak bana zor geliyordu, başımdaki ortaokul kasketini çıkarmadan Bursa ve İstanbul’a gittim. İstanbul’da zor zor yatacak bir yer bulduk. 4 ay bir çay dahi ikram edilmeden bedava çalıştım. 9 ay sonra Denizli’ye geldim. O sıra üç kişide üç Bursa yapısı otomatik dokuma makinesi vardı, Denizli yavaş yavaş canlanmaya başlamıştı.

BARAKADAN ATÖLYE YAPTIK

SEVAL UYSAL: Siz ne yapıyordunuz?

BESALET KÜÇÜKER: Biz de eski tezgahı çıkardık ama problemleri vardı yeniden bodruma koyduk.
İzmir’de kapatılan bir fabrikanın tezgahlarını almak için evi sattık, ipotek ettik.
Tezgahları Denizli’ye getirmedik İzmir’e kurduk. Kula mensucat Yün Mensucat fabrikaları fason iş veriyorlardı, onlara çalışırız düşüncesiyle orada kaldık ama yapamadık. 1955’te tezgahları söküp Denizli’ye getirdik burada çalışmaya başladık. güzel bir piyasa vardı, Hamdi Soylu diye bir tüccar vardı, az mal götürürsek bizimle “niye çalışmadınız az mal çıkardınız” diye kavga ederdi, hem bizim hem kendisinin kazanmasını isterdi. İplik temini 1955 yılında kolaylaştırmıştı. Biz iki tezgah derken üç yaptık. dokuma makinesi getirmiş fakat çalıştıramamış kişilerin tezgahlarını toplamaya başladık. Yerimiz yetmedi bodrumlara koyduk, 1957’lerde yeni yer yapıp oraya koyduk. 17 tane dokuma makinemiz vardı, yanımızda 50-60 kişi çalışmaya başlamıştı.

ic-2

KÖYLERDEN ADAM TOPLAYIP GETİRDİK

SEVAL UYSAL: İşçileriniz var mıydı?

BESALET KÜÇÜKER: O zamanlar Denizli’de 4 tane işçi çalıştıran yoktu, çok işçi çalıştıran Sümerbank vardı Sümerbank istihdam yarattı. Çıkardığı ürünler şeker fabrikalarına çuval yapmak için bez üretirdi. İplik üretimi ile dokumacılığa çok faydası olmuştur. Biz Denizli halkının gözünde büyük bir fabrikayız. İşi bilen yoktu, köylüyü getirip iş öğretiyorduk.
Zaman zaman çalışanlarımızın eline top kumaşlar verip “köylerde bunu satın, paranızı buradan çıkarın” derdik. Çünkü o günün şartlar çok zordu.

SEVAL UYSAL: Ne üretiyordunuz?

BESALET KÜÇÜKER: 1958 yılına kadar bu makinelerde çarşaf dokumazdık, çarşaf bize basit gelirdi, gömleklik kumaş dokurduk. O günün şartlarında Sümerbank Konya Ereğli fabrikası dokurdu. Siz bugün onu alıp bulaşık bezi yapmazsınız. Ama o gün bu çok makbul bir gömlekti insanların giyeceği başka şey yoktu.

ic-3

SEVAL UYSAL: Mendile ne zaman geçtiniz?

BESALET KÜÇÜKER: Buldan’da destimel denilen, bugün kullandığımız mendillerin büyüğü ve çok adisini üretmeye başladık. Mendilin dikişi ve katlanması gerektiği için evlere dağıtmaya başladık, bir Yahudi firması bizden iyi mendil istedi. 17 makine tamamen mendile döndük. Müthiş rekabet vardı, benim o şartlarda sadece Kızılcabölük’te 150 tezgahım vardı, Türkiye’nin yüzde 60 mendilini ben üretiyordum. Mendil piyasasını ben tayin ederdim. Malı istanbul’da terbiye ettirirdim, evimizde sayımı yapılırdı bu işi yapmak isteyenlere tezgah yardımı yapardık. Bir ev mendili diker, bir ev ütüler, bir ev ambalajlardı. Hem evimizde, hem dışarıda kalabalık bir çalışan topluluğu oluştu. 80’e yakın evle çalışıyorduk. İpliği buradan alıyorduk ama boyatmak için İstanbul’a gönderiyorduk. İplik imal ediliyor, terbiye etmek için tekrar İstanbul’a gönderiyorduk.

_________________________________________________

Flash Player Kurmak İçin Tıklayınız

________________________________________________

GECE YARILARINA KADAR ÇALIŞIRDIK

SEVAL UYSAL: Ne zaman evlendiniz?

BESALET KÜÇÜKER: Karım bizim atölyede çalışan işçiydi. 1955 yılında evlendik. Ninem, babam, annem, babam, eşim birlikte çalıştık. Sabah 6’da başlardık, gece 11’de bırakırdık. Pazar günü öğleden sonra hanımların çamaşır yıkama paydosu var. Biz de pazartesi pazarına hazırlanıyoruz. 1958’de kızım oldu, 58’in sonunda asker oldum. 24 ay askerlik yaptım.

SEVAL UYSAL: Büyüme ne zaman başladı?

BESALET KÜÇÜKER: 1963 yılında, biz habire büyürken İzmir’de Altındağ’da kapanan bir fabrikanın 35 tane dokuma makinelerini aldık, bir tane haşıl makinesini getirdik. Haşıl makinesi de Nuh nebiden kalmaydı ama tamir ede ede çalışmaya başladık. Kızılcabölük, Denizli, Buldan’a hizmet vermeye başladık. Çalışma sahaları genişledi. Bu makine yetmez hale geldi.

ic-4

İLK FABRİKAYI 1. SANAYİDE KURDUK

SEVAL UYSAL: Fabrikayı ne zaman kurdunuz?

BESALET KÜÇÜKER: 1967’de 1. sanayideki yerimizi kurduk ve 1969’ da taşındık çalışan 4 tane haşıl makinemiz vardı. Büyüdük ikinci katı yaptık. Çalışan sayımız 100’ü geçiyordu.
1974-75’e kadar mendilde çalıştık. Küçük birkaç makine ile havlu imalatına girdim ama o zaman çok cazip gelmediği için mendile geri döndüm. 1. sanayide yer kalmayınca, batan bir-emek fabrikasının yerini kiraladık. Bornoz konfeksiyonu oraya kaydırdık. 1987’de Bir- Emek’in yeri satılıktı, alalım istedik. Alamadık. Bugünkü fabrikanın yerini aldık ve fabrika yapacağız ama Ziya Tıkıroğlu “imar durumu yok” deyip ruhsat vermedi. Ne yaptımsa olmadı, Milletvekili İsmail Şengün beyefendi devreye girdi bizim işimiz oldu. 1988’de inşaata başladık, 1989’da bir bayram tatilinde tam bitmeden içine girdik. Tekamül ettikçe yavaş yavaş fabrikayı büyüttük, geliştirdik. İlk havluya başladığımda Bursa’dan çok ilerdeydim çünkü onlar rahat çalışmayı seviyordu. Haftanın 5 günü çalışıyor iki günü yatıyordu.

İLK İHRACATIMI 1979’DA YAPTIM

SEVAL UYSAL: İlk ihracatınızı ne zaman yaptınız?

BESALET KÜÇÜKER: 1980 senesinin ekim ayında fuara gittik. Beni üretici, Kadir Uslu firma, Aycan Çakıroğlu tercümandı. Biz ellerimizde birer bavulla dört günde, 4 ülke gezdik. Hollanda’ dan bir kamyonluk ilk siparişi aldık. Tabi ben üretiyorum. Onda zarar ettik, çünkü o günün şartlarında dünya piyasasını bilmiyorduk. Zarar etmeden de bu iş öğrenilmiyor. Kadir Uslu’nun da havluya başlama noktası orasıdır. 1975’de Denizli’de havlu dokuyan 20-25 arkadaşımız vardı. Küçük atölyeler halindeydiler.
Rahmetli Özal’a çok kişi kızar ama bu memlekete faydası çoktur. Yurtdışına giderken 250 dolar para verirlerdi, bizim işimiz parayla bu para bize yetmezdi ki, o zaman kanuni olmayan yollara başvururduk. Özal geldi sattığın bedeli yüzde 85’ini getir, 15’i size. Niye getirdin diye hesap sormayacağız. 15’i ile istediğin harcamayı yapabilirsin. Türkiye ihracatında önemli bir adım attı.

TEŞVİKLERDEN YARARLANDIM

SEVAL UYSAL: Teşviklerden yararlandınız mı?

BESALET KÜÇÜKER: Teşviklerden yararlandık tabii, bornoz sattığımızda yüzde 27 iade, havlu sattığımızda yüzde 19 verdiler. Biz o günün şartlarında Avrupa’dan pahalıya mal ediyorduk, çünkü teknolojimiz geriydi. Bize devletin geriye verdiği 19’un, 10’nu bu işin sübvansesi için kullanıyorduk, kalan 9’u kar ettik diyorduk. Seneler içinde bu iş sıfırlandı. İstanbul’da bu vergi iadesinden istifade eden kişiler çıktı ve sayısız fabrikalar edindiler. Ama o fabrikaları alanların hiç biri ortada yok.

ic-5

1994 VE 98’DE KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEYİ BAŞARDIK

SEVAL UYSAL: Krizlerde ne yaptınız, etkilendiniz mi?

BESALET KÜÇÜKER: 1985’ten itibaren Amerika’da bir başka firmaya mal yapmaya başladık. Gecelik, pijamalar, gece kıyafetleri yaptırıyoruz. Bursa’da, Denizli’de Basma Boya’ya. Ama Amerikalı firmaya beğendiremiyoruz. Bize tesis kurun dediler, “paramız yok” deyince “biz verelim” dediler. Oğlum baskı tesisi kuracağımızı söyledi. Makinelerin ön paralarını verdik, fabrika yerini bulduk aradan 5 ay geçmeden Amerikalı firma yardım yapamayacağını söyledi. Aslında bu doğru değildi çünkü çok güçlüydüler. Bizde “vazgeçtiyseniz sizdeki alacaklarımızı verin kendimiz yapalım” deyince bize yardım ettiler. Ama çok zorluklarla öyle şartlar koştular ki aklımız şaştı kaldı. Uçaktan düşecek bir malzemenin fabrikanın damını delip alttaki makineye zarar vereceğini hesap ederek sigorta yaptırdılar. Oğlum askerden geldi makineleri kurup çalıştıracağız 1994 krizi patladı.”Eyvah biz ne yapacağız” derken, o kriz bize yaradı, çok çalışarak krizi fırsata çevirdik. 1998’de bir kriz daha geldi. Bankalar bir anda sanayicinin boğazını sıktı. Ve bundan dolayı bazı firmalar zora girdi. Ama içlerinde en basiretlisi Yapı Kredi Bankası çıktı. Yapı Kredi olmasaydı Denizli, Antep, Bursa’da çok fabrika kapanırdı. Firmaların borçlu olduğu bankalara borçlarını ödemelerini için destek verdiler. Belki işi fırsata çevirip kendi müşteri portföylerini yarattılar. Bir de 2001’de kriz atlattık. 2007 ve 2009’dakine alışmıştık artık.

SELPAK ÇIKTI MENDİLCİLİK BİTTİ

SEVAL UYSAL: Geçmişinizi başarılı görmüyor musunuz?

BESALET KÜÇÜKER: Elbette. O günün imkanlarıyla, o günün bilgisi ve derme çatma teknolojisi ile çalışarak iyi yerlere getirdim. 1975’e kadar mendilcilik yaptık, Selpak çıktı mendil işi çöktü. 1975’den 1985’e kadar mendil işini çok yavaş bir tempo ile bitirdik. Başarılı olduğumu söyleyebilirim. Benim başladığım tarihlerde bu memleketin para basan fabrikaları, Adana’da İstanbul’da, Sümerbankları vardı, bunların hiç birisi kalmadı. Biz elhamdülillah ayaktayız. Borcumuz var ama işimiz var, yerimiz var. Öyle devirler oldu ki, dostlarımıza söz geçirip iş yaptıramadığımız zamanlar oldu. Öyle fabrikalar vardı ki, burunlarından kıl aldırmıyorlardı. Biz onların yanında sanki sığıntı gibi iş yaptırmaya çalışıyorduk. Ama şu anda ismi olan bir fabrikayız. Büyük oranda havlu işi yapıyoruz, nevresim yapıyoruz Almanya’ya ihraç ediyoruz ve çok iyi kaliteli mal yapıyoruz.

BU ÇALIŞMA ŞEVKİYLE DAHA BÜYÜK İŞLER YAPABİLİRDİK

SEVAL UYSAL: Denizli’de genişleyemediğinizi mi düşünüyorsunuz?

BESALET KÜÇÜKER: Evet. Denizli’de sıkışıp kaldık, bizdeki bu çalışma şevkiyle, aşkıyla daha büyük işler yapabilirdik, genişleyebilirdik. Büyükşehirlerde kıskançlıklar daha az. Arkadaş topluluklarında “nasıl yapalım, ne yapalım?” dendiğinde herkes elini uzatıyor ve ortaya yeni bir şey çıkıyor. Ama biz Denizli’de ancak kendi çabalarımızla, kendi gördüklerimiz ve işittiklerimizle yapabiliyoruz. İnovasyon yapıyorsun, bir şey kuruyorsun ama para yetmiyor. Denizli’deki arkadaşların parasını toplasak İstanbul’daki bir zengin gelip hepsini alır gider. Ben sanayiciyim diye bağırsam ne olur? Biz parasız geziyoruz. Kazandığımızı yatırıyoruz.

SEVAL UYSAL: Denizli’de dostluklar, birbirine bağlılık yok mudur?

BESALET KÜÇÜKER: O yoktur, o sıfırdır. İçlerinden pek çoğu “O olmasa da burada ben yaşasam” diye düşünür. Ticaret arkadaşlıkların, dostlukların önüne geçmiştir.

ic-6

TEKSTİL ÇOK PARA KAZANDIRMAZ, ZENGİN DE ETMEZ

SEVAL UYSAL: Size göre tekstil daha kaç yıl devam eder?

BESALET KÜÇÜKER: Tekstil olmazsa olmaz. Ama şu andan sonra tekstil çok para kazandırmaz, zengin de etmez. İdare edeceğiz böyle, belki önümüzdeki seneler asgari ücreti ödemekte zorlanacağız. Biz 2 bin kişiden 800 kişiye indik, ama satış rakamlarımız aynı yerde. Dışarıdaki zorlamaların sonucu bu sene iç piyasa gireceğiz.

SEVAL UYSAL: Tekstilin bugünkü durumuyla geçmişi kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?

BESALET KÜÇÜKER: Biz o günkü durumda günde 100 bornoz yapıyorduk, günde 2 bin bornoz siparişi geliyordu. Şimdi günde 10 bin bornoz yapacak güçteyiz bin tane sipariş yok. Müthiş gerileme var. Biz bornoz yapmıyoruz bantlarını tamamen kaldırdık.

SEVAL UYSAL: Birçok firma dayanamadı battı bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

BESALET KÜÇÜKER: Pek çok arkadaşımız bir tesis kurdu kendisi içine giremedi. Arkadaşımız mal satarken, mal satmış olmak için sattı. Zararına mal sattı. Kendisi zarar etti firmasını batırdı, bana da zarar verdi, piyasayı düşürdü, benim satacağım mala da engel oldu. Pek çoğu böyleydi, pek çoğu malı kaça mal ettiğini bilmiyordu. Allah hepsine kolaylık versin çok zor.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı