REKLAMI GEÇ

Devrimci İslam da ne?

13 Kasım 2013 Çarşamba

Seval-uysal-devrimci-islam-eren-erdem-h

Devrimci Müslümanlar bir süredir Türkiye’ye damgasını vuruyor. Onları ilk kez “İsyan ve İslam” pankartı altında 1 Mayıs’ta gördüm. Kapitalizmin cenaze namazını kılmış ardından Taksim’e girmişlerdi. Gezi Direnişi’nde de ön saflardaydılar. Sivas katliamını lanetleyip, grevlerde boy gösterdiler. Beş yıldızlı oteller yerine TOMA’ların önünde de iftar açtılar. “Mülk Allah’ındır” diyerek abdestli kapitalistleri lanetleyen bu insanlar, ne yapmak bize ne anlatmak istiyor? Kafamdaki bu sorularla Halikarnas Kitapevi’nin imzası için gelen Eren Erdem’in karşısına oturdum. Onunla önceden Gezi parkı olayları sırasında Gezi Mescit’inde tanışmıştık. Sakin ve mütevazı bir kişiliğe sahip olan ancak konuşmaya başladığında beklenmeyen sertlikle sözler eden Eren Erdem’le yaptığım bu röportajın çok sert ama bir o kadar da sahici olduğunu düşünüyorum. Buyurun okuyun siz karar verin.

SEVAL UYSAL: Devrimci Müslümanlar olarak sizi 1 Mayıs’ta, Gezi’de, Armutlu direnişinde ön saflarda gördük. Bize ne anlatmak istiyorsunuz?

EREN ERDEM: Türkiye’de son üç dönemdir muhafazakar demokrasi olarak siyasi haritasını biçimlendiren bir iktidar var. Bu iktidar üretim ilişkilerini ve politik dilini tümüyle batılı kapitalist ve emperyalist unsurlarla şekillendirdi. Muhafazakar iktidar, İslam’ı tek tip bir yoruma tabi tutarak, İslamcılığı batılı kapitalist dünyayla yan yana konumlandırdığı için buna karşı itirazlar ettik. Devrimci Müslümanlar olarak biz sol dünyaya yakın emek-ekmek-alın teri zemininde bir yeniden yapılanmanın mümkün olduğunu ve yapılanmanın hayata geçmesi gerektiğini söyledik. 1 Mayıs’lardan tutun da, sendikal direnişlere kadar emek hareketlerinde mağdur edilenlerin geliştirdiği tüm siyasal hareketlerin içinde yer almaya başladık. Gezi direnişi farklıydı. Gezi bir siyasi hareketten ziyade, bir anda gelişen çevre ve doğa zemininde gelişen bir hareketti ve biz İslamcılığın bu alanda da bir sözü olduğunu hatırlatmak için orada da yer aldık.

ic-7

KURAN-I REFERANS ALIYORUZ

SEVAL UYSAL: “Her alanda bir sözümüz var” diyorsunuz ama daha çok solda duruyorsunuz. Solun dini referanslardan uzak durması, dinle arasına mesafe koyması nedeniyle bu boşluğu doldurmaya talip misiniz?

EREN ERDEM: Biz Kuran-ı kerimi referans alıyoruz. Kuranın hayatın içinde pratiği belirleyici bir kaynak olduğu inancıyla hareket ediyoruz.Topluma, doğaya, insana ve evrene nasıl bakmamız gerektiğini ortaya koyuyoruz ve bu davranışımız sol dünyanın kalbine denk düşüyor. Aslına bakarsanız böyle bir boşluğu doldurma diye bir derdimiz yok. Ama şöyle bir derdimiz var:
Sol dünyanın içinde İslamofobik eğilimleri biraz daha toplumun sosyolojik gerçekleriyle barışık hale getirmek, insanları Müslüman yapmaktansa, insanlara İslam’ın ne olduğunu kafa yordurmaya çalışmak. Aslında solun tarihinde dine karşı saygılı bir yaklaşım var. Bir örnek vermem gerekirse; Rahmetli Hikmet Kıvılcımlı solla dini barıştırmak ya da dini dünyanın konumlanış biçimine dışarıdan müdahale ederek, onu emeğin yanında konumlandırmak için çaba harcamıştır.Biz bunu bildiğimiz için solun içersindeki İslamofobik tartışmaları kale almadık.

ic-8

MEDRESEDE OKUDUM. ENGELS OKUYORUM

SEVAL UYSAL: İslamcı bir gelenekten geliyorsunuz, 35 yaşındasınız. Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yı biliyor, sol literatüre hakim görünüyorsunuz?

EREN ERDEM: Ben medrese okudum, klasik İslam’a göre eğitildim.Üniversiteye başlamadan önce Türkiye’de sosyalist yayınevi olarak bilinen yayınevinin sahibi rahmetli Hasan Basri Gürses’le tanıştım ve onunla yakın ilişkiler kurdum. Hasan Basri bize Sultan Galiyevden, Hikmet Kıvılcımlı’dan bahsetti. Örnek vermek isterim: Aslında cennet yeryüzü idealidir. Bu kanıya varmamda temel etkenlerden biri Engels’tir. Engels’in “Devletin Ailenin Özel Mülkiyetin Kökeni” kitabını okuduğum an, Kur’an da cennet anlatımlarının aslında bilimsel açıdan o anlama geldiğinin farkına vardım. Hikmet Kıvılcımlı’nın “Tarih Devrim ve Sosyalizm” adlı kitabında bunu bir kez daha gördüm. Bizim üstat olarak gördüğümüz, tabir caizse şeyhimiz Ali Şeraiti bir anlamda bunu yapmaya çalıştı. Şeraiti Hegel’den çok ciddi anlamda etkilenmiştir. Biz Hegel’le Muhammed İkmal’i, ya da Engels’le Mehmet Akif’i birbirinden ayırmıyoruz.

İSLAMCIYDIK AMA MAHİRCİ VE İBOCU OLARAK İKİYE AYRILMIŞTIK

SEVAL UYSAL: İslami çevrelerde sola karşı böyle bir eğilim var. Kaddafi’nin “Yeşil Sosyalizm”inin çıkışı gibi?

EREN ERDEM: Bugün aktif siyasette olan arkadaşlarımla geçmişte yaptığımız tartışmalarda Muhammet Tahalar, Fadul Rahman’ı okurken, kendi aramızda. “Türkiye soluna giriş” adlı dersler yapardık “Sol ne diyor, kim ne söylüyor?” diye bakardık. Bizimki solda bize en uygun yöntem hangisi tartışmasıydı.Aramızda Mahir Çayan’ın tezlerini olumlu bulanlarla, İbrahim Kaypakkaya’yı olumlu bulanlar vardı. Ben İbrahim Kaypakkayacıydım. İslamcıydık ama İbocular ve Mahirciler diye ikiye ayrılmıştık.

SEVAL UYSAL: Bu söylediğiniz hangi yıllar?

EREN ERDEM: 28 Şubat dönemiydi, arkadaşlarımızın bir kısmı cezaevindeydi.

ic-2

İSLAM DÜŞÜNCESİ ANARŞİMİZE YAKINDIR

SEVAL UYSAL: Hala İbocumusunuz?

EREN ERDEM: Evet hala İbocuyum. Türkiye solunda kendime en yakın bulduğum görüş İbrahim Kaypakkaya zemidir. Bana kalırsa İslam düşüncesi bugünün dünyasında ekonomi politik açısından sosyalisttir. Hatta daha ileri bir şey söyleyelim.Otoriteye itiraz açısından anarşizme çok yakındır.”La ilahe” demek tüm kader tayin edici otoritelerin reddini ilan eder. “İllallah” demek Allahın yaratmış olduğu Sünnetullah’ a tabi olmak demektir ki, biz buna doğal yasalar diyoruz. Yani kainattın evrenin doğal dinamikleri, tabiat yasaları diyoruz. Allahın kanunları bunlardır, anayasa değildir, şeriat kanunu değildir.

ULUSALCI VE KEMALİST DEĞİLİM

SEVAL UYSAL: Aydınlık’ta yazıyor, Ulusal Kanal’da program yapıyorsunuz siyasi duruşunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?

EREN ERDEM: Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal’da bulunma nedenimin başında gelen şey, basın özgürlüğü açısından söylediğim şeylerin kısıtlanmıyor oluşudur. Kemalizm ya da Ulusalcılıkla çok fazla örtüştüğüm söylemez. Ben ulusalcı veya Kemalist değilim. Aksine benim yakın durduğum çerçeveler Sosyalist Devrim tezini savunan çevrelerdir. “Milli Demokratik Devrim mi?” “Sosyalist Devrim mi?” tartışması içinde ben Sosyalist Devrim eksenli bakan biriyim. Türkiye’de mevcut rejimin açmazlarına karşı radikal, köklü bir devrimin gereklerine inanan biriyim. Bu devrim bugün Ortadoğu’daki İran’ın, Suudi Arabistan’ındaki devrimler değil. Daha çok toplumun sınıfsız ve sınırsız bir zeminde örgütleneceği bir devrim olmalı.

ic-3

İSLAMİ DEVLETLEŞTİRDİĞİNİZDE AFALLAYIP KALIRSINIZ

SEVAL UYSAL: İslami devrimlerin geldiği yer belli! Pratikte İslami devrimle sosyalizmin örtüşmediği görülüyor.

EREN ERDEM: Pratikte örtüşmüyor ama bunların başlangıç paradigmaları olumludur. Pratik ilerledikçe çok vahim yerlere gidiyor. Bu şundan kaynaklanıyor: İslam’ın tarihsel okuması içinde baktığımızda devletle kurduğu bir ilişki yok! Hazreti Muhammed Medine’de bir devlet kurmuyor. İslam’ı devletleştirdiğiniz zaman tabir caizse afallayıp kalıyorsunuz, ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Çünkü devletleştiği ölçüde İslamcılık, son derece çelişkili yorumlar içersinde ciddi eksen kayması yaşamaya müsaittir. Bundan dolayı daha anarşist bir yerde durarak ancak devleti ehlileştirme mücadelesi verebilirsiniz.

İRAN’DA SUUDİ ARABİSTAN’DA LİBYA’DAKİ İSLAMİ DEVRİM DEĞİLDİR

SEVAL UYSAL: Bunun adını ne koyuyorsunuz?

EREN ERDEM: Tevhid mücadelesi, daha ileride anayasası olmayan insanların birbirleriyle ilişkisini düzenlemek için anayasaya ihtiyaç duymadıkları bir toplum.

ic-4

SEVAL UYSAL: Sizin kafanız karışık mı? Kendinizi solcu, anarşist, komünist, İbocu tanımlıyorsunuz, diğer yandan İslami referanslarla konuşuyor, İslami bir devrimden söz ediyorsunuz?

EREN ERDEM: Mutlak bir Kaypakkayacı değilim, Türkiye’deki sol tartışmalar içersinde Kaypakkaya’ya yakınım. İslami devrim dediğimizde aklımıza ilk gelen referans İran, Suudi Arabistan ya da Yeşil Sosyalizm. Bunların dışında bir şey söylüyorum. Bunların İslami olmadığını savunuyorum. Bunlar İslami olmayan devrimlerdir. İslami devrimden parlamentosuna veya halk meclisine halk mahkemesinde kelime-i tevhid’i duvara asan bir devrimden bahsetmiyoruz. Biz kelime-i tevhid’in esaslarına uygun bir meclisten söz ediyoruz.

SEVAL UYSAL: Elinizde böyle bir pratik var mı?

EREN ERDEM: Var. Tarihsel referanslarımız çok güçlü. Medine komününden sonra Karmati hareketini esas alırız. Karmatiler Hazreti Muhammed’den 300-400 yıl sonra ortaya çıkmış Abbasi Devleti’nin yıkılmasına kadar büyük bir isyanla sonuçlanmış bir harekettir. Karmati Hareketi’nin kurduğu sivil toplum modelini birinci referans alırız.

SEVAL UYSAL: Günümüzden referansınız var mı?

EREN ERDEM: Günümüz dünyasında referansımız yok. Zaten dünyadaki konjoktür belli tek kutuplu bir dünya daha çok kapitalizme dayanıyor. Bu tek başına bir ülkeye işaret vermiyor, sürekli devrimi gerektiriyor.

ic-5

SOL BİZİ “İSLAM DÜNYASININ ŞIMARIK ÇOCUKLARI” GİBİ GÖREBİLİR

SEVAL UYSAL: Solun size yaklaşımı nasıl?

EREN ERDEM: İlk başlarda ciddi tereddütler vardı. Bizimle ilişki kurmaya bir türlü revizyonizm, oportünizm olarak bakıldı. Bize karşı olan, bizden rahatsız olan örgütler de var. Bizim yaptığımız işleri bir kazanım olarak gören, Türkiye’deki muhafazakar ve mütedeyyin eğilimlerle barışmanın yolunu olarak gören unsunlar da var. Geçtiğimiz günlerde Hikmet Kıvılcımlı’nın anmasına katıldık orada eski tüfek bir sosyalistin söylediği bir şey vardı: “Biz Devrimci Müslümanlar hareketinin ortaya çıkışına hiç şaşırmadık, bu coğrafyada bunu bekliyorduk” dedi.

SEVAL UYSAL: Peki sizin solla ilişki kurma çabalarınız var mı?

EREN ERDEM: NATO karşıtı eylemler yaptık.Grevlerde, direnişlerde sol gruplarla birlikte hareket ediyoruz.
Devrimci Müslümanlar ve Antikapitalist Müslümanlar diye iki ayrı örgüt var. Ben Devrimci Müslümanlar’la beraberim. Devrimci Müslümanlar’ın Merkez Yürütme Kurulu var. Burada sol dünyayla ilişki kuran arkadaşlar var. Kazova direnişinde yan yana gelindi, ciddi etkinlikler yapıldı. Sosyalist dünyayla beraber, Kürt hareketiyle de ciddi bir diyalog söz konusu.

SEVAL UYSAL: Sol sizi İslam dünyasının yaramaz, haşarı çocukları gibi mi görüyor?

EREN ERDEM: Evet biraz öyle bir algı var. Biz sol dünyayla kurduğumuz ilişkilerde kendi gerçekliğimizi onlara dayatmıyoruz. Örneğin eş cinselliğe karşı insanlarıyız. Ben eş cinselliğe karşı biriyim.Gezi direnişinde eşcinsellerle yan yana geldim. Normal şartlarda biz alkol kullanmayız. Gezi de Halk Cephesi yanımıza geldi ve “Biz içkiyi yasaklayacağız, meydanda sattırmayacağız, siz niye bir şey söylemiyorsunuz” dedi. “Siz bizden daha fazla Müslümansınız demek ki “dedim.

BİZİM KİMSEYİ MÜSLÜMAN YAPMA D İYE BİR DERDİMİZ YOK

SEVAL UYSAL: Sizin hedef kitleniz Müslümanlar mı, solcular mı?

EREN ERDEM: Muhafazakar dünyanın İslam’ı okuma biçimini problemli bulmamız birinci derdimizdir. Sol dünyanın İslam’a bakışını problemli bulmamız ikinci derdimizdir. Dolayısıyla hedef kitlemiz bu iki kitlenin ta kendisidir. Ancak sol dünyanın ön yargılarını kırmak için onlarla kurduğumuz ilişkiyi daha öncelikli görüyorum. Açık konuşmak gerekirse Muhafazakar dünyadan çok ümitli değilim. Çünkü oralardan geldiğim için taassubun ne olduğunu iyi bilirim. O mahalleyi iyi tanıyorum. Bizim kimseyi Müslüman yapmak diye bir derdimiz de olmadığı için tek meselemiz şu: Emek ve eşitlik mücadelesini kim geliştiriyorsa onunla aynı safta hareket ediyoruz. Bu duruş da sol olduğu için, sola daha yakın duruyoruz.

ic-1

SEVAL UYSAL: Devrimci Müslümanlar hareketinden söz edermisiniz nasıl bir hareket?

EREN ERDEM: Ben Devrimci Müslümanlar’ın lideri değilim, kurucularındanım. Zaten Devrimci Müslümünlar yatay bir örgütlenme. Bizim örgütlenme esaslarımız çok zordur. Herkes üye olamaz, herkes katılamaz. Belli okuma yapmaları gerekir.

DEVRİMCİ MÜSLÜMANLAR LENİNİST ÖRGÜTLENME MODELİNİ ESAS ALIYOR

SEVAL UYSAL: Nedir o şartlar?

EREN ERDEM: Anlattığımız şey çok yeni olduğu için, aramıza katılan arkadaşlar geçmişteki gömlekleriyle geliyorlar. Kürt siyasetin gelen arkadaşlarımız PKK gömleği ile, ulusalcı arkadaşlarımız Kemalist gömleği ile daha sosyalist, daha alevi, daha selefi, anarşist gömlekleriyle geliyor insanlar. Biz bütün bu gömlekleri çıkararak ortak bir dil kurmaya, kimsenin kimseyi tahakküm etmediği bir zemin oluşturmak istiyoruz. Kimsenin kimseyi aforoz etmediği, tartışabildikleri bir masa oluşturmaya çalışıyoruz. Bu masanın oluşturulması için bazı okumaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Okumaları tabir caizse dayatıyoruz. Bunları okuduktan sonra mülakat yapıyoruz. Geçerse üye oluyor, kalırsa alt birimde bekliyor.

SEVAL UYSAL: Bu solun örgütlenme biçimi değil mi?

EREN ERDEM: Devrimci Müslümanlar Leninist örgütlenme modelini esas alıyor. Bu solun, Leninist örgütlenme modelidir.

ODAMIN DUVARLARINI CHE AFİŞLERİ SÜSLERDİ

SEVAL UYSAL: Soldan rol kapmaya çalışıyorsunuz?

EREN ERDEM: Yok değil. Tekerleği yeniden keşfetmeye gerek yok. Ben çok başarılı buluyorum. Çok geniş bir kütüphanem var ve okuyorum.

SEVAL UYSAL: Gençliğinizde solda hayranlık duyduğunuz kimler var?

EREN ERDEM: Duvarlarımı Che Guevera süslerdi. Rahmetli Chavez benim için çok sembolik isimdir. Onun dışında Prodon, Bakunin hayranlık duyduğum isimlerdi. Türkiye’de Deniz’den ziyade, İboya yoğun bir sempati duyardım. Afişlerini astığım olurdu. İbrahim Kaypakkaya’yı gören arkadaşlar “sen ne yapıyorsun?” derdi.

SEVAL UYSAL: Peki ama neden sağda kaldınız, sol bir örgüte girmediniz?

EREN ERDEM: Yüzde yüz uyuşmadığımız çok şey var. Teorik olarak uyuşmazlığımız var. Mesela biz hümanist değiliz. Hümanizmi esas almayız. Modernist değiliz. Sol dünyada bizim yer almamız için çok köklü, çok kadim tartışmalar yapmamız gerekir. O yüzden sola talip olmak yerine “ortak düşmana karşı birlikte olalım” diyoruz.

ic-6

DEVRİMCİ MÜSLÜMANLAR EZBER BOZUYOR

SEVAL UYSAL: Ortak düşman kim?

EREN ERDEM: Kapitalizm.

SEVAL UYSAL: Başbakana hakaretten kaç davanız var?

EREN ERDEM: Benim bildiğim 30 kusur dava var, şimdi tam takip edemiyorum. Hatta son 45 günlük süreçte hiç takip edemedim, çünkü sürekli yeni dava açılıyor, hemen hemen her makaleme dava açılıyor. Ve davaların hepsini kaybediyorum, çok ciddi rakamlara ulaşmış tazminat borçlarım var.

SEVAL UYSAL: İyi bir avukatınız yok galiba?

EREN ERDEM: Hukukçuların yapabileceği hiçbir şey yok. Türkiye cumhuriyetinde avukatların sadece kartvizit taşımaya mecbur bırakıldılar.

SEVAL UYSAL: Bir çok ünlü isim sizinle röportaj yapıyor. Medyada neden bu kadar ilgi görüyorsunuz?

EREN ERDEM: Farklılık, daha önce söylenmemiş bir şeyin söyleniyor olması. Daha önce birlikte yola çıktığımız İhsan Eliaçık hatırlarsanız bir dönem çok yoğun ilgi gördü. Habertürk’te, CNN’de yaptığı programlarda şaşkınlık yaşanıyor, anlamaya çalışıyordu. Mesele şu: Bir anda birileri ortaya çıktı ve dini referansları kullanarak İslam’ın sola yakın olduğunu söylüyor ve adam akıllı iki ilahiyatçı çıkıp da bunlara cevap veremiyor. Bunların yazdığı kitaplar dini kaynaklar kullanarak tenkit edilemiyor, kullandıkları veriler ezber bozuyor, kafa karıştırıyor.
Ortaya tutarlı bir söz çıktı, dini referanslarla çürütülemeyen bir söz çıktı bu da elbet ilgi çekiyor.

DEVLETİN NESİL YARATMA, YENİ GENÇLİK YARATMA GİBİ BİR GÖREVİ YOK

SEVAL UYSAL: Partileşmeyi düşünüyor musunuz?

EREN ERDEM: Bunun ortaya çıkması için teorik bir tutarlılığa ihtiyaç var. Nereden bakarsanız 8-10 sene var. Halkın iktidarı ele geçirmesini esas alan, legaliteyi istismar eden bir zeminde örgütlenecektir. Bugünkü demokrasinin bir burjuva demokrasisi olduğunu düşünüyorum. Benim demokrasi anlayışım taban demokrasisidir. İslamcıyım ama beni devletin eşcinsellerle eşit mesafe olmasa gerektiğine inanıyorum. Daha seküler, daha eşitlikçi olması gerektiği ve tek meşru kaynağının adalet olması gerektiğine inanıyorum. Devletin nesil yaratma, gençlik yaratma gibi, insan modeli yaratma gibi bir görevi olmadığına inanıyorum.Devletin din anlatmak, felsefe anlatmak, tarih anlatmak gibi görevleri olmadığını düşünüyorum. Tek görevi bütün farklılara eşit mesafede olmaktır.

ic-9

BİZE “İSLAMCI ERGENEKON” SUÇUNU YÜKLEYEBİLİRLER

SEVAL UYSAL: Kitaplarınız ve düşünceleriniz taşrada nasıl yankı buluyor?

EREN ERDEM: Anadolu’yu geziyorum. Taşrada insanlar benim hakkımda, duyduklarıyla yaklaşıyorlar. Benim anlaşılmamam için çok yoğun faaliyet gösteren gruplar var. Cemaatler var. Cemaatlerin hakim olduğu beldelerde, köylerde, alanlarda benim ismimin geçmesi tabir caizse “yasak” hatta bir Anadolu köyünde bir köylü bana “Sen Satanist misin? Şeytana tapıyormuşsun” dedi. Böyle propagandalarla karartıldığımı düşünüyorum. Anadolu bir kuşatma altında ve bu kuşatmayı kırmak kolay değil. Bizimle aktif mücadeleleri var. Davalar açarak bizi sindirmeye çalışıyorlar. Yakın dönemde ciddi operasyonlarda yapabilirler, biz bundan da endişelenmiyoruz

SEVAL UYSAL: Nasıl bir operasyon?

EREN ERDEM: Çok büyük ihtimalle bizi İslamcı Ergenekon filan yapacaklarını düşünüyoruz, bekliyoruz. Çünkü bunların yöntemi bu. Ulusalcılara Ergenekon, Kürtlere KCK, gazetecilerin içerde olması son derece düşündürücü ve rahatsızlık verici bir şey. Burada etkin olan dilin, üslubun, bunu yapan şebekenin kim olduğunu biliyoruz. Farkındayız.

Yorumlar

levent   -  Bağlantı 13 Kasım 2013, 20:09

devrimci islam ne demek ya.islamı köreltmeye çalışanların uydurması bunlar.öle devrimci islam,çağdaş islam gibi uydurmalar fitnelikten başka bişey değildir.kur’an ve peygamberimizin sünnetleri bize artar da yeter bile.ahiret günü yaklaşırken sapık insanlar sapık hocalar çıkacaktır bunlar belli.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı