Kocasert: Hobilerimden vazgeçmem, siyasete belki…
27 Ocak 2015 Salı
Süleyman Kocasert… İş dünyasındaki genç kuşağın temsilcilerinden. Temsil ettiği makamlar çok özel, çok önemli. Türkiye’nin en önemli sivil toplum kuruluşlarından TİM’in Başkan Vekili, Türkiye’nin en çok ihracat yapan sekizinci ili Denizli’yi temsil eden DENİB’in Başkanı.
Siyasetin uzağında değil ama şu aralar görevleri nedeniyle aktif olarak içinde de değil. 2015 genel seçiminde milletvekili aday olup olmayacağını sorduk, çok net yanıt verdi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci hayranı.
“Bana çok şey öğretti” dediği hobileri var. Motosiklete binip bazen Anadolu, bazen Avrupa turuna çıkıyor. Ata biniyor, kayak ve dalış yapıyor, yamaç paraşütü ile uçmanın adrenalini yaşıyor. Bunların bazılarını da ailesiyle birlikte yapıyor.
“İşim var, çok çalışmam gerekiyor” diye ailesini ihmal etmiyor. “Pazar kahvaltısı için dünyanın bir ucundan Denizli’ye geldim, gece de geri döndüm” diyerek, ailenin kendisi için ne denli önemli olduğunu vurguluyor.
Kısacası kahve sohbetimizde sıcağı sıcağına Heimtex Fuarı’nı ve Denizli’nin ihracatını da konuştuk, döviz kurlarını da. Siyaseti de konuştuk, 2015 beklentilerini de. Sözünü ettiğimiz hobilerini de konuştuk, yaptığı sporları da. İşte o sohbetin satır başları…
HEİMTEX’TEN NE UMDUK, NE BULDUK?
Sohbetimize dünyanın gözlerini çevirdiği Heimtex Fuarı ile başlayalım ve Almanya dönüşü sıcağı sıcağına isterseniz bu organizasyonu değerlendirelim. Denizlili tekstilciler Heimteks’ten ne umdu, ne buldu?
Her yıl olduğu gibi fuara çok iyi hazırlandık, ümitli gittik. Genel anlamda ziyaretlerimiz ve ikili görüşmelerimiz gösterdi ki, fuar beklentilerimiz doğrultusunda gerçekleşti. Ben de bir işadamıyım ve o gözle değerlendirdiğimde, bugüne kadar geçirdiğimiz en iyi fuarlardan birisiydi diyebilirim. Fuara katılan birçok firmanın temsilcisi de benimle aynı görüşte. Hazırlanan koleksiyonlar, yapılan çalışmalar dersimize iyi çalıştığımızı gösterdi. Ev ödevimizi iyi yapmışız. Bunlar hepimizin yüzünü güldürdü, gurur duyduk. Denizli stantları pozitif yönde ayrışıyordu diğerlerinden. Ben; umutlu, memnun ve tatmin döndüğümüzü söyleyebilirim.
GÖRÜŞMELERİN ÇOĞU KONTRATA DÖNÜŞÜR
Koleksiyonlar sunuldu, görüşmeler yapıldı. Bunlar 2015’in Denizli tekstilinin parlak geçeceğine dair ipuçları verdi mi?
Genellikle fuarlarda ikili temaslar yapılır, mevcut müşteriler sizi ziyaret eder, yeni müşteriler de gelir numune ve teklif alır. Aktif bağlantı fuar sırasında çok nadir yapılır. Bizim için şu önemlidir, gelenlerin ciddiyeti… Açık konuşmak gerekirse Denizli firmalarının fuardan kontratlar imzalayarak döndüğünü zannetmiyorum. Bu zaten fuarın tabiatına da ters bir durum. Fuar dönüşünde siz ikili ilişkileri ne kadar sıcak tutarsanız, ne kadar iyi servis verirseniz, ne kadar hızlı numune gönderir, fiyatlarınızı ne kadar rekabetçi yaparsanız, bunun karşılığında alacağınız netice de o kadar olumlu olur. Fuarda yapılan görüşmelerin çoğunun kontrota dönüşeceğine inanıyorum.
DENİZLİ FİRMALARI DİKKATİ ÇEKTİ
Heimtex’e Türkiye’den 160 dolayında firmanın katıldığı, bunun dörtte birinin Denizlili olduğu belirtildi. Bu önemli bir rakam değil mi?
Fuara Türkiye’den yoğun bir katılım var. Çünkü Türkiye dünya ev tekstilinde üçüncü, Avrupa’da da birinci sırada. Bu Denizli’yi de farklı bir yere getiriyor. Çünkü ülkemizdeki ev tekstilinin merkezlerinden birisi de Denizli. 47 DENİB üyesi firmanın orada olması, 160’ın üzerinde Türk firmasının olması bunun önemli bir göstergesi. Nitelik olarak da dünya standartlarının üzerinde bir performans gösterdik diyebilirim. Bana göre, sadece rakamlarla dikkati çekmedik. Aynı zamanda hazırladığımız koleksiyon, tasarım ve renklerle de dikkati çektik. Bunun sonucunda da ses getirdik.
Bu fuar bir kez daha tescilledi ki, Denizli Türkiye’de tekstilin tartışılmaz üretim merkezi…
Ev tekstilinin evet… Tekstil dersek çok genellemiş oluruz. Özellikle havlu, bornoz, banyo, otel tekstilinde Denizli başkent dersek abartılı bir ifade kullanmış olmayız.
2014 DEĞERLENDİRMESİ, 2015 BEKLENTİLERİ
Fuardan ihracatın 2014 değerlendirmesine, 2015 beklentilerine de bakalım isterseniz. Denizli’nin 2014 ihracatı nasıl geçti, 2015’ten ne bekliyoruz?
2014 yılı iyi başladı, oldukça hareketli başladı, iyi sinyallerle başladı. Biz, koymuş olduğumuz hedefleri yakaladığımız bir ilk altı ayı geride bıraktık. Ama Türkiye’den kaynaklanmayan jeopolitik gelişmeler, aynı zamanda ekonomik gelişmeler yılın ikinci yarısını biraz daha farklı hale getirdi. Özellikle Rusya, Ukrayna gibi bizim için çok önemli iki pazarda yaşanan gelişmeler, IŞİD sorunu, terör sorunu vesaire; bunların hepsi 2014 yılının ikinci yarısında karşılaştığımız ve bizi direkt etkileyen sorunlardı. Bu da hedefleri tutturma konusunda bizi zorladı.
Kasım ve Aralık aylarında bir önceki yılın aynı dönemine oranla daha düşük bir ihracat gerçekleştirdik. Bu uzun yıllar sonra Denizli ve Türkiye ekonomisinin yaşadığı bir ilk oldu. Bütün bu olumsuzlara rağmen 2014’te yüzde 4’lük bir artışla yılı kapatmış olmayı başarı olarak görüyorum. Çünkü dünyadaki rakiplerimize ya da benzer gelişmekte olan ekonomilere baktığımızda, birçoğu eksi büyüme ve eksi ihracat rakamları açıkladı. Çoğu iyi ülke yüzde 2,5 gibi bir oranda kalırken, Türkiye’nin yüzde 4 ihracat artışını yakalaması bana göre bir başarı. Denizlimiz de Türkiye’nin ihracat artışına paralel 4’lük bir büyüme gerçekleştirdi.
2015 yılı nasıl derseniz, geçen yıla göre biraz farklılık arz ediyor. 2015’e geçen yıla göre daha temkinli başlıyoruz. Çünkü sütten ağzımız yandı. Faiz oranları malum, enflasyon oranı malum, Avrupa Birliği’ndeki durağanlık hala devam ediyor. Rusya ve Ukrayna süreci çözüme ulaşmış değil. Körfez ülkelerinden hala çok olumlu sinyaller almıyoruz. Bu yüzden 2015’e temkinli başlıyoruz. Bir de bizim kendi iç dinamiğimiz olan seçim yaşayacağız. Ben tüm bunlara söylerken 2015’e umutla bakıyorum. Nasıl 2014 çok iyi başladığımız ama temkinli bitirdiğimiz bir yılsa, 2015 temkinli başladığımız ama iyi bitireceğimiz bir yıl gibi geliyor bana. İnşallah bu yakın coğrafyamızdaki jeopolitik sorunlar bir an önce çözüme kavuşur, biz de ı yüz güldürecek şekilde artırırız.
KUR BASKISI, DOLAR-EURO PARİTESİ
İhracatı konuşurken döviz kuruna da değinelim mi? Kur baskısı önemli bir etken midir? Çünkü son dönemde çok fazla konuşuluyor.
İhracatçı için en önemli faktörlerden ve dikkate alınması gereken parametrelerden bir tanesi kurdur. Dünyaya entegre işadamları olarak kuru çok yakından takip ediyoruz. Kurla beraber pariteyi de çok yakından izliyoruz. Özellikle dolar-euro paritesi, dolarla ithalat yapan, enerjisini dolarla alan, hammadesini dolarla alan ve en büyük pazarı euro alan bir şehir için çok önemli.
İhracatçıyı rahatlatmak için euro-dolar paritesi ne olmalı?
Geçen yılki veriLer euro-dolar paritesinin 1.23-1.24 aralığında olması gerektiğini gösteriyordu. Buna çok yakın da gerçekleşti. Ama bu yılki veri ve öngörüler, euro-dolar paritesinin 1.10-1.15 aralığında gezeceğini gösteriyor. Yılın henüz başı olmasına rağmen hızlı bir şekilde 1.15’e geldi. Eurodaki değer kaybını endişeyle izliyoruz. Paritenin 1.10-1.15 aralığında olması bizim de öngörü ve beklentilerimiz arasındaydı. Ama bu doların euroya göre daha fazla değer kazanacağı gerçeğinden veya beklentisinden hareketle öngörülmüştü. Euronun TL karşısında değer kaybetmesinden değil…
Biz maliyetlerimizi 2.80-2,85 aralığında hesaplayıp, beklentilerimizi de 2.95-3.00 aralığında yapmışken 2.70’ler düzeyindeki bir euro rekabetçilikten çok uzaklaştırır, zor durumda bırakır. Beklentimiz Merkez Bankası, euro nasıl 2.90’ın üzerine çıktığında müdahale ettiyse, 2.75’in altına inmemesi konusunda müdahalesini bekliyoruz. Umarım kısa sürede euro olması gereken 2.85’ler düzeyine çıkar, rekabetçiliğimizi koruyabiliriz. Çünkü Avrupa bizim hala en büyük pazarımız.
SİYASETE GİRECEK Mİ?
Rakamlardan biraz uzaklaşıp Süleyman Kocasert ile devam edelim isterseniz. En sıcak konuyla başlayalım. Önümüzde bir seçim var. Sizin milletvekilliğine adaylık niyetiniz var mı? Siyasete ilgi var mı?
Ben, şu anda bulunduğum konuma siyasetten geldim. Siyasete uzak değilim, tam sekiz yıl siyasetin içindeydim. Şu anda DENİB Başkanlığı yapmaktan çok mutluyum, bundan da gurur duyuyorum. Prensip olarak da bir işin başına geçtiğimde onu en iyi şekilde yapmam gerektiğini düşüyorum. DENİB Başkanlığını en iyi şekilde yaptığımı ümit ediyorum. Başkaları da bu şekilde takdir etmiş olmalı ki, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde (TİM) önemli bir görev aldım. Şu anda başkanvekilliğini yürütüyorum. Bu görev ve konumlar benim yeterince mesaimi alıyor. İçinde bulunduğum konumdan son derece memnunum. 2015 seçiminde de milletvekilliği adaylığını düşünmüyorum. Mevcut görevlerimi layıkıyla yerine getirmek öncelikli hedeflerim arasında. Ben önce bu koltukların hakkını layıkıyla vermeliyim. Belki ilerleyen dönemlerde siyaset tekrar göndeme gelebilir ama 2015 içinde değil.
BAKAN ZEYBEKCİ İDOLÜ MÜ?
Sizin siyasette Sayın Nihat Zeybekci’nin yolundan gittiğiniz ya da onu kendinize model aldığınız söylenir. Nedir bunun aslı?
Ben tesadüflere inanmam. Çünkü benim inanışıma göre tesadüf diye bir şey yoktur. Her şeyin bir sebebi vardır. Hiçbir şey boşuna tezahur etmez. Nihat Bey, DENİB Başkanı olarak sivil topluma atıldı, ismini bu şekilde duyurdu, topluma bu şekilde mal oldu. Bir kere kendisi benim meslektaşım. Siyasetten önce de tanıdığım, sevdiğim, saydığım bir ağabeyim. Aynı zamanda çok daha başarılı bir insan. Gerek özel hayatı, gerek iş hayatıyla örnek alınacak bir insan. Nihat Zeybekci’yi örnek almakta hiçbir sakınca yok. Nasıl bütün Denizlililer kendisiyle gurur duyuyorsa, ben de kendisiyle gurur duyuyorum, yaptığı işleri örnek alıyorum.
_________________________________________________
_________________________________________________
DENİB Başkanı olarak başladım ben de. İkimizde aynı yerden başladığımız için bazı konularda prensiplerimiz, yöntemlerimiz çok benzerlikler gösterdiği için bu kıyaslama ya da bu tür görüşlerle, komplimanlarla karşılaşıyorum. Bundan hiçbir rahatsızlık duymuyorum. Aksine memnuniyet bile duyuyorum. Bu demek değildir ki, ben de onun gittiği yoldan gideceğim. Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olacağım. Daha sonra meclise gideceğim. Böyle bir sonuç çıkarmak yanlış olur.
Belki de ilk ayrılığımızı yaşadık bile. DENİB’den sonra o Denizli Belediye Başkanı olmuştu. Ben de TİM’de Başkanvekili oldum. Yani sivil toplum hayatında yürümeye devam ediyoruz. Belki bana yine onun yolunda gitmek nasip olur ya da olmaz. Hayırlısı demek lazım. Onun gittiği yolun aynısı takip etmek gibi bir gayem yok. Başlangıç noktamız aynı oldu. Belki yürüyeceğimiz yol farklı olur ama ikimizin ortak paydası bu memlekete hizmet etmek.
ANKARA’DAKİ LOBİ EKSİKLİĞİ GİDERİLDİ
Nihat Bey, siyasete çok iddialı girmedi. Hatta o dönemin AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın emrivakisiyle siyasete girdi. Ama bugün siyasette çok iddialı bir konuma geldi. Onu model alırken siz de eğer siyasete girerseniz onun kadar iddialı olacak mısınız?
Ben Nihat Bey’in siyasete girişine çok yakından tanıklık etmiş biriyim. Kendisi bir işin başına geçtiği zaman en iyi şekilde yapmak isteyen bir yapıya sahip. Siyasete girdiğinde de en iyi ve en yükseği hedeflemesi kadar doğal bir şey olamaz. Söylemlerinde şu vardır: Denizli siyasette de örnek şehir olacak. Bugün bakıyorsunuz Denizli’nin çok fonksiyonel, ekonomik bakanlığı gibi çok etkin bir bakanlığı var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gibi en büyük sivil toplum kuruluşunun yönetim kurulu üyesi Denizlili. Yine ikinci büyük sivil toplum kuruluşu TİM’in Başkanvekili Denizlili. Bunlar, bu şehir adına çok güzel gelişmeler. Umarım arkası da gelir. Çünkü bu kentin eksikliklerinden bir tanesi lobiydi. Ankara’da siyasette, ülke gündemindeyeterince yer alamamasıydı. Şu anda eskisiyle kıyaslanamayacak kadar gündemde. Denizli’nin daha da fazlasını hak ettiğini düşünüyorum.
ZEYBEKCİ’NİN İZMİR’DEN ADAYLIĞI
Nihat Bey’in İzmir ile ilgili bir düşüncesi var mı? Oradan aday olacağı son dönemde sıkça dillendiriliyor…
O kadar çok söylenen şey var ki, bunların bazıları temel dayanaklardan ya da mantıktan çok yoksun. Şu anda dile getirmeye bile gerek görmediğim pek çok iddia, pek çok söylenti sokaklarda, halk arasında dolanıyor. Bunlardan bazıları da amaçlı çıkarılıyor diye düşünüyorum. Nihat Zeybekci, DENİB Başkanlığı ile başlayıp, belediye başkanlığıyla devam eden topluma, memlekete hizmet sevdasını ülke çapına yaymış durumda.
Sayın bakanımız, sadece Denizli’nin, hatta Ege ve İzmir’in bakanı değil, artık Türkiye’nin bakanı ve Türkiye çapında söz sahibi. Denizli için yaptığı güzel işlerin benzerlerini memleketi için yapmaya çalışıyor. İzmir’de bu memleketin bir parçası. Kendisi İzmir’den aday olur mu? Bu parti yönetimi ve kendisinin takdiridir. Ben böyle bir şey duymadım yetkili ağızlardan. Kendisi Denizlilidir, bu memleketin evladıdır. Eğer böyle bir konu gündeme gelirse bile asla Denizli’yi bırakmayacaktır. Denizli sevdasından vazgeçmeyecektir. Başka bir yerden aday olmasının artı ve eksileri var. Bunu en iyi değerlendirecek olan kendisidir.
HOBİLERDEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİ
İşadamı olarak farklı portreler çiziyorsunuz. Örneğin motosiklete binip tura çıkıyorsunuz. Bu sanıyorum biraz da stresli ortamdan, iş hayatının yorgunluğunu atmaktan kaynaklanan bir hobi. Nerelere gittiğiniz bugüne kadar?
Olaya sadece motosiklet gözüyle bakmamak lazım. Ne mutlu bana ki, hobileri ve sosyal yaşantısı olan bir insanım. Gençlik yıllarımdan beri hayatı sadece iş ya da ev olarak görmedim. Çocuklarımı da bu yönde yetiştiriyorum. Yaşam çok kısa. Bize düşen de hayatın hakkını vermek, hayatı ıskalamamak. Bir gün geriye dönüp baktığınızda ya benim evlatlarım ne zaman büyüdü, ne zaman liseli oldu, üniversiteyi bitirdi dememektutun da; ya ben bu yaşıma geldim hala şunu yapamadım, şuraya gidemedim gibi pek çok şeyi kapsıyor bu.
İnsan hayatını sadece para kazanmaya, işe odaklamamalı. Biz yoğun ve stresli ortamlarda çalışan insanlarız. Ben doğa sporlarını yaşamımın bir parçası haline getirdim. Spor benim çok önemli bir hobim. Hayatımız dört duvar arasında geçtiğinden, hiç olmazsa sporu doğada yapayım mantığından hareketle binicilik, kayak, motosiklet, atıcılık, dalış gibi doğada yapabileceğim, biraz da adrenaline dayalı sporları seçtim. Motosiklette bunlarda bir tanesi.
Hobilerim bana çok şey öğretti. Özel yaşamımda ve iş hayatında bana pek çok yararları oldu. İleri sürüş tekniği kursuna katıldım. Bu kursta insanın sadece önüne bakmaması gerektiğini, ileriye bakanın zaten önünü de görmüş olacağını öğretti. Yamaç paraşütü ile havada uçarken soğukkanlı olmayı öğrendim. Denizlerin dibine dalış gerçekleştirirken sabırlı olmayı öğrendim. Kısacası insanın keyifle yapabileceği en azından bir hobisi olmalı. Benim içki ve sigara gibi alışkanlıklarım yok. Oralara harcayacağım parayı hobilerimi gerçekleştirmeye harcıyorum.
OĞLU SAİT BATUHAN’IN YARIŞ TUTKUSU
Mesela ata binmeyi çok severim. Denizli’de birkaç kişinin rahvan atı varken, benim İngiliz atım vardı. Motosikletimle gezmekten keyif alıyorum. 10 yaşındaki oğlum Sait Batuhan da motosiklet kullanmak istiyor, hem de yarış motosikleti. Ben de buna itiraz etmiyorum, güvenliği sağlanmış yarış pistlerinde bunu gerçekleştirmesini istiyorum.
Benim önemli avantajlarımdan bir tanesi de hobilerimin çoğunu ailemle birlikte yapıyor olmam. Zaman zaman eşimle, zaman zaman çocuklarımla motosiklet turları yapıyoruz. Bu turların çoğunluğu plansız ve kısa süreli ve hafta sonlarını kapsıyor. Ancak yılda 1-2 kez önceden kararlaştırılıp takvime yazılmış, tarih ve rotası belli programlar da var. Türkiye’de yaparsak yurt dışından katılımcılarımız da oluyor. Türkiye’de biz, Avrupa’da onlar ev sahipliği üstleniyor.
YAZIN SLOVENYA, İTALYA VE AVUSTURYA TURU VAR
Geçen yıl Alman ve Hollandalılardan oluşan bir ekiple Orta Anadolu ve Akdeniz turu yaptık. Bu yıl biz onlara konuk olacağız. Ağustos ayında Slovenya, İtalya ve Avusturya’yı kapsayan bir turumuz var. Allah nasip ederse, bu yıl büyük kızım Elif üniversiteye hazırlanıyor, çok yoğun çalışıyor. O da çok stresli ve tempolu. Üniversite sınavından sonra bu turu onunla birlikte yapmayı planlıyorum. Böylece o da stresini atma ve dinlenme imkanı bulsun.
KAHVALTI İÇİN BİNLERCE KİLOMETRE YOL
Süleyman Kocasert nasıl bir aile reisidir, nasıl bir babadır. Ailesiyle nasıl zaman geçirir?
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Benim için hayatta en önemli şey ailem. Aile ve aile ile ilgili değer yargılarımın önüne hiçbir şey geçemez, buna işim de dahil. Ben dünyanın öbür ucundan sadece Pazar kahvaltısında evde olabilmek adına Denizli’ye geldiğimi, pazar gecesi tekrar yola çıktığımı bilirim. Bu benim hayatımda çok olmuştur.
Prensip olarak hafta sonlarına program koymamaya çalışırım. Hafta içi her ne kadar yoğun çalışsam da hafta sonunun tamamını ailemle birlikte geçirmeye özen gösteriyorum. Bu bazen oğlumun basketbol maçı olabiliyor. Bazen kızımın okul aile birliği toplantısı olabiliyor. Küçük kızım Zeynep’i anaokuluna ya da bale kursuna götürmek olabiliyor. Çocuklarımın ilklerinde olmaya büyük özen gösterdim. Hepsine yüzmeyi ben öğrettim. Hepsine bisiklete binmeyi ben öğrettim. İlk konser, tiyatro, sinemalarında yanlarında olmaya gayret ettim. Büyüdüklerinde anılarına baktıklarında istedim ki önemli dönüm noktalarında anne ve babaları hep o anın içinde olsun. Bundan da mutluluk ve gurur duyuyorum. Belki de bu kadar enerjik olmamda, hayatla bu kadar barışık olmamda ailemle bu kadar iç içe olmanın çok büyük etkisi vardır.
Bir de her başarılı erkeğin arkasında bir eş vardır derler, bu da çok doğru. Eşim de (Müge Kocasert) benim için büyük fedakarlıklar yapıyor, her alanda bana destek oluyor. Mutlu ve huzurlu aile yaşamının iş hayatına, sivil toplum hayatına çok büyük katkıları var. Ne kadar iyi bir babayım, ne kadar iyi bir eşim? Bu soruyu eşim ve çocuklarıma sormak lazım ama ben en azından elimden geleni yaptığımı düşünüyorum. Açıkçası bunun da karşılığını alıyorum. Onların bakışlarında, ses tonlarında, hobilerinde ve yaşam şeklinde bunları görüyor olabilmek bir baba için büyük bir mutluluk.