REKLAMI GEÇ

Denizli’de Varlık Vergisi

16 Ocak 2013 Çarşamba

1942 yılı, Zor Yıllar’ın önemli kilit taşlarından biridir. İkinci Dünya Savaşı devam etmektedir. Bozulan Alman ekonomisini düzeltme sözü vererek seçimle işbaşına gelen, ancak daha sonra faşist bir diktatörlük kuran Hitler, Alman ırkını tüm dünyaya egemen kılma sevdası peşindedir. Milyonlarca insan ne için öldüklerini anlayamadan ve sevdiklerine dokunamadan ölmektedir.

Türkiye bu akıl almaz savaşta, Birinci Dünya harbinden alınan ders sonucu, savaşan taraflara bulaşmadan tarafsız kalmayı tercih etmiştir. İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı’dır. Vefat eden Başbakan Refik Saydam’ın yerine Şükrü Saracoğlu getirilmiştir.

Başbakan Şükrü Saraçoğlu, “Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız” diyen milliyetçi bir siyasetçi ve devlet adamıdır. 1887 yılında Ödemiş’de ayakkabıcılık yapan “Saraç Memet”in oğlu olarak dünyaya gelen Şükrü Saracoğlu, Milli Mücadele yıllarında, Ege dağlarında Kuvayı Milliye ruhu ile işgalci düşman ordusuna karşı mücadele eder.

Gürkan Çakır, “Efe Başvekil” adlı kitabında Saracoğlu’nu şöyle tanıtır; “Milli Mücadele sırasında elde tüfek dağlarda çarpışmış bir gönüllü… Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na girmemesi için çabalamış bir hariciyeci… Irkçı Turancı bilinmesine karşın Köy Enstitüleri’ni ve Toprak Reformu’nu savunan bir başbakan… Ödemiş’li Saraç Memet’in oğlu…”

Savaş yılları çok sıkıntılı geçer. Zor yıllardır o yıllar… Hatta yokluk yıllarıdır. Çarşıda pazarda, dükkanda alışverişte fiyatlar süratle artmakta, temel ihtiyaç malzemeleri tezgah altına inmekte, karaborsacılık had safhaya ulaşmaktadır. Devlet, savaşta tarafsız kalmayı tercih etmiştir ama, ordusunu, her an gelebilecek bir Alman saldırısına karşı diri tutabilmek için, elindeki olanaklarının çoğunu askeriyeye ayırmaktadır. O yıllarda nüfusu 20 milyon olan Türkiye’nin asker sayısı 1 milyon’dur.

Savaş yıllarındaki ekonomik durumu, 19 Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi M. Selçuk Özkan Şöyle anlatıyor;

“…..Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na katılmadığı halde, savaşın uluslararası ekonomik koşullarından büyük ölçüde etkilenmiştir. Ekonomideki sarsıntıların en büyük nedeni ise savaş hazırlığı olmuştur. Zira savaş başladıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ciddi anlamda donanım eksiklikleri bulunmakta, bu eksikliklerin giderilmesi için de önemli miktarda bir kaynağa ihtiyaç vardı. Ayrıca seferberlik nedeniyle ordu büyütüldüğünden gıda maddelerine olan talep de artmıştı. Ancak bu talebi karşılayabilecek üretici kesim seferberlik nedeniyle orduya alındığından tüketici duruma geçmişti. Bu da beraberinde arz talep dengesinin bozulmasına ve fiyat artışlarına neden olmuştu. Bu durumda hükümet ekonomiye müdahale ederek savaş ekonomisini uygulamaya geçmiştir…..”

Savaş sürerken, ülkedeki fiyatlar da anormal bir yükselişe geçer. Ekmeğin kilosu, savaştan önce, 1938 yılında 5 kuruş iken, 1943 yılında 38 kuruş olmuştu. Et’in kilosu 42 kuruştan 198 kuruşa, şeker 28 kuruştan 338 kuruşa, inşaat demiri 7 kuruştan 70 kuruşa, kiremit’in tanesi 4 kuruştan 300 kuruşa yükselmişti.

Bu arada, zeytinyağı’nın kilosu 51 kuruştan 231 kuruşa çıkmıştı. 1942’de ülkenin o yıl için ihtiyacı olan zeytinyağı miktarı 15 bin ton civarındaydı. Oysa Ticaret Bakanlığı’nın raporlarına göre ülke içinde 40 bin ton zeytinyağı vardı. Zeytinyağı fiyatının bu denli artması, sadece, stokçulukla ve karaborsacılıkla açıklanabilirdi.

1 Kasım 1942 günü, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Büyük Millet Meclisi’ni açış konuşmasında şöyle hitap eder Meclis üyelerine.

“…..Acı ile hatırlamalıyız ki milletin geçimini düzenlemek yolunda Cumhuriyet Hükümetlerinin sarfettikleri gayretlere, iki seneden beri, toplumumuz tarafından hiç yardım edilmemiştir. Bulanık zamanı bir daha ele geçmez fırsat sayan eski batakçı çiftlik ağası ve elinden gelse soluduğumuz havayı bile satılacak bir mal gibi gören gözü doymaz vurguncu ve karaborsacı tüccar ve bütün bu sıkıntıları politik ihtirasları için büyük fırsat sayan ve hangi yabancı milletin hesabına çalıştığı belli olmayan birkaç politikacı, büyük bir milletin hayatını küstah bir surette kundaklamaya çalışmaktadırlar…..”

Bu konuşma bir işarettir ve 10 gün sonra, bu konuşmanın arkası gelir. 11 Kasım 1942 günü, Başbakan Şükrü Saracoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine şöyle hitap eder;

“…..Bütün eşyaların fiyatının delice artışında, üretimdeki yavaşlamanın, ithalattaki eksikliğin, bu arada alınan bazı yanlış önlemlerin büyük payı olduğu kadar, bazılarının doymak bilmeyen para kazanma hırsları ve vurgunculuğun, stokçuluğun da geniş payı vardır. Fakat bütün bunlar kadar bir başka etkili konu da piyasada bulunan para miktarındaki önlenemez artışdır. Diğer önemli meselelerle uğraşırken bu konuyu gözden ırak tutmamak gerektiği için, piyasada dolaşımda bulunan para miktarını azaltmanın yolunu bulmalıyız. Bunun için en etkili çare, serbest dolaşımdaki paranın bir kısmını vergi olarak geri çekmekten ibarettir ve bu geri alış başlıca harb yıllarında çok para kazanmış olanlardan yapılmalıdır ve yalnız bir defaya mahsus olarak alınmalıdır. Bundan dolayı bir yasa teklifi hazırladık. Bu yasa teklifine göre başlıca üç kesimden para toplanacaktır. Tüccarlar, Kira geliri yüksek olan emlak sahipleri ve büyük toprak sahibi çiftçiler. Savaş yıllarında en çok parayı tüccarlar kazandığı için bu Varlık Vergisi’nin en büyük yükünü doğal olarak onlar taşıyacaktır…..”

Meclis’te yapılan bu resmi konuşmaya karşın, Başbakan, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada milletvekillerine, Varlık Vergisi’nin anlamını ve önemini şöyle açıklar;

“…..Bu kanun, aynı zamanda, bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan, ancak, Türk olmayan unsurları bu sayede ortadan kaldırarak Türk piyasasını Türk tüccarların ve Türklerin eline vereceğiz. İstanbul’daki gayrimenkullerin Türklerin eline geçmesini yine bu şekilde sağlayacağız…”

İşte Varlık Vergisi denilen ve 1946-1950 arası siyasi propogandanın temelini oluşturan konu böyle ortaya çıkar.

Vilayetlerde, Valilerin başkanlığında, Belediye’den, Ziraat Odası’ndan, Ticaret Odası’ndan üyelerin katılımıyla oluşturulan komisyonların belirleyeceği kişilerden, belirlenen miktarda vergi alınacağı ilan edilecek, ödemeyenlerin malı mülkü haczedilecek ayrıca bunlar yol yapımında çalıştırılacaklardır.

Varlık vergisinin asıl hedefi, İstanbul ve İzmir gibi gayrimüslim zengin tüccarların bulundukları iller olmakla birlikte, tüm yurttaki, büyük toprak sahipleri, tüccarlar ve Başbakan Saracoğlu’nun deyimiyle, hanları hamamları apartmanları olan büyük kira geliri sahipleri de bu verginin muhatapları olacaklardır.

Kanun kabul edilir ve derhal uygulanmaya başlanır. Kanunu savunanların başında Kazım Karabekir de vardır. Karabekir Paşa, kanunu savunurken şöyle konuşur;

“…..Efendim, kendilerinden vergi alacağımız insanların esasen memlekete, aşırı kazançla, ne kadar zarar verdikleri  ortadadır. Bunun içindir ki, bu tedbirle onların karşılarına çıkıyoruz….”

Kanuna “evet” oyu veren Denizli Milletvekilleri şunlardır; Dr. Behçet Uz, Dr. Hamdi Berkman, Fahri Akçakoca Akça, Haydar Günver, Tahir Berkay, Yusuf Başkaya. Kanuna “evet” oyu verenler arasında, daha sonra bu kanunu en çok eleştirenlerin başında gelecek olan, Aydın Milletvekili Adnan Menderes de vardır. Meclisteki 426 milletvekilinden 76’sı oylamaya katılmamıştır. Oylamaya katılmayanlar arasında Denizli Milletvekili Emin Aslan Tokat, İzmir Milletvekili Celal Bayar, Çankırı Milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın, Çanakkale Milletvekili Reşat Nuri Güntekin, Ankara Milletvekili Falih Rıfkı Atay, göze çarpan isimlerdir.

Varlık Vergisi Kanunu’nun çıkmasından bir hafta sonra, 20 Kasım 1942 günü, Denizli Gazetesi’nde yayınlanan Baki Kaşlıoğlu’nun bu şiiri, hayat pahalılığının nedeni olarak karaborsacı, vurguncu tüccarı hedef alıyor. (İhtikar: Stokçu, karaborsacı, vurguncu.)

23 Aralık 1942 tarihli Denizli gazetesinde,
Varlık Vergisi mükelleflerinin isimleri ve
ödeyecekleri vergi miktarları açıklanır

Oluşturulan “Denizli Varlık Vergisi Komisyonu”, vergi mükelleflerini ve ödenecek vergi miktarlarını belirler. Denizli Merkez ilçeden, 231 tüccar, 8 çiftçi, 1 emlak sahibi vergilendirilirler. Tüm diğer ilçelerde de bu vergilendirme yapılır.

Denizli Merkez İlçe’de belirlenen Tüccar isimleri ve ödeyecekleri vergi miktarları şöyledir;

Kazım Başoğlu keresteci 3000 TL, Adil Coşgun 600, Ömer Mazoğlu 1500,  Ali Kömürcüoğlu 500, Kadıköylü Ragıp Cem 1250, Ahmet Saraçoğlu ve kardeşi Kasap 1500, İsmail Basmacı 1500, Mustafa Kocayaka 1500, İsmail Zileli 500, İktisat Bankası 500, Bekir ve Osman Tavaslıgil 500, Karakurt Fabrikası Hacı Mehmet oğlu Raşit Seyit 500, Tavaslı Salih Tuzcu 500, Denizli Dokumacılar Kooperatifi 9542, Gökpınar Şirketi hissedarlarından H. Karamil ve Ali Şibir 500, Kadir Erbaş 1500, Mehmet Merzeci oğulları Osman ve Tahir 2500, Şemsi Terakki ve Debagat Şirketi 26261, Halil oğlu Mehmet Tutar 500, Halil ve Mehmet Kayoğlu 3500, İsmail Okşan 500, Nihat Vereskala 1250, Mustafa Kayalı keresteci 500, Ahmet Güryıldız 500, Halil Bektaş 500, Hüsnü Berkman 1000, Mehmet Hilmi Canıtez 600, Sabri Karabağlı 500, Remzi Erk 1000, Ali ve Hüseyin ve Ahmet Kanbir 700, İsmail Karakaş ve Şevki 5000, Şükrü Konyalı 500, Salih Kitapçı 1000, Şükrü Albay oğlu 500, Hamdi Alkaya 500, Şükrü Arpacı Ekmeci 500, İsmail Gölemezli 500, Tevfik Basmacı 500, İsmail Şerbetçioğlu şekerci 1500, Sadık ve Kazım Uzunoğlu 1500, Ahmet ve Salih Polat 2500, İlyas ve İsmail Kızılhisarlı 15000, Şükrü Kocayaka 500, Tevfik Karaalp 500, Hacı Şakir oğlu Ahmet ve oğulları 2500, Süleyman Basmacı 600, Rasim ve Hamdi Sürücü 500, Hüsnü Kıbrıslı 500, Ali Hoşgör ticarethanesi 650, Ahmet Şerbetçioğlu 1000, Mehmet Rasih Baykent 1000, Ragıp ve Rıfat 500, Ali Uslu Şekerci ve Helvacı 1500, Mustafa Ali Baz ve oğlu İsmail 500, Hamza Türkmen ve Mehmet Musa oğlu 5000, Tevfik Kaya 3000,  Fevzi ve Faik Müftüler 500, Cafer ve Hayriye Tartar 2500, Helvacı Bekir evlatları 1250, Baki Yağcı 7500, Salih Balcı 3500, Sait Ekinci 500, Cillov kardeşler 13500, Mehmet Tuzcu 500, Osman Bursalı 1500, Mehmet Ali Palas 1500, Ethem Soylu 1500, Hasan Gümüş 500, Musa oğlu İsmail Muslu 500, İsmail ve Mehmet Salih Tekin 600, Mustafa Sarılar 500, Mehmet oğlu Nuri Zeytinci 1500, Ahmet Soylu 1500, Mehmet İpekçi 500, Mustafa ve Hakkı Uslu 1500, İzzet oğlu Halil Ergi 3000, İsmail Koru 750, Celal ve Necip Gerzile 4000, Kazım Sivri 600, Mehmet Yunus ve Musa İkizler 1500, Şükrü Soylu 4000, Abdi Kalender İbrahim oğlu 500, Ali Kurşunlu 1500, Mehmet Telli 500, Ali Soylu 3000, Sadık Soylu 500, Osman Bektaş 2000, Bereketlerli Nuri Araç 750, İlyas oğlu Mustafa İlyas 3500, Ali Mıhçı 750, Mermet Ergür 1500, Hüseyin Ergür 1750, Ahmet Özkardeşler 500, İsmail Özkardeşler 500, Ali Kesimli 750, Manasırlı Ömer ve oğlu Mustafa Ali 500, Hızır Salih Ercan 750, Mehmet Ali İzmirlioğlu 500, Kaleli Ahmet Hamdi Toksöz 3000, Bekir ve Lutfi Özsoy kardeşler 6500, Tahir Kadıköylüler 500, Osman Kirazoğlu 1500, İsmail Gülgün Mahmut oğlu 500, Tevfik Mızrapoğlu 600, İnceoğlu Ahmet ve Ali veresesi 3250, Halil Abalıoğlu 600, İsmail Enseli 500, Osman Öztabak 3250, Ahmet Kepenekoğlu 2500, Kadir Aşıkoğlu 1500, Ali Gölemezli 1500, Kazım Başoğlu tabak 1000, Sadık Baydere 2500, Mustafa Mehmet İşcan 2000, Ali Tevfik Raşit Bozbay 500, Şakir oğlu Ahmet Atak 500, Abdil oğlu Münteka Akdil 500, Hasan Bozbay 2500, Baki ve Cafer Abalı 2750, Ahmet Karaimer 2500, Ali kaymakçı 500, Salih Kabaklı 500, Ali Kaplan 500, Halil Bozbay 500, Şükrü Baba 500, İslam oğlu Tevfik İnan 500, İsmail İleri 1000, Kazım Kocaman 500, Ali Rıza Demirel 500, Babadağlı Ahmet 750, Şükrü Köse 500, Ahmet Özer 1000.

Bina kira geliri üzerinden vergi verecek olan sadece Şemsi Terakki ve Debagat Şirketi’dir (500.-TL).

Büyük Çiftçi olarak vergilendirilenler de şunlardır;

Mustafa Tavaslıoğlu veresesi 22000, Yusuf Başkaya 500, Mustafa karısı ve Yusuf kızı Müzeyyen ve oğlu Sedat 500, Yeniköy’den Eyüp Hazar 500, Çeşmebaşı’ndan Halil oğlu Mehmet Karabay 500, Saraylar’dan Yusuf karısı Zehra Başkaya 500, Dereçiftlik’ten Hasan Kaya Aslan 1000, Eymir’den Hacı İbrahim Cansever 1500.

Gazetede, ayrıca, Denizli’nin kazalarında belirlenen vergi miktarları da yer alır. Denizli, Merkez İlçe dahil, diğer altı ilçesi ile birlikte toplam 1.002.402-TL vergi ödeyecektir. Bu liste incelendiğinde, Buldan’dan toplanacak vergi miktarının (260.100.-TL), Denizli merkezden toplanacak vergi miktarına (263.103.-TL) hemen hemen eşit olduğu, Sarayköy’den toplanacak vergi miktarının (327.950.-TL) ise hepsinden fazla olduğu görülüyor. Sarayköy ve Buldan’ın ödeyeceği Varlık Vergisi miktarı toplamının, Denizli’nin tamamından toplanacak verginin yarısından daha fazla olması, bu ilçelerin tarımsal kazançlarının çok yüksek olduğu anlamına geliyor. Gazetede yayınlanan listeye göre, İlçelerden Tavas 63.900.-TL, Çivril 47.750.-TL, Çal 25.000.-TL, Acıpayam 14.600.-TL vergi ödeyecektir.

Varlık Vergisi listeleri hazırlanırken vergi ödeyecekler üç sınıfa ayrılmışlardı. Bunlar, “Müslim, Gayrimüslim ve Dönme” vatandaşlar idi. Varlık Vergisi ödeyeceklerin listeleri hazırlanırken veya daha sonraki uygulamada yolsuzluklar yapıldığına dair, iktidara yakın olanların kayırıldığına dair haberler fısıltı gazetesi ile kulaktan kulağa yayılıyordu.

İstanbul ve İzmir, Varlık Vergisi’nin en yoğun toplandığı illerdir. Bu illerde, özellikle, gayrimüslim vatandaşların ödeyecekleri vergi miktarları hayli yüksek belirlenmişti. Vergi mükelleflerinin bir kısmı vergisini ödemez veya ödeyemez. Vergisini ödemeyenlerin malları icra yoluyla satılır. Gazetelerde sayfa sayfa icra satış ilanları yayınlanmaya başlanır.

İcra yoluyla yapılan satışlar sonrası elde edilen gelirle dahi vergisini ödeyemenler, Nafia (Bayındırlık) Bakanlığı’nın belirlediği bölgelerde yol yapımı işlerinde çalıştırılırlar. Yol yapımı çalışmaları içinde en çok adı duyulan bölge Erzurum’un Aşkale ilçesidir. İstanbul ve İzmir’den, vergi borcunu ödemeyen yüzlerce Yahudi, Ermeni ve Rum kökenli vatandaşlar trenlerle Aşkale’ye yol yapımı çalışmalarına gönderilirler. Bir diğer bölge ise Eskişehir’in Sivrihisar ilçesidir. Bu, bir tür mahkumiyet idi. Devlet, bu kişileri cezaları karşılığı cezaevine koymaktansa, çalıştırmayı tercih etti.

Varlık Vergisinden, tüm ülkede, 315 milyon lira civarında para toplandı. Bu miktar önemli idi. Zira, 1941 yılı Devlet Bütçesi, 310 milyon lira idi. 1941 yılı bütçesinin 90 milyon lirası Silahlı Kuvvetler’e ayrılırken, 85 milyon lirası Osmanlı’dan kalma Düyunu Umumiye borcunun ödenmesine ayrılmıştı. Bu dönemde Eğitim’e ayrılan para ise, sadece, 20 milyon liradır. Burada gözden uzak tutulmaması gereken konu, Devlet’in, savaş yıllarının o çetin koşulları içinde, Osmanlı Devleti’nden miras kalan Düyunu Umumiye borcunu ödemek gibi bir mecburiyet içinde olmasıdır. Düyunu Umumiye borcu 1954 yılında ödenen son taksitle defterden silinebilecektir.

Varlık Vergisi kapsamında alınması amaçlanan toplam verginin %90’a yakını gayrimüslim vatandaşlara aitti. İstanbul’dan toplanan varlık vergisi miktarı, tüm ülkede toplanan varlık vergisinin %70’ine eşitti.

Varlık Vergisine karşı yapılan şiddetli eleştiriler sınır ötesine taştı. Hükümet eleştirilere dayanamadı. 17 Eylül 1943 günü, hiç müzakere edilmeden kabul edilen bir kanunla, Varlık Vergisi borcunu ödemeyenlerin kalan borçlarının affedilmeleri konusunda Maliye Bakanlığı’na yetki verildi. Sonuçta, kalan borçlar affedildi. Affedilen vergi borcu 109 milyon liradır. Aşkale ve Sivrihisar’a yol yapım çalışmalarına gönderilenler, aylar süren mahkumiyetten sonra, evlerine döndüler.

Varlık Vergisi’ni ödemedikleri için malları icra yoluyla satılanlar, Aşkale’ye veya Sivrihisar’a gönderilenler, sadece gayrimüslim tüccarlar değildi. Türk ve Müslüman tüccarlardan, sayıları az da olasa, çiftçilerden de malları satılanlar, yol yapımı cezasına çarptırılanlar oldu.

Varlık vergisinde gayrimüslim tüccar vatandaşların ana hedef alınması, büyük bir olasılıkla, devleti yönetenlerin, memleketin fakirleşmesinde bunların büyük payı olduğuna inanmaları olsa gerektir.

Varlık Vergisi, çok partili siyasi hayata geçildiği 1946 yılından sonra, muhalefetteki Demokrat Parti’nin, iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı kullandığı en başta gelen eleştiri konusu oldu. Kanuna “Evet” oyu veren Adnan Menderes bile, Demokrat Parti kurulduktan sonra, bu konu üzerinden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye sert eleştirilerde bulundu.

Savaş yıllarında ülkenin içine girdiği ekonomik sıkıntılardan kurtulmak için Hükümet’in 1942’de bulduğu bu formül, 1950 yılındaki seçimlerde iktidar değişikliğinin ana nedenlerinden biri olacaktır.

 

 

Yorumlar

alper   -  Bağlantı 17 Ocak 2015, 17:24

varlık vergisi denen şey nazizm’in Türkiye’deki yansımasıdır desek yanlış olmaz. cumhuriyet tarihimizde malesef kara bir leke olarak hatırlanacak.

birsen   -  Bağlantı 23 Nisan 2013, 23:18

Denizlide Varlık Vergisi yazısını bugün okudum.Dedemin ismini gördüm,duygulandım nur içinde yatsın.Hüsamettin beye saygılar,başarılar.

zafer   -  Bağlantı 17 Ocak 2013, 10:58

Hüsamettin Bey’e çok teşekkürler.Sizi seviyor,sayıyor ve takdir ediyoruz.Başarılarınızın ve yazılarınızın devamını bekliyoruz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı