REKLAMI GEÇ

Tanzimat’tan bu yana Denizli’de Eğitim

10 Eylül 2012 Pazartesi

Yeni “Öğretim Yılı”nın başlaması ile birlikte milyonlarca çocuğumuz sınıfları dolduracak. Gün gelip de, bilim ve teknoloji alanında Batı dünyasının gerisinde kalan Osmanlı’dan devralınan mirasın üzerinde inşa edilen Cumhuriyet döneminin kazanımları sayesinde çağdaş dünyaya daha bir yaklaşabilmek için beyinlerini çağdaş bilim ile doldurmaya çalışacaklar. 

Toplumların geleceğini belirleyen en önemli etken eğitimdir. Osmanlı Devleti, 1800’lü yılların başında, kendisini geride bırakan Avrupa toplumlarının yönetim ve eğitim şeklini kendine rehber (yol gösterici) edindi. Padişahlar, yetkilerini, toplumun diğer bazı kesimleri ile paylaşmayı kabul ettiler. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılıp, yerine, düzenli eğitim yapan Batı tipi bir ordunun kurulması ile başlayan hareket, hukuk’tan eğitim’e, giyim kuşam’dan edebiyat’a, toplumun günlük yaşam alışkanlıklarından yerleşim merkezlerinin (şehirler, köyler, mahalleler) yönetimine kadar her alanda etkisini gösterdi.

Dönemin koşulları dikkate alındığında bir devrim olarak adlandırılabilecek Tanzimat hareketi, Cumhuriyet ile sonuçlanan ve günümüze ulaşan iki asırlık bir yenileşme ve değişim sürecinin başlangıcıdır.

1839’da başlayan Tanzimat döneminde, medrese dışında yeni bir eğitim sisteminin yapılandırılması gerekli görülmüş, toplumun yeniden yapılanmasına ve yenileşmesine önce bu alanda başlanmıştır. Bu yeni okullar, ilköğretim düzeyinde İptidai Okulları (Başlangıç Okulu), ilköğretimin üzerinde, yani orta öğretimin ilk sınıfları durumunda olan Rüşdiye Okulları, ve orta öğretimin ileri aşaması olan Lise düzeyindeki İdadi Okulları’dır. Türkiye’de çağdaş anlamda öğretmenlik mesleği de, Rüşdiye okullarına yeni bir öğretmen tipi yetiştirme gereğinden doğmuştur.

Medrese’ye karşı açılan ve müsbet bilimlerin okutulduğu İptidai okul öğrenci ve öğretmenleri (1909)

Kız Rüşdiyesi öğrencileri  (1910)

 

İlköğretim, Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği yıllarda dini ve dünyevi ilimleri bir arada veren eğitim basamağı olarak düşünülmüştür. Ancak, medrese-okul ikilemi arasına sıkışıp kalan ilköğretim, Cumhuriyet ile gerçek kimliğini yakalama şansına kavuşmuş, tevhidi tedrisat (eğitimin birleştirilmesi) sonucu müsbet ilimlerde karar kılınmıştır. Osmanlı’da, eğitimin modernleştirilmesi, hukuk alanında başlatılan yeniden yapılanma ile birlikte, aslında, devlet yönetiminde din ve dünya işlerinin ayrılması anlamına gelen laik toplum yapısı’na doğru giden yolda atılan ilk adımlardır.

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat döneminde, dini eğitim veren medreselerin karşısına, fizik, kimya, coğrafya, matematik, astronomi de öğreten okulların açılması sonucu, toplumun değer yargıları hızla değişmeye başladı. Rüşdiye (ortaokul) okullarının, İdadi (lise) okullarının, kız okullarının, kız öğretmen okullarının açılması, Osmanlı topraklarında yenileşmenin öncüsü oldu. İlk Rüşdiye Okulu 1847, ilk İdadi Okulu 1869 yılında açıldı.

Denizli, bu yeni eğitim sistemine geçişte bazı vilayetlere nazaran geç kalmıştır. İptidai, Rüşdiye, İdadi adı verilen ilk ve orta öğretim kurumlarına ve bu arada kız okullarına biraz geç kavuşulmuş olsa da, etkilerini devam ettiren medreselerin yanında, eğitim alanındaki yenilik, kısa zamanda Denizli’nin her köşesine ulaşabilmiştir.

Bir asır öncesine kadar, kimi zaman Kütahya, kimi zaman Muğla, kimi zaman Aydın, kimi zaman da İzmir vilayetlerinin az nüfuslu bir kazası (ilçesi) durumundaki Denizli’de, ilk Rüşdiye’nin açılış tarihi 1874’dür. Kazalarda ise, sırasıyla, 1883 yılında Buldan ve Tavas’ta, 1886’da Saray’da (Sarayköy), 1896’da Kadıköy’de (Babadağ), 1897’de ise Çal ve Garbikaraağaç’da (Acıpayam) açılan Rüşdiye okullarının toplum aydınlanmasında öncü rol üstlendiğini görüyoruz. İlk Kız Rüşdiyesi, Osmanlı topraklarında 1858 yılında açılmasına rağmen, Denizli’de, ancak 40 yıl sonra, 1897 yılında açılabilmiştir.

Denizli’de ilk İdadi (Lise) okulunun açılış tarihi 1891’dir. 1874 yılında şimdiki Çatalçeşme Oda Tiyatrosu’nun bulunduğu yerde üç sınıflı bir okul olarak öğretime başlayan Rüşdiye Okulu, 1891 yılında beş sınıflı İdadi okulu olarak öğretime devam etti.

1899 depreminde (Cevdet Şemsioğlu’nun anlatımıyla Büyük Irlantı) bina hasar görünce Değirmenönü mahallesindeki bir binaya taşınan İdadi, 1914 yılında, Muallim Okulu olarak inşaatına başlanan şimdiki Denizli Lisesi (Koca Mektep) binasının, 1928 yılında, tamamlanmasıyla bu binaya taşındı.

Koca Mektep (Denizli Lisesi), 1924 yılında inşaat halinde

 

İnşaatın uzun sürmesinin nedeni, parasal konular olduğu kadar siyasi gelişmelere de bağlıdır. İnşaatın başlamasından hemen sonra, Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. Dünya Savaşı’nın ardından Milli Mücadele dönemi başladı. Bina inşaatının tamamlanabilmesi için gerekli para ancak, Cumhuriyet kurulup, yeni rejim belini biraz olsun doğrulttuktan sonra temin edilebildi.

Muallim Mektebi adı altında öğretime başlayan Denizli Lisesi (1928)

Koca Mektep’in (Denizli Lisesi) 1940 yılındaki durumu

 

Osmanlı idari sisteminin yeniden yapılanması için çıkarılan 1869 Vilayet Nizamnamesi (yönetmelik), vilayetlerde maarif müdürlüklerinin kurulmasını öngörmüştür. Denizli Maarif Müdürlüğü’nün kuruluş yılı 1881’dir. 1883’de Sarayköy, l884’de de Kadıköy (Babadağ) ve Çal Maarif Müdürlükleri kurulmuştur. Garbikaraağaç (Acıpayam) ise Maarif Müdürlüğü kurulan son kaza olmuştur.

Maarif müdürlüklerinin yanında karar organı durumunda bulunan Maarif Meclisleri 1869 Nizamnamesi’ne göre; bir başkan (müdür), biri Müslim diğeri gayrimüslim iki yardımcı, aynı şekilde ikisi gayrimüslim olmak üzere dört denetçi ve dörtten on kişiye kadar müslim ve gayrimüslim üye ile bir yazman, bir muhasebeciden oluşuyordu.

Denizli Selçuk İlkokulu öğrencileri anma töreninde (1932)
Çocukların üzerindeki yazılar: Milliyet, Ziraat, Terakki, Maarif, Fazilet, İnkilap, Sanat, Tasarruf.
Soldaki pankart; 15 Mayıs 1335-1919. KARA GÜN.

Denizli Gazi Mustafa Kemal İlk Mektebi (1935)

 

Denizli merkezdeki ilk İptidai Okulu, 1882’de Değirmenönü mahallesinde açıldı. 1884’de Çaybaşı, 1890’da Kayalık, 1895’de Bayramyeri ve Çınar, 1905’de Saltak İptidai okulları açılmıştır. Kazalardaki İptidai’lerin açılması ise, Tavas ve Buldan’da 1883, Kadıköy ve Sarayköy’de 1884, Garbikaraağaç’da 1895, Çal’da 1897 yıllarına rastlar.

Müslüman çocuklarının devam ettikleri okulların yanında, 1890’lı yıllarda Denizli merkez ve kazalarında Ermeni ve Rum’lara ait İptidai Okulları ile Erkek ve Kız Rüşdiye’leri de bulunmakta idi. Bu okulları bitiren gayrimüslim çocukları, İzmir’deki Ermeni ve Rum İdadi Okulları’na gidiyorlardı.

1908 yılında İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte, özellikle Denizli’yi de içeren Anadolu vilayet ve kazalarında, başlatılan büyük eğitim seferberliği, 1914’de Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile duraklamaya girdi. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra ise, yeni bir anlayışla, eğitim birliğine geçildi ve çağdaş anlamda büyük ilerleme kaydedildi. Halkevleri ve Köy Enstitüleri ile başlatılan Çağdaş Toplum Eğitimi uygulaması, İkinci Dünya Savaşı sonrasının getirdiği özel koşullar nedeniyle terk edilerek, sıradan öğretim sisteminde karar kılındı.

Tanzimat’tan günümüze, eğitimde gerçekleştirilen aşamaların önemini çok daha iyi anlayabilmek için, mesir macunu’nun mucidi, ünlü din alimi, aslen Denizli’li olan Merkez Efendi’nin (1460 yılında Buldan’da doğmuştur) öyküsünü hatırlamamız yeterli olur sanırım.

Merkez Efendi, Denizli’nin Leylekler Kavağı yanındaki medresesinde çocuklara din ilmi verirdi. Leylekler Kavağı ulu bir çınar olup şimdiki Muratdede Mahallesi’nin alt tarafında, Bayramyeri’nden İlbadı Mezarlığı’na giden yol üzerindeki Deretekke civarında idi. (Denizli halkının önemli bir kısmı, eskiden, çınar ağacına kavak derdi ve bu çınar ağacının tepesinde de leylek yuvaları vardı. O nedenle bu ulu çınar, Leylekler Kavağı diye anılırdı).

Merkez Efendi, medresesinde, kız çocukları ile oğlan çocuklarına aynı sınıfta ders vermektedir. Bu nedenle, Denizli’nin ileri gelenleri tarafından, çocukları günaha soktuğuna hükmedilerek Denizli’den kovulur. Denizli’den kovulmuştur, ancak yıllar sonra, kadı olarak tayin edildiği Manisa’da halk kendisini sahiplenir.

Kız ve oğlan çocuklarının aynı sınıflarda okumalarının serbest bırakıldığını görmesi için Merkez Efendi’nin, en az 450 yıl yaşaması gerekecekti.

Cumhuriyet kurulduğunda Anadolu’daki okur yazar oranı yüzde üç’ü geçmiyordu. Vilayetlerde ve kazalarda bulunan çok az sayıdaki okulun yanı sıra, köylerde hemen hemen hiç okul yoktu. Geldiğimiz noktada, feodal yapının hüküm sürdüğü bazı dar bölgeler hariç, çocuğunu okutmak istemeyene rastlamak mümkün değil. Gerçi, bu toplum, eğitim sorununu, son bir asır içinde kökünden çözmeli idi, ama bu kadar yapılabildi. “Türkiye, ne zaman Eğitim için, bütçesinde Silahlı Kuvvetler’e ayırdığı kadar  para ayırabilirse, o zaman sorun çözülür” düşüncesine katılıyorum. Çok gerilere gitmeye gerek yok. Son otuz yılda, ülkenin üzerinde bir kara bulut gibi duran, terör belasının üstesinden gelebilmek için yapılan askeri harcamalar, eğitim ve öğretim alanında kullanılmış olsa idi, Türkiye nerelere gelirdi düşünebiliyor musunuz?

Temel eğitimin kaç yıl ve içeriğinin nasıl olması gerektiği konusundaki tartışmaların gölgesinde başlayan yeni öğretim döneminde tüm öğrenci ve öğretmenlerimize başarılar diliyorum. 

Genç beyinlerin çağdaş bilimlerin ışığında aydınlatılması dileklerimle…

Yorumlar

Şirin Cemgil   -  Bağlantı 28 Mart 2013, 18:19

yazıya referans olan kitap-makalelerde eklenirse iyi olur.
iyi calismalar

Ali Balamir   -  Bağlantı 20 Ekim 2012, 21:08

Sayın Ataman. Yaptığınız titiz araştırma için ellerinize sağlık. Sadece, sondan üçüncü paragraftaki yoruma katıldığımı söyleyemem. AKP’nin dayattığı 4+4+4 sisteminde eğitime, silahlı kuvvetlere ayrılan bütçe kadar kaynak da ayrılsa sorunun çözüleceğine inanmıyorum.

Murat   -  Bağlantı 11 Eylül 2012, 11:36

Sayın Ataman, araştırdığınız bu konuyla ilgili belgenizide görebilir miyiz? Özellikle Merkez Efendi’nin, kız erkek çocuklarının birlikte okuması ile ilgili olan bölümün belgesi varsa lütfen paylaşın. Eğer belgeniz yoksa soyisminizle müsemmasınız.

Hüseyin Gökçe   -  Bağlantı 11 Eylül 2012, 10:58

Hüsamettin beyi bir kez daha kutluyoruz. Denizli kent belliğini sürekli parlatıyor, bizleri de aydınlatıyor. Merak ettiğim bir konu var onunla ilgili bir çalışma yapabilirse ayrıca sevinirim. Türkiye’nin sürekli gündeminde olan Said Nursi, 1943’te Denizli’de hapis yattı ve ilk beraatini 1944 yılında Denizli’de aldı. Tahliye edilince bir süre Şehir Oteli’nde kaldı. O yıllarda neler oldu, kimlerle görüştü, çok merak ediyorum. Ataman Ustamız bir de bu konua el atsa…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı