REKLAMI GEÇ

KYBELE’NİN BEREKETLİ TOPRAĞI: MARMARİS

27 Nisan 2016 Çarşamba

denizli-marmaris-kultur-gezisi-h

Long Weekend Marmaris Projesi kapsamında bu özel ilçeyle Denizli arasında kurulan bağ giderek güçleniyor. Marmaris yolculuklarımız çoğaldıkça yeni tanışmalar ve mekanlar artıyor. Yolculuğu benim için daha çekici kılan şey, bu kez tarihi, arkeolojiyi, kültürel kalıntıları kayda alacak olmamız. Rehberimiz kim olacak bilmiyoruz. Öyle ya, bu konuda sıradan bir rehberin yol göstericiliği işe yaramaz.

****
DENİZLİ’DEN ÇIKTIK YOLA!
Ekip yeni bir çekim yapacak Marmaris’te. Yapılan iş değil ama mekan, coğrafya, insanlar, yerleşme kültürü ve daha bir dolu şey keşfedilmeyi bekliyor. Bir yandan çekecek diğer yandan görecek ve öğreneceğiz.
Bir Cuma öğleden sonra yola çıkıyor, akşam saatlerinde Marmaris’e varıp otele yerleşiyoruz. Havalar henüz ısınmaya başlamış, akşam ayazı hala dokunmakta. Bir de denizden esen serinliği ekleyin buna…
Yerleşiyor ve akşam yemeği için dışarı çıkıyoruz. Biraz dolaşıp yeniden otele döndüğümüzde saatler akşamdan geceye çevrilmiş. Dinlenme zamanı. Yol yorgunluğu, bir de ertesi gün bilinmeyen yerleri keşfe çıkacak olmanın heyecanı!

denizli-marmaris-kultur-gezisi-gunnucek-sigla

SIĞLA(GÜNLÜK) MUCİZESİ
Ansiklopediler Sığla ağacını bir kaç cümleyle şöyle tanımlıyor: “Anadolu sığla ağacı (Liquidambar orientalis), Altingiaceae familyasından dünyada yalnızca Türkiye’de Muğla civarında yetişen endemik bir ağaç türü. Ağaç, 20 metreye kadar boylanabilir, görünüş olarak çınara benzer. Karaçamlarla karışık ormanlar oluşturur. Uzun ömürlü bir ağaçtır.” Gövdesi kabuklu, yaprakları perdeli parmaklara benzer, küre şeklinde küçük kırmızı çiçekleri olan, tohumu meyvesinden çıkan bir bitki türüdür. Gövdesinden özel işlemle elde edilen yağı şifa kaynağıdır. Onu bu kadar değerli kılan en önemli özelliğidir.

Peki, neden sığla? “Sığla yağı iyi bir antiseptiktir. Eczacılıkta, parfümeride ve ayrıca buhur olarak kilise vb. yerlerde kullanılır. Kuru yongaları çeşitli ayinlerinde tütsü olarak kullanıldığından ağaca ‘günlük ağacı’ denir” diyor aynı ansiklopedik bilgiler.

Eskiden 20 ton dolayında üretilen sığla yağı, artık hem talep azalması, hem de ormanların giderek yok olmaya yüz tutmasıyla 3-4 tona kadar inmiş. Şimdilerde koruma nedeniyle bu miktarın 1 ton dolayında olduğu söyleniyor.
Modern zamanlardan önce Marmaris ve sığla vardı. Sonra Helenler geldi, sığla yine vardı. Roma, Bizans, Osmanlı, üç Roma geçip gitti, sığla hep vardı. Şimdi yine var. Öyle ki yeryüzünün bu tarafını kendine yurt edinmiş bu mucize ağaç, bundan sonraki binyıllara da meydan okuyacak gibi duruyor. Bizden epey sonraki insanlık kuşağına da şifa olmaya devam ederek!

denizli-marmaris-kultur-gezisi-iyilik-kayasi

İYİLİK KAYASI
“Biz şehrin tarihine yerleşmesinden, müzeden ya da benzeri teşhir alanlarından başlayabilir miyiz?” Rehberimiz Vahap Akkaya “Tamam, öyle yapacağız” diyor. Sığla ağaçlarının gölgesinden ayrılıp, ilçe irisi şehrin merkezine doğru harekete geçiyoruz. Vardığımız yer tam da Marmaris’in göbeği. Adı iyilik Kayası.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-1

Rehber arkadaşımız Vahap Akkaya anlatıyor: ”İyilik Kayalıkları Arkeoloji Parkı Marmaris için oldukça yeni. Birinci derecede SİT alanı kapsamında 10 bin metrekarelik bir yeri kapsıyor. Parkta yer alan buluntular İ.Ö 4. Yüzyıl’a kadar tarihimizi geri götürüyor. Burayı bizler keşfettik. 1990’lı yıllarda belediyenin altyapı çalışmaları esnasında ortaya çıktı. Epey mücadele verdik korumaya aldırmak için.”

Bizim için pek şaşırtıcı değil. Türkiye’de koruma kültürü pek çok yerde aynı mekanizmayla işliyor çünkü.

ÖĞLE YEMEĞİ
Burada çekimlerimizi tamamlıyoruz. Artık şehirden çıkacağız. Gün hızlı ilerliyor. Öğle olmuş. Yemek için planladığımız saat gelip çatmış. Üç araç yola çıkıp yarım saat sonra Hisarönü’ne varıyoruz. Orada restoranda hazırlık yapılmış, bekleniyoruz. Açlığımın farkında değilim henüz. “Yemesem de olur” modundayım. Ama olmuyor, sonraki saatlerin performansını karşılamak için yemek zorundayız.

Pide ve ayrandan oluşan basit öğle yemeği çok sürmüyor. Yaklaşık yarım saat sonra kalkmaya hazırlanıyoruz. Bu arada hava ısındı. Güneşin ışıkları ve havanın esintisi iş için teşvik edici bir atmosfer hazırlamış, bizi davet ediyor.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-hisarönü

CASTABUS’UN TANRIÇASI HEMITHEA
Castabus(Kastabos) Antik Kenti’ne doğru yola çıkıyoruz. Hisarönü sınırları içinde, denizden yüksekliği 500 rakımı bulan tepelerde yerleşmiş eski bir Karya Halk yerleşmesi kenti. Kamu yapılarından Tanrıça Hemithea adına inşa edilmiş tapınak kalıntıları neredeyse bozulmadan kalmış. Yer yer mimari izlere rastlıyoruz yol boyu. Sonra tiyatro olabileceğini varsaydığımız Helenistik bir yarım çanak çukuru kenarında oturup söyleşiyoruz. Ama asıl büyüleyici olanı tapınak. Tapınağın güneybatı ucundan denize doğru baktığımda gördüğüm manzara unutulur gibi değildi. Bir de buraların Roma antik çağın hemen öncesine, daha çok Helenistik dönemine tarihlenen daha eski uygarlıkların izleriyle bezeli olduğunun farkındaysanız, duygularınız, hayallerinizi kışkırtmadan edemiyor. Uzak ülkeler, diyarlar, bilinmezliklerin keşfine çıkma arzusu… Her şey sizi sanki başka bir evrene transfer ediyor.

Büyüleyici demişken bir de not düşelim. Marmaris’te büyülenmediğiniz bir karış yer yok. Nereye gitseniz aynı hayranlık, aynı şaşkınlık, aynı mutluluk ve özgürlük duygusu! Tüm gezimiz boyunca değişmeyen tek şey bu duyguydu! Sonraki saatlerde ve günde de aynı duyguyu sayısız kere yaşadık. Hala yolum düştüğünde yaşamakta olduğum gibi!

Çıkışta yolun yarısını yürüyerek gelmiştik, dönüşte de öyle oluyor. Neyse dönüş iniş olduğundan daha az yorucu.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-kilise

MARİNADA BİR KİLİSE
Günümüz batı edebiyatı fantazyalarının en önemli kaynakları nelerdir? İlkçağların abartılı mitolojik ejderhaları, kanatlı atlar, kartal pençeli insani suretleri, insan vücutlu hayvanlar gibi pek çok motif… Bu filmatik karakterlerin neredeyse tamamının Anadolu orijinli olduğunu söylersem şaşmayın. Örnek olsun diye yolu düşenlere hatırlatalım. Didim Apollon Tapınağı iç avlusu kenarlarına sıralanmış taşlardaki kabartmalara dikkat kesildiniz mi? Herhangi bir Amerikan filminde kullanılan fantastik tiplemelerin mükemmel biçimde o taşlara rölyef olarak yontulmuş-kazınmış olduğunu göreceksiniz. Aynı mekanın devasa sütun altlıklarının da bu süslemelerle bezeli olduğunu hatırlatalım. Tıpkı Medusa’nın anayurdu olması gibi…

Bir başka boyut, Akdeniz çanağındaki erken Hristiyanlık sonrası ortaya çıkan korsan kültürü. Bunların çoğu Tapınak Şövalyeleri gibi dinsel temelli zorbalık merkezleriydi. Varoluşlarını dini-mitolojik kalıplarla süsler ve meşru kılmaya çalışırlardı. Kudüs gibi semavi dinlerin odağındaki bir kentin hayali üzerinden yürütülen savaşların tarafı olurlardı. Daha eskiden Helen, ondan da önce Mısır vardı.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-muze-kale

Marinadaki kiliseye gidişimizde yol boyu bunları düşündüm. Marinada, denizin neredeyse içinde bir yapı. Belli ki deniz insanlarının inançlarına hizmet amacıyla inşa edilmiş. Bu gün yapı duvarları, apsisi, bahçesi, kapıları ve ikinci kat çıkışı ile iskeleti hala ayakta.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-hydas-1

HYDAS TIRMANIŞI
Marinadaki kiliseyi geride bırakıp Hydas antik kent kalıntılarını görmek üzere Turgut köyüne yollanıyoruz. Köyü geçip toprak bir yol tırmanışına geçeceğimiz söyleniyor. Araçların ikisi geride kalıyor ve arazi aracıyla birkaç yüz metre tırmanıyoruz. Nihayet orada tıkanıyor yol. Bundan sonrasını yürüyerek aşacağız. Dimdik, arşın merkezine çıkmak gibi bir şey. Çıktıkça hem terliyor, hem yoruluyor, hem de yükseklerde esen rüzgardan serinliyoruz. Yokuş yol tamamen eski çağ taş yapılarından kalan mimari kalıntılarla dolu. Yapı temelleri, sütun parçaları, derken iç sur olacağını varsaydığım bir duvarın önündeyiz. İki ayrı girişi var. Birinden geçiyoruz. Şimdi şehrin son dönemindeki yerleşme alanında olmalıyız. Sur dışındaki alan önceki dönem yerleşmelerinde kullanılmış olmalı. Her antik kentte olduğu gibi birkaç evre geçirmiş belli ki. Burası tam zirve.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-hydas-2

HYDAS’I RESMETMEK
Labirent gibi sarıyor sizi. Her yapı bir başka yapıya bitişik ya da yapı içinde yapı… Manzara mı, anlatılmaz, gidilir, gezilir, görülür… Her yer dünyanın en güzel koylarından küçük cennet köşelerini saklıyor. Kendimi piri reis gibi hissediyorum. Oturup haritasını çizesim geliyor!

İnmek istemiyor canım. Orada oturup günün inişini, güneşin batışını, dağların, ormanların, denizin ve küçük koyların resmini yapmak istiyorum. Ne ki, buna gerçekten zaman yok. “Ama” diyorum kendi kendime, “ilk fırsatta geleceğim, burayı hayal ettiğim saatte fotoğraflayacak, tuval başında resmedeceğim, söz olsun.” O kadar yani!

denizli-marmaris-kultur-gezisi-kybele

KYBELE’NİN BEREKETİ
Ertesi gün Marmaris Kalesi’ne yaptığımız geziye yerel tarihçi Erol Uysal rehberlik etti. Eski bir asker, emekli. Ama askerlik yapmamış, arkeoloji ve tarih uzmanlığı edinmiş sanki. Marmaris Kalesi’nde yer alan müzeyi o gezdiriyor, anlatıyor. denizli-marmaris-kultur-gezisi-kervasaray

Kanuni’nin Rodos seferi öncesi Marmaris’e gelişini, Sarıana’yı ziyaret edişini, Kervassaray’ı, Süleyman’ın onarım için görevlendirmesini… Hepsini bir solukta özetliyor.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-erol-bey

Biz de uzatmadan özetleyelim, yat limanı girişinde bizi karşıladı Erol Bey. Daha merhaba faslı bitmeden kolumu tutup işaret ettiği yöne döndürdü yüzümü. “Bak” dedi, “Şu dağları görüyor musun?” gösterdiği yer, Cennet Adası üzerinden, İçmeler, Turunç yönündeki ufka yaslanmış dağlardı. “Dikkatle bak. Orada yatan bereket tanrıçası Kibele’dir. Bizim tüm bereketimizin kaynağı odur. O orada var oldukça bizim rızkımız bu dünyada kesilmez.”
Bir de hikayesini anlattı Kibele’nin. Can Yücel ve Alman sefaretinden birinin arasında geçmiş. Can Yücel’in davetiyle Marmaris’e gelen Alman dışişleri görevlisine burayı göstermiş Can Yücel, o saatten sonra aynı Alman sefir Marmaris’i bir daha terk etmemiş.

Marmaris’i anlatmak değil de, anlattıklarımızı sayfalara sığdırmak zor. Yazmak değil, yazacak şeylerin çokluğu ile baş edebilmek zor. O nedenle bir kez daha kalemi elimize alacağız nasılsa ve nasılsa başka gezilerimizi kaleme dökeceğiz. O gün yazamadıklarımıza yer vermek kaydıyla şimdilik noktalamaya çalışalım.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-sariana

MARMARİS KİTAP GÜNLERİ
Üç günlük çekim çalışmasının keyifli yorgunluğunu yüklenip, son saatlerimizi geçirdiğimiz Sarıana Türbesi’nden ayrılıp Marmaris Kitap Günleri’ne uğruyoruz. Kitapçılar, yazarlar ve kitaplarla donanmış stantlarda çoğu insan tanıdık. Neredeyse 15 yılı bulan hasret aralığını dostlarla gidermeye oturuyoruz. Sabahın erken saatinde Cezmi Ersöz’le sözleşmişiz, onunla da buluşacağız.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-kitap-gunleri

Bir ara kendimi en eski İzmir tanıdıklarından yazar dostumuz Raşit Öztürk’ün kitaplarından oluşan bir standın önünde buluyorum. Stant sorumlusu (sonraları eşi olduğunu öğrendiğim) hanımefendiye “Raşit Öztürk burada mı?” diye soruyorum, “Burada ama şimdi çıktı, az sonra döner” diyor. Hemen karşı stant Denizli’nin çok iyi tanıdığı şair Halim Yazıcı’ya ayrılmış. Onunla, Savaş Ünlü ile kitapçı arkadaşımız ‘Zeus Mustafa’ ve Cezmi Ersöz’le ayak üstü sohbet sürerken Raşit çıkageliyor.

Standında alelacele yudumladığımız çay esnasında laflıyoruz. Gözüme takılan iki ciltlik kitabı eline alıp “Son kitabım, iki cilt, sana imzalıyorum” diyor. “Sevinirim” diyorum. Gerçekten de özel bir sevinç duyuyorum. Çünkü kitabın adı “Karia’nın Altın Heykeli.” Üç günden beri süren çekim ve gezilerimizin konusu Karia’nın bu bölge topraklarındaki uygarlık kalıntıları. Daha çok da Helen dönemi insan yerleşmeleri ve mimari kalıntıları. Roman tam da aynı dönemi işleyen, fantastik zaman kaydırmalarıyla zenginleştirilmiş güzel bir kurguya sahip. Nimera Mağarası’na, Sarıana Türbesi’ne, sığla ağacına, tapınaklara, antik kentlere ve krallara, kraliçelere, onların görkemli mozolelerine (anıt mezarlarına) bolca yer veriyor. Sonraları elimden bırakmadan okuduğumu belirtmeliyim. Hem tarihe olan ilgimden, hem de özel Marmaris merakımdan! Teşekkürler Raşit Öztürk.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı