REKLAMI GEÇ

MARMARİS: “AKDENİZ EN ÇOK SANA YAKIŞIYOR!”

11 Mayıs 2016 Çarşamba

denizli-marmaris-kultur-yazisi-h

Marmaris’i kültürler kavşağı yapan nedir?
Ondan da büyük bir kültür havzasının en güzel yerinde olması mı acaba?
Mesela Akdeniz’i çepeçevre saran insanlığın en eski uygarlıkları içinde, tıpkı bir deniz feneri gibi her yöne gelip geçen başka kültürlere ışığıyla yol göstermesi olmasın?
Ya da her gelenin kendinden bir parçasını değiş tokuş etmesi, böylece çok kültürlü bir mozaiğin ortaya çıkması mı?
Öyle ya da böyle Marmaris; bizim, sizin ve Anadolu’nun bu ucunu Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’ya ve başka kıtalara taşıyıp tanıştıran en güzel toprak parçasının adı değil mi?

MARMARİS KESİLMESİ
Haftalardır ne oluyor derseniz, yanıtımız yukarıdaki ara başlık olacak. Biz Marmaris kesilmesine uğradık. Gidiyor, geliyor, yazıyor, konuşuyor ve size tanıklığımızı anlatıyoruz.
Bu kez de öyle oluyor. Long Weekend Marmaris projesi ile size tanıklığımızın başka boyutunu, yerel-geleneksel kültürleriyle tanışıklık boyutunu aktarmak için çalışıyoruz.
Yo hemen tebessüm etmeyin öyle. Biz ciddi ciddi çalışıyoruz ama. Kimimiz kameranın arkasında, kimimiz elinde mikrofon kamera önünde, kimimiz tuşların başında, kimimiz de kurgunun, montajın telaşında!

ŞU MUĞLA’NIN…
Duymayı pek sevdiğimiz Ege şivesinin en koyu telaffuzu nerededir bilir misiniz? Ya da şöyle soralım, bu şivenin en popüler halini görebileceğimiz yer? Tam da bizim Marmaris yolumuz üstünde, Muğla’nın Ula ilçesinde. Hani “Dondurmam Gaymak” filmiyle tanıdığımız Yönetmen Yüksel Aksu’nun doğup filmlerinde tepe tepe kullandığı yer.
Marmaris’e her gidişimizde yolumuz Ula sapağına düşer. Yol biraz cilvelidir, üç etekle dans eder gibi bir sağa, bir sola döne döne gider. Kimimizin midesi bulansa da yolun bu kısmını kullanmaktan vazgeçmeyiz. Çünkü yemyeşildir, yolumuzu da kısaltıverir.

denizli-marmaris-kultur-yazisi-sandalet

SANDALETİN SON MOHİKANI!
Bu kez aynı yoldan Marmaris’i bulduk. Sakar geçidinden seslenelim dedik önce. Öyle de yaptık. Arkamıza Gökova körfezinin mavi sularını, yeşil toprağını alıp Akdeniz’e yolculuğun bu yanındaki havayı fısıldadık. Sonra Marmaris’e yolladık, yerleştik, ertesi sabahı yaptık.

Günler öncesinden planlamıştık. Marmaris’te kalmış son sandaletçi ile oturup görüşecek, bir çayını yudumlayacak, o ara söyleşecektik.

Sabah sayılırdı. Saat 10.00 gibi. Marmaris Kapalı Çarşı’nın limana bakan orta girişinden yürüdük. Yaklaşık 50-60 metre sonra küçük bir sokak köşesinde sandaletleri gördük. Bir kısmı dükkanın cephesine asılmış, bir bölümü yerdeki dar tezgahlara serilmişti. Sandaletler, çantalar, atılmasın diye değerlendirilmiş küçük deri parçalarından yapılmış muhtelif süs eşyaları…

denizli-marmaris-kultur-yazisi-sandalet-1

Köşeden dönüp cephe dükkanın ardındaki atölye kapısını açıp içeri girdik. Yapı eski Marmaris evlerinden biriydi. Taş duvarları, ahşap çatısı, küçük avlu- bahçesi, bir köşedeki harici lavabo tuvaletiyle, sanki 1950’lerde zamanı durdurmuş gibiydi. Ortadaki gölgelik-yağmurluk arası örtü direğine sabitlenmiş eski radyoyu, duvara zapt edilmiş eski tekne dümeni tamamlıyor. Diğer köşede ustanın çalışma tezgahı, üzerinde kalıplar, fora dikişi tamam deriler, falçatalar, solüsyonlar…

Uzatmayalım, Sandalet ustamızın adı Fevzi Olca. Mesleğe biraz geç başlamış. Hayta bir gençlikten sonra uslanmış ve baba mesleği olan sandalete merak sarmış, bir daha da kopamamış. Eski yaşamının ona bıraktığı şairliği, ‘filozofluğa’, kendi deyimiyle ‘Feyzusluğa’ dönüştürmüş. Balıkçılığından arta kalan ise balıkçılık üzerine şiirleri olmuş. Onları çalışmasından artan deri parçaları üzerine yazmış.

denizli-marmaris-kultur-yazisi-balik-agi

EN ESKİ MEKAN BALIKÇI BARINAĞI
Feyzus’a veda edip çıktık. Balıkçı barınağına doğru yollandık.

Bir kıyı yerleşiminin en eski, en geleneksel ve adabın, muaşeretin hala uygulanageldiği en bilindik mekanlarından biri balıkçı barınağıdır. Orada kolayca ölmez hiçbir şey. Balıklar bile! Ayazın, tuzun, güneşin ve sabrın Kabesidir. Usanmak nedir bilmez balıkçı. Bilir ki, usandığı gün, aç kaldığı gündür.

O gün balıkçılar için çok verimli geçmemişti. Barınaktaki tekneler demir atmış, balıkçılardan kalanlar bir elin parmaklarını geçmezdi. Kalanların kimisi yakaladığı bir kaş balığı temizliyor, kimi gece avda yırtılan ağlarını tamir ediyor, kimi de tekneyi terk etmeden önce nizama sokmaya çalışıyordu. Suskundular. Mevsimden olmalıydı, pek bereketli sayılmazdı deniz bu günlerde. Bir kaçına selam verdik, selam aldık, sonra yavaşça uzaklaştık marinaya doğru.

NE YANA DÖNSEK MARMARİS
“Tepe Mahallesi en eski Marmaris yerleşimi” diyor rehber arkadaşımız Vahap Akkaya. Evliya Çelebi seyahatnamesinde yer alan bilgilere göre, 17. Yüzyılda toplam 50 hane, yaklaşık 200 nüfuslu bir yerleşim yeri. Daha çok Rodos’un kara limanı işlevini görüyor.

Yat limanını boydan kat ederken kendimizi dar sokaklarda buluyoruz. Eski mimarinin tüm güzelliğini hala koruduğu mekanlardayız. İç içe geçmiş yollar, yer yer orijinal kayrak taşı döşemeleri, kıvrıla kıvrıla yükselen dar sokaklar ve neredeyse her yapının farklı bir işleve sahip olduğu mekanlar!

En tepeye vardığımızda, Marmaris tüm açılarıyla göz önüne seriliyor. Ne yana dönsek Marmaris! Tepenin zirve noktasına iç içe geçmeli, bahçeden avluya bağlanarak yükselen bir sokaktan çıkılıyor. Dar, beyaza boyalı duvarlar arasına sıkışmış, çiçekli, zakkumlu yeşiliyle!

Eğer gerçek bir Marmaris manzarası görmek istiyorsanız, eğer bir şehri oturup şövalenizdeki tuvale aktarmak istiyorsanız mutlaka o tepeye ulaşın. Size defalarca başlayabileceğiniz resim kareleri verecek. Ufukta, yanı başınızda, denizde, limanda, arkadaki dağda ya da uzaktaki döne döne giden yolda sayısız manzara resmi saklı. Bir de gün batımına ya da sabahın erken saatinde gün doğumuna getirebilirseniz var ya! Bereket tanrıçası Kibele’nin size el salladığına tanık olmanız işten değil.

denizli-marmaris-kultur-yazisi-tepe-mahallesi

“AKDENİZ SANA YAKIŞIYOR!”
Tepeden inip aynı sokaklardan dolaşa dolaşa limana yürüyoruz. Sokakların güzelliğini doya doya, sindire sindire seyretmeyi ihmal etmeden ama!

Eski kapı tokmaklarını fotoğraflıyor, ilginç bina bacalarını kaydediyoruz. Gençler geçiyor yanımızdan, ‘selfie’liyorlar kendilerini. Belli ki bu mekanları onlar da seviyorlar. Merakımı yenemeyip “mimarlık öğrencisi misiniz” diye soruyorum, “hayır diyor genç kızlardan biri gülümseyerek, “ben hemşirelikte okuyorum.” Kendimi tutamayıp “yakışır” dediğimde hep birlikte gülüşüp geçiyoruz.

Sokağı döner dönmez limanda buluyoruz kendimizi. Biraz yürüyüp kıyıdaki eski yapı bir restorana yöneliyor rehberimiz Vahap. Yapıyı daha önce de göstermişti. Yeniden bilgi veriyor. “Can Yücel 1960’ların başında burada enformasyon memuru olarak çalışırken, işte bu evde yaşamış.”

Yapıya yakın masalardan birine oturuyor, bu bilgiyi mikrofonla kayda alıyoruz. İşletmenin sorumlu müdürü geliyor yanımıza merakından. Anlatıyoruz, hayret ediyor. Evin Can Yücel ile ilgisini ilk kez duyuyor. Sonra toparlıyor, “inşallah şiirlerinden bazılarını burada yazmıştır.” Yazmaz mı? Can Baba Marmaris’i görecek, burada kalıp yaşayacak, çalışacak, her gün denizin birkaç metre önündeki evine girip çıkacak, bu sahili, bu manzarayı, bu insanları görüp tanıyacak ve şiir yazmayacak. Aman ha! Sakın başka yerde söylemeyin, Can Baba duymasın! O bizim için demişti ama bence Akdeniz en çok ona, onun şiirine yedirdiği lirizme yakışıyor!

Gün yarısı oldu. Gidip öğle yemeğini aradan çıkarma zamanı. Otelin yolunu tutuyoruz. Serkan ve Büşra epey acıktılar. Her gördükleri nesneyi, objeyi, görüntüyü kayda almak için harcadıkları efor hesaba katılırsa haksız değiller. Yemeğimizi sükunetle yiyor ve kendimizi bir sonraki harekete hazırlıyoruz.

denizli-marmaris-kultur-yazisi-sepetci-amca

BALIKÇI PEHLİVAN DALGIÇ SÜNGERCİ…
Başlığımızdaki sıfatlar eksik kaldı. Bir de son ahşap balık sepetçisi demek gerekiyor. O gün öğle sonrasının ilk ‘mesaisi’ Orhaniye Köyü’nde yaşayan, yaşı doksanı bulmuş Ali Bahri Özdemir ile buluşmak oluyor. Ona o gün ‘Ali Amca’ dedik, adı öyle kaldı.

İlk sohbetimizi Kızkumu’na bakan parkın yeşilliğinde yapıyoruz. Pehlivanmış. Düğünlerde, bayramlarda eğlence olsun diye güreşirlermiş. 30-40 yıl kadar önce, pehlivan bir arkadaşları güreşte yaşamını yitirmiş, o nedenle ilçe kaymakamının koyduğu güreş yasağı hala kendiliğinden geçerliymiş.

Uzun yıllar dalgıçlık yapmış. O zamanlar Ege kara sularında avlanmak daha kolaymış. Şimdiki çatışmalı ortam yokmuş. Ne zaman ki 1974 Kıbrıs çıkarması olmuş, ondan sonra avcılık bitmiş.

Balık sepeti örermiş eskiden. “Şimdi artık yaşlandım” diyor. Ahşap olurmuş ördüğü sepetler, mersin ağacından örermiş, çünkü en dayanıklısı oymuş. Zaman zaman tel sepet ördüğü de oluyormuş. Ama artık hem yaşlılık, hem de eskisi gibi avcılıkta sepetin pek kullanılmayışı nedeniyle örmüyormuş. Bizim için metal telden örnek olarak başladığı sepeti örmeyi sürdürüyor.

denizli-marmaris-kultur-yazisi-islik

BAYIR’DA BİR GÜZEL İŞLİK
Orhaniye’de Ali Amca’ya veda edip Bayır köyüne yollandık. Aslında buraya ikinci gelişimiz. Daha önce bisiklet güzergahı olarak ziyaret etmiştik. Şimdi ise buradaki Zeytinyağı işliğini göreceğiz. En eski işliklerden biri. Dediklerine göre artık bu işi yapan başka işlik yokmuş.

Önceden aşina olduğumuz meydandaki çınarın gölgesinde, birer çay eşliğinde soluklanıyoruz. Bu arada ilk kez gelen Büşra ve Serkan çevreyi tarayıp fotoğraf çekiyor, kayıt yapıyorlar. Eh, TV’de konulu dizi platosu olduğu kadar var. (“Hanım Köylü” televizyon dizisinin çekimlerinin yapıldığı köy.)

denizli-marmaris-kultur-yazisi-islik-ic-mekan-1

Biz çayların son yudumuyla birlikte kalkarken, zeytinyağı işliğinin sahibi ve oğlu gelip selamlıyorlar. Merhaba faslından sonra işliğe geçiyoruz. İşliğin tarihi, neler ürettiği, köydeki ekonomik fonksiyonu, nasıl çalıştığı ve çıkarılan çeşitli nebatların yağ örneklerini görüp üzerine konuşuyoruz. Daha doğrusu biz soruyoruz, onlar yanıtlıyor. Sonra veda ediyoruz. Gün inmek üzere, daha yapacak iş var!

Yol üzeri günlerdir aradığımız bir karakovan balcıyla karşılaşıyoruz. Tam aradığımız değil ama yine de kovanı görüyor, kendisinden bu işi anlatmasını istiyoruz. Birer bardak çay ikramından sonra kovanın yanına gidip izliyoruz. Kovanı dikkatle, arıları ürkütmeden açıyor, birkaç bölümlük kovan peteklerini göstererek anlatıyor. Teşekkür edip ayrılıyoruz.

denizli-marmaris-kultur-yazisi-islik-ic-mekan

Akşamın serin saatlerindeyiz. Çam ormanları içinden yolumuzu kısaltacak bir güzergah seçiyoruz. Turunç üzerinden İçmeler’e inen yoldayız. Az sonra İçmeler, ardından Marmaris göründü. Gün bitti.

denizli-marmaris-kultur-yazisi-tekne-yapimi

BOZBURUN: MAVİ YOLCULUĞUN ANA RAHMİ
Bozburun, Marmaris tekne yapımının kalbi. Hem de binlerce yıldan beri. Değişmeyen tek kültür ahşap tekne yapımı. Bir sanat olarak, görsel bir şenlik olarak ahşap tekne!

Sabah uygun saatte, rotamız karayoluyla Bozburun. Ahşap tekneleri göreceğiz, rehber arkadaşımızın deyimiyle bahçelerinden tekne yetişen bir belde göreceğiz. Onların yapımına, denizdeki görkemine tanıklık edeceğiz.
Bozburun’a önce yüksekçe bir yerden bakıyoruz. Tüm koy ayaklarımızın altında. Sahilde, limanda demirlemiş pek çok tekne var. Meğer Mavi Yolculuk için burası Akdeniz’in en uygun noktasıymış. Zaten yolculuğa çıkanların iyi bildikleri bir nokta olduğunu belirtiyor rehberimiz. Yaklaşık 200 tekne var diyor.

Çeşitli güzergahları var mavi yolculuğun. 2 günden 20 güne kadar çıkabiliyormuş. Keyfe keder yani. İmkanı ve zamanı olan için istediği kadar mavi yolculuk. Anadolu’nun Akdeniz ve Ege’ye açılan kıyılarından başlıyor, Yunan adalarına kadar geniş bir alanı kapsıyormuş. Bir yanda Fethiye, Kaş’a, diğer yanda Bodrum’a uzanıyormuş. Ama en çok tekne buradan kalkıyormuş. Hepsi de donanımlı, hazır kıta tekneler.

Tanıştığımız ahşap tekne yapımcısı Durmuş Öztaş ile ayaküstü sohbeti koyultuyoruz. Çaylar geliyor, ahşap tekne yapımının, maliyetlerin, gümrük sorunlarının ya da prosedürlerin canına okuyoruz. Usta anlattıkça keyifleniyoruz. Bu yakaların hikayelerinden birini anlatıyor. Simi(Yunan adası) maceralarını anlatırken hepimizi gülmekten kırıp geçiriyor. Kart alıp veriyor ve ona da veda ediyoruz.

Aslında Marmaris’e veda zamanı geldi. Araca yöneliyor, Marmaris’e dönüyor, kendi aracımıza geçiyor ve yola çıkıyoruz. Tepeden, çıkıştaki terastan bir kez daha bakıyoruz.

Gördüğümüz o ki, “Akdeniz en çok Marmaris’e yakışıyor!”

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı