REKLAMI GEÇ

EN ÖNEMLİ SORUNUMUZ İŞSİZLİK!

30 Mart 2018 Cuma

1954 yılında kurulan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) şube ve temsilcilikler düzeyinde çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye çapında halen 27 Şubesi, 53 iI temsilciliği olarak örgütlenmiş durumda. ZMO “TMMOB Yasası; 7472 sayılı Ziraat Mühendisliği Yasası, Oda Tüzüğü ve Ziraat Mühendislerinin Görev ve Yetkilerine İlişkin Tüzük hükümleri doğrultusunda” faaliyet yürütmekte. Su ürünleri mühendisliği, tütün teknolojisi mühendisliği ve balıkçılık teknolojisi mühendisliği üyeleri de ZMO’ya kayıtlı.

Türkiye’de ziraat mühendisi sayısı yaklaşık olarak 400 bin civarında. Bu rakamın çok büyük bir oranını üç büyük il, İstanbul, İzmir ve Ankara şubeleri temsil ediyor. Denizli Şubesinde 600 civarında ziraat mühendisi üye kaydı var.
Ziraat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi 1965 yılında temsilcilik olarak kuruldu. DSİ’de çalışan Orhan Bey atamayla temsilci oldu. Yaklaşık 30 yıl temsilcilik düzeyinde çalışmalarını sürdürdü.

Temsilcilik 1994 yılında şubeye dönüştü. Şube kurucu Başkan Mehmet Atmaca oldu. İlk yönetim kurulunda Çiçek Çeşmelioğlu, İbrahim Gür, Çiğdem Ekizoğlu, Yılmaz Çevik gibi isimler görev aldı.

ZMO Denizli Şubesi, 90’lı yıllarda eski SSK binasının ikinci katında faaliyette bulundu. TMMOB binasının yapım aşamasından itibaren (1994) pay sahibiydi. 1999 yılında bina kullanıma hazır hale geldiğinde ilk taşınan şubelerden biri oldu. Halen aynı binanın 4. katındaki şube ofisinde çalışmalarını yürütüyor.

TMMOB’ne bağlı pek çok odanın Denizli temsilciliği 1992-96 yılları arasında şubeye dönüştü. Şube sayısının artması sonucu ilk kez TMMOB İl Koordinasyon Kurulu (İKK) kurulması gündeme geldi. İKK organizasyonu için TMMOB odalarının Denizli şubelerine ilk çağrıyı Denizli Ziraat Mühendisleri Odası yaptı. ZMO Şube Başkanı sıfatıyla Mehmet Atmaca imzalı çağrı metni, “TMMOB’ne bağlı Denizli Şube ve İl Temsilciliklerinin ortak istemi olan ve günümüz gerçeğinin bizlere dayattığı TMMOB İl Koordinasyon Kurulunun ivedilikle oluşturulması amacıyla… Odanızca görevlendirilecek kişi veya kişilerin yukarıda adresi belirtilen Ziraat Mühendisleri Şubesinde 22 Şubat 1995 Çarşamba günü saat 15.00’te hazır bulunmalarını önemle arz ederiz” diyerek ilk oluşum toplantısına ev sahipliği yaptı.

Şimdiki Yönetim Kurulu Başkanı Gülhan Saruhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu. Denizli Tarım İl Müdürlüğü’nden 2002 yılında emekli oldu. Önceki yönetimlerde yönetim Kurulu üyeliği, saymanlık ve yazmanlık gibi görevler yaptı. Odanın faal üyelerinden. 2016’daki 11. Genel kurulda ilk kez Yönetim Kurulu başkanı seçildi. 2017 Aralık ayında yapılan 12. Genel kurulda bir kez daha aynı göreve seçilerek 2. Dönem şube başkanı oldu.

Dönem Başkanı Gülhan Saruhan’la yaptığımız söyleşiye, 2006-2012 yılları arasında üç dönem Şube başkanlığı yapan deneyimli başkanlardan İbrahim Gür ‘de katılarak zaman zaman yönelttiğimiz sorulara ilişkin tamamlayıcı açıklamalar yaptı. Kendisine teşekkür ediyoruz.

ZOR BİR MESLEĞE SAHİBİZ
Sizin meslek diğer mesleklerden daha yaygın bir iş alanına sahip. Sonuçta tarım toplumu özelliklerini koruyan bir ülkeyiz. Bu nedenle tarım söz konusu olduğunda mesleğinizle ilgili pek çok resmi ve tüzel kişilikli kurum var. Siz bu kurumların ve mesleğinizin neresinde yer alıyorsunuz?
Tam ortasında yer alıyoruz. Mesleğimizi bir doktora benzetiriz. Biz de onlar gibi branşlaşmışızdır ama ne yazık ki hasta bizi her işten anlayan biri olarak görür. Kendi bildiğini yapar, senin teknolojini başına çok kötü bir şey geldiğinde kabullenir. O yüzden zor bir süreçtir bizim mesleğin uygulaması.

Ama son yıllarda mesleğin değerini anlayan çiftçilerimiz çoğaldı biraz. O yüzden ziraat mühendisini önemsiyor ve danışmanlığına önem veriyorlar ama ücretini ödemekte zorlanacakları için kabul etmeme eğilimi taşıyorlar. O nedenle kulaktan dolma bilgiler veya geleneksel yöntemlere başvuruyorlar.

ÇALIŞMA ALANIMIZ KISITLANDI
Tarım politikalarını yansıması olarak mesleği icra etmekte ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Yeni mezun arkadaşlarımız kendini kabul ettirmekte zorlanıyorlar. Deneyimli arkadaşlarımız açısından mesleğin serbest danışmanlık işinin önü kesildi. Ancak ziraat odaları veya birliklerde çalışması halinde bunu yapabiliyorlar. Bu nedenle serbest danışman arkadaşlarımızın çalışma alanı kısıtlandı. Kendini kabul ettiren arkadaşlarımız da var. Onlar genelde A’dan Z’ye, tohumun ekilişinden tohumun hasadına kadar her safhada çiftçinin yanında oluyor. Hastalıktan zararlıya o takip ediyor. İyi sonuç aldığında daha iyi irtibat kuruluyor.

Yaklaşık 600 civarında üyeniz var. Muhtemelen serbestte çalışan yanında devlette çalışan üyeleriniz de vardır.

Devlette çalışanların odayla ilişkileri şu an daha stabil. Sadece etkinliklerimize katılmaya çalışıyorlar. Meslek içi eğitimlerimiz çok fazla oluyor, bunlara katılıyorlar. Onlar iyi ama ne yazık ki genç ve işsiz arkadaşlarımız var. Onların odadan beklentileri çok daha fazla.

ASGARİ ÜCRET ÖNEMLİ BİR SORUN
Galiba her odanın üyeleri açısından bir işsizlik sorunu var. Bunun yanında çalışan arkadaşlarınız için ücret sorununuz da var. Tarım bu kadar yaygınken ve Denizli’de tarım alanları bunca geniş bir coğrafyaya yayılmışken işsizlik biraz çelişki gibi görünmüyor mu?
Haklısınız. Genel merkezimiz asgari ücret tarifesi hazırlayıp yayınlıyor olsa da, bu piyasada tam olarak uygulanamıyor. Bunun denetiminin Bakanlık tarafından yapılması konusunda odamızın görüşmeleri var. Ama henüz sonuç alınmış değil.
Daha önce TMMOB ile çalışma bakanlığı arasında bir asgari ücret tarifesi protokolü vardı. Geçen yıl bunu bakanlık tek taraflı olarak feshetti. Sonrasında bu konuda ne yapıyorsunuz?

Sadece ücretin banka kanalıyla ödenmesine çalışıyoruz. Ayrıca işverenle yaptığımız görüşmelerle sorunu çözmeye çalışıyoruz. Onları ödemelerini resmi olarak banka üzerinden yapma konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. Sözleşmeleri de odanın belirlediği asgari ücret tarifesi üzerinden yapmaları için uğraşıyoruz.
İşveren dediğiniz hangi iş grubu oluyor?

Genelde gıda sektöründe olursa pastane fırın gibi yerler, gıda fabrikaları, şarap fabrikaları… Bizim işverenlerimizin yoğun olduğu meslekler bunlar.

EĞİTİMLERİMİZİ HALKA AÇIK YAPIYORUZ
Eğitimlerden söz ettiniz. Bunlar nelerdir biraz açar mıyız?
Geçen dönem mesela tıbbı, aromatik, egzotik, yemeklik türde mantar üretim eğitimi yaptık. Halka açıktı bu eğitimimiz. Hastalık ve zararlıları da içeren dört-beş günlük bir eğitim. Üniversitedeki hocalarımızdan da destek aldık ve halka açık olarak yaptık. Bu konuda çevre illerden de gelenler oldu. Bunun dışında kompozit yapımı, hastalık ve zararlılar, bilirkişilik gibi eğitimlerimiz oldu.
Eğitimlerimizin bazıları üreticiye, bazıları meslektaşlarımıza yönelik oluyor.

Genç üyelerden söz ettiniz. Onlar eğitimin gelişmesine bağlı yeni teknolojilerle tanışık olabilirler. Ama deneyimli üyeleriniz bu konuda seminer vb. gibi eğitimler alıyor mu?

Bu konuda geçenlerde Genel başkan yardımcımızın da katılımıyla yeni girişimcilik atölyesi diye bir eğitim düzenledik. Bizim yeni gelişmelere nasıl katılıp uyum sağlayabileceğimize yönelikti. Gençlerde katıldı buna. Yeni iş arayışları, yeni fikirler nasıl oluşur, nasıl ekip ruhu yaratılır konularında eğitim düzenledik. Bu yıl yeniden farklı bir arayışla bunu düzenlemeye çalışıyoruz. BU aynı zamanda genç kuşak arkadaşlarımızla ustalarımızın buluşmasını sağlıyor. Pekiştirmek için birlikte kahvaltı günleri düzenliyoruz.

EN ÖNEMLİ SORUNUMUZ İŞSİZLİK
Çok uzatmadan sorayım, sizin üyelerinizin ne gibi sorunları olabiliyor? Oda olarak ne tür sorunlarla uğraşıyorsunuz? Önce bu sorunlar nedir?
En başta istihdam sorunu var. Çok eskiden dört tane ziraat fakültesi varken, şimdi 40 civarında ziraat fakültesi var. Her yıl binlerce arkadaşımız mezun oluyor ama ne yazık ki hepsinin kamuya girme şansı olmuyor. Özel sektör alanı da daralınca işsiz arkadaşlar çoğunlukta kalıyor. Bu nedenle ilk sırada işsizlik sorunu bulunuyor.

İkincisi iş tanımı oluyor. Ziraat mühendisi olarak alıp farklı bölümlerde çalıştırılıyor.

Ücretleri hak ettiği biçimde belirlenmiyor. Üye çalışmasının karşılığında hak ettiğini düşündüğü ücreti alamayınca bundan şikayet ediyor doğal olarak. O zaman da bize gelip bu konuda çalışma yapmamızı istiyorlar.

SERTİFİKALI YÖNETİCİLİK KALİTEYİ ETKİLİYOR
Sizde okul mezunu olmayıp, herhangi bir kursa katılarak işinizde yetki sağlayan sertifika sistemi var mı?
Maalesef var. Bizde de sertifika ile sorumlu yöneticilik uygulaması var. 30-35 beygir gücü altında çalışan iş yerlerinde devlet ziraat mühendisi çalıştırma zorunluğunu kaldırdı. Onun yerine iş yerinde belirli bir süre aynı işte çalışan usta sertifika alarak sorumlu yönetici olma hakkını kazandı mesela. Bu işletmeler fırın veya pastane gibi yerler olabiliyor. Bu işsizliğimizin başlıca etkenlerinden biri.

Böyle bir durumda iş güvenliğinden kaliteye kadar muhtelif sorunlar çıkıyor mu?

Çıkıyordur mutlaka. Ama bu uygulama işverenin de işine geliyor, o nedenle fazla dışarı yansımıyor. Ayrıca oralarda çalışan arkadaşlarımızla diğer personel arasında sorun çıkabiliyor. Bize yansıyan şikayetlerden biri de bu. Meslektaşımız işin olmazsa olmaz kuralları konusunda titiz davrandığı için bu çalışanın işine gelmiyor ve personele daha fazla önem verdiği için arkadaşlarımızın işsiz kalmasıyla sonuçlanıyor.

DENETİM YETKİSİ BAKANLIĞA AİT
Denetim yapılmıyor mu bu işletmelerde?
Yapılıyor. Ama Bakanlık ve yetkililerin bu denetimleri sıklaştırmasıyla çözüleceğine inanıyorum ben. Denetim yetkisi Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına ait. Yönetmelikler yetkiyi bakanlık ve il temsilcilerine bırakıyor. Belediyeler ise sadece ruhsatlandırma işlemi yapıyor. Denetim yetkisi yok. Mesleğimiz çok güzel, tabanla birebir ilişkili ama ne yazık ki yönetim sistemi bunu verimli olmaktan uzaklaştırıyor. Böylece mesleğin karakteri ile sonuçları çelişiyor.

Sizin buradaki kamu kurumlarıyla proje vb. protokolleriniz oldu mu?
Bizim kurumlarla protokolümüz olmadı hiç. Bunu hiçbir zaman yapmadık. Her çalışma bakanlık düzeyinde takip edildiği ve denetimlerde de onlar yetkili olduğu için böyle bir protokol imzalamadık.

MESLEKTAŞLARIMIZIN 1/3’Ü KAMUDA ÇALIŞIYOR
Yaklaşık 400 bin civarında ziraat mühendisi var ülkede demiştiniz. Bunların yüzde kaçı kamuda çalışıyor?
Tam olarak bilemem ama Denizli’de üye olan, olmayanların üçte ikisine yakını kamuda çalışıyor. Son zamanlarda danışmanlıktan geçişler çoğaldı. Devlet kadrosuna girdiler.

OKUL ÇOĞALDI EĞİTİM KALİTESİ DÜŞTÜ
Ziraat fakültelerindeki eğitim düzeyi ne?
Hepsinde eşit değil. Çoğunda öğretim üyesi sıkıntısı var. Uygulama alanları yok. Bizim zamanımızda sekiz ay staj yapılırdı. Şimdi bu sıkı eğitim zayıfladı. En eski dört ziraat fakültesi bu konuda çok yetkindi.

İbrahim Gür: Eskiden 23 tane uygulama enstitüsü vardı. Şimdi onların hepsi kapandı. Bu enstitüler o bölgede hangi ürün hangi bölgede üretime daha uygun diye araştırma yaparlardı. Üretim istasyonları vardı, onlar da kalmadı. Bu yüzden fakültelerden yeni mezun arkadaşlarımızın da eğitim sorunları var.

HÜKÜMET YASALARI ALEYHİMİZE KULLANIYOR
Mesleği, sorunları ve çalışmaları özetledik. Bir de odaların yasal düzenleme çalışmalarıyla sürdürülen statülerini değiştirme çabaları var. Onları da konuşalım istiyorum. Bu başlangıçta genel olarak TMMOB’ne yönelik başladı, sonradan odaları bakanlıklara bağlama gibi girişimlere dönüştü. Ziraat Mühendisleri Odası ile ilgili özel bir değişiklik girişimi var mı?
İbrahim Gür: Sorunun asıl ilk bölümüne ben yanıt vereyim. TMMOB kamu kurumu niteliğinde tüzel kişilikli bir meslek örgütü. Buna karşın Türkiye tarım politikalarının belirlenmesinde TMMOB ve odamızın görüş ve önerileri dikkate alınmıyor. Birlikte düşünme, yeni projeleri birlikte üretme anlayışı yok. Kimya Mühendisleri Odasında da gördük, denetimler baskıya dönüşüyor. Bunu hükümet’in hepimiz için kullanması mümkün.

TARIM İŞÇİSİ KENTLERE UCUZ İŞ GÜCÜ OLUYOR
Tarım politikalarına baktığımızda Türkiye kendi kendine yeterliğini her alanda yitirdi, ithalatçı konumuna dönüştü. Konya kadar İsveç bizim üç buçuk katımız kadar ürün işleyip satabiliyor. Düşünün artık. Ülkedeki tüm tarım işletmeleri giderek küresel sermayenin yerli taşeronlarının eline geçiyor. Her yıl kazanamayan 600 küçük üretici üretimden kopuyor. Kentlere göçüp ucuz iş gücü oluyor.

Bakıyorsunuz su kaynakları satılıp ücretli hale geliyor. Toprakların büyük kısmı yabancı şirketlere kiralanıyor, çiftçi örgütlü değil, kooperatifleşme hiç yok. Ülke ciddi bir gıda yetersizliğine doğru gidiyor. Bunlar iyi günlerimiz. Beş on yıl sonraki Türkiye portresini çizmekten korkuyorum ben.

ODALAR BAĞIMSIZ KALMAK ZORUNDA
Gülhan Hanım, TMMOB bu kadar gelişmenin dışına itilmeye çalışırken, bunun nedenlerini nasıl sıralayabilirsiniz?
TMMOB konusunda devletin denetleme arzusu var. Aslında denetim dışı değil. Zaten denetleniyor. Ama bu bağımsız karar alma yetkisini yok etmeye dönük bir denetim arzusu. Sorun burada. Oysa TMMOB aynı zamanda demokratik bir yapı. Kendi iç işleyişi var. Kolay kolay da değiştirilemez. Anayasal olarak korunuyor çünkü. Özgür ve demokratik yapısının korunmaya devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bizim mesleğimizin devamı, korunması ve objektifliği için bağımsızlığın şartı demektir.

TMMON KONUSUNDA ISRARCI OLACAĞIZ
Hükümet değişiklikte ısrarcı olacak gibi görünüyor?
Biz de ısrarcı olacağız o zaman.

İbrahim Gür: Olaya bütüncül bakmak lazım. Ülkemiz nereden nereye geliyor? 1980 yılında büyük ve küçükbaş hayvan sayımız 84 milyon iken; nüfus 80 milyon oldu, hayvan sayısı 41 milyona düştü. Yılda bir milyon eksilme olmuş muazzam bir düşüş bu. Halkın sağlıklı beslenmesi mümkün değil. Pazar şartları bambaşka! Üreticiden bir liraya alınan mal pazarda beş liraya çıkıyor. Kazanç üreticinin değil aracının cebine giriyor.

İzlenen politikalar sonucu bu gün 27 milyon dekar arazide üretim yapılmıyor. Üretici üretmekten vazgeçti. Avrupa ülkelerinde tarıma ayrılan rakam bütçenin yüzde kırkını bulurken, Türkiye’de yüzde ikiyi geçmiyor. Burada nasıl rekabet edilebilir.

BU BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU
Kooperatifleşerek, bilimsel teknolojiyi transfer edip uygulayarak dışa bağımlılıktan kurtulmadıkça sorunlardan kurtulmamız mümkün değil. Oysa nişasta bazlı şeker üretiminden tutun ilgili tüm ürünleri dışarıdan alıyoruz. Bu ise çocukların sağlıksız gelişmesine, obeziteye, ileri yaşlarda kansere, gelişme kısırlığına vb. neden oluyor. Bu bir halk sağlığı sorunu ve çok ciddi bir sorun olarak seyrediyor.

Devletin bir politikası olmalı. Bu politika insanı koruyan ve önceleyen olmalı. Ama burada ne halkın ne de biz meslek odalarının görüşleri dikkate alınmıyor.
TMMOB’a gelince; bizim görüşlerimiz belli. Ancak sesimizi duyuramıyoruz. Biz her zaman üretici ve tüketicinin yanındayız. Tarım gelişirse biz de alanımızı geliştirebiliriz. Mesleğimiz devam eder, iş sorunumuz olmaz. O nedenle biz her zaman üretici ve tüketiciyi koruyan önlemleri savunuyoruz.

TMMOB o nedenle çok gerekli ve vazgeçilmez bir kurumdur. Bu böyle bilinmeli.
(SON)

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı