REKLAMI GEÇ

Perinçek Türkiye’nin durumunu özetledi: “Kriz, iflas, çöküş”

Perinçek Türkiye’nin durumunu özetledi: “Kriz, iflas, çöküş”

Vatan Partisi’nin organizasyonuyla gerçekleştirilen ‘Ekonomi Kurultayı’nda konuşan Genel Başkan Doğu Perinçek, Türkiye’deki ekonomik duruma ‘kriz’, ‘iflas’, ‘çöküş’ diye çeşitli adlandırmalar yapıldığını belirterek, “Demek ki teşhisi koymuşuz. Öyleyse bir karar ve çözümün eşiğindeyiz” dedi.

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 7 Aralık 2018 Cuma, 16:59

Vatan Partisi’nin organize ettiği ‘Ekonomi Kurultayı’ Sarmaşık Düğün Salonu’nda partililer ve bazı sanayicilerin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda Türkiye’de yaşanan ekonomik sorun, tarım ve sanayi sektörünün yaşadığı sıkıntılar ele alındı.

Ekonomi Kurultayı’na konuşmacı olarak Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Çiftçi Bürosu Başkanı Prof. Dr. Cengiz Çakır, Hay-Koop Başkanı Mehmet Varol, Sanayici Faruk Alyaz ve Ekonomist Güray Kubilay Gürsoy katıldı.

“TARIMA DESTEK YETERSİZ”
Kurultayda ilk sözü alan Hay-Koop Başkanı Mehmet Varol, tarım sektöründeki durumu, “15 yıl sonra tarım yapacak genç nüfus bulamayacağız” diye özetledi.

Varol, “Ülkemizde üretmekte zorlanan çiftçilerimiz tarlasını evini kapatıp köylerden kentlere göç ediyor. 2008 yılından bu yana baktığımızda artık ekilip dikilebilen topraklarımızın yüzde 11’i kullanılmıyor. Şu anda bu ekilmeyen araziler gerçek sahiplerini bilmediğimiz, aracılarla yabancı ortaklı şirketlere satılıyor. Denizli’de son 10 yıldan bu tarafa yabancı ortaklı şirketlere satılan arazi toplamımız yaklaşık 10 bin hektarı geçti. Tarım ve hayvancılıktan uzaklaşan gençlerimiz büyükşehirlerde iş bulabilirlerse asgari ücretlerle çalışabilmek için köylerini terk ediyorlar. Bulamazlarsa sosyal fonlardan bulabildikleri yardımlarla yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Şu an köylerde tarım yapmaya çalışanların yaş ortalaması 55 oldu. Buna baktığımızda; 15 yıl sonra ülkemizde tarım yapacak genç insan bulamayacağız. Tarım gerçekten destekleniyor mu? Destekleniyor gibi görünüyor. Şöyle ki; Gelişmiş dünya ülkelerine baktığımızda bütçeden tarıma ayrılan pay GSMH’nin yüzde 2’sidir. Ancak bizim ülkemizde yüzde 1’in altında kalmaması zorunlu iken uygulamada yüzde 0.6’larda seyretmektedir. Bunun da yüzde 55’lik kısmı tarımla uğraşmayan şirketlere ödenirken, gerçek tarımla uğraşanlara bu payın yüzde 45’lik bölümü verilmekte” dedi.

“DIŞA BAĞIMLILIK BÜYÜK TEHLİKE”
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Çiftçi Bürosu Başkanı Prof. Dr. Cengiz Çakır ise, yoksul kesimin besine erişiminde yaşadıkları zorlukları anlattı.

Çakır, “Bir ülke için besin üretimi ertelenemez bir öneme sahiptir. Besinin miktar olarak yeterli olması tek başına yeterli değil. Ayrıca erişilebilir olması lazım. Genel rakamlara baktığımızda yeteri kadar kadar besin var. Ama 1 milyar insan obez, 1 milyar insan açlıkla mücadele ediyor. Yoksul insanlar maalesef besine erişemiyor. Şimdi bizde asgari ücret belirlenmesi konusunda açlık sınırı konuşuluyor. Ülkemizde besin ucuz ve erişilebilir olursa bu görüşmeler de kolaylaşır. Yoksul kesimin bütçesinde besin giderleri büyük pay alır. Burada dışa bağımlılık önemli bir yer ediniyor. Besin konusunda dışa bağımlılık büyük bir tehlikedir. Rakibinin gırtlağından yakalamış gibi mecalsiz bırakır. Ülkelere diz çöktürür. Bunun tarihsel örnekleri çoktur. Türkiye’nin potansiyeli büyük. Aklımızı başımıza alırsak bu tehlikeyi yaşamayız” diye konuştu.

“ÖNEMLİ KAZANIMLARIMIZ YABANCILARIN ELİNDE”
Sanayici Faruk Alyaz da, sanayide tarıma dayalı hammaddelerin tamamını ithal eder hale geldiklerini belirterek, tarımın yeniden üretime dönmesi gerektiğini bunun için de köylerin doldurulması gerektiğini söyledi.

Alyaz, “Son yıllarda yaşadığımız ekonomik kriz üretimi biraz daha zorlaştırmakta. Herkesin bir çıkış noktası aradığını görüyoruz. İşler iyi gitmiyor. Bugün Türkiye’de sanayi üretiminin hammaddeleri diyebileceğim maddelerin hepsi yurt dışından geliyor. Ne yazık ki daha önce Cumhuriyetin önemli kazanımları olan fabrikaların özelleştirme adı altında satılmasıyla birçoğu yabancıların eline geçti. Sadece hammadde değil, bankacılık, sigortacılık alanlarında da bu böyle. Türkiye artık bir kapanın içine sıkıştırıldı, şimdi çıkış yolu arıyor. Herkesin derdi ‘geçim’ oldu. Artık Türkiye’de sanayi tesisleri yeniden açılmalı, üretim yapmalı, istihdam yaratmalı. Tarım konusunda da OSB’lerdeki arıtma tesislerinin yeterli olmadığı, Menderes Havzası’nın kirlendiği ve tarımı olumsuz etkilediği bir gerçek. Ancak özellikle ilimizde yoğunlaşan tekstil fabrikaları istihdam yaratıyor diye hükümetler bunlara fazla dokunamıyor. Çiftçiyi kollayamıyor. Çünkü çiftçinin istihdamı yok sayılmış. Tarımın yeniden üretime dönmesi için köylerin mutlaka yeniden doldurulması gerekiyor” dedi.

“20 YILDIR DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK”
Ekonomist Güray Kubilay Gürsoy ise konuşmasında Denizli ve tekstili ele aldı. Gürsoy, “20 yıldır tekstil sektöründe çalışıyorum. Denizli tekstili özelinde değerlendirirsek, ülke ekonomisinden ayırt etmek mümkün değil. Benim iş hayatım boyunca Denizli tekstil sektörünün temel sorunları neredeyse hiç değişmedi. Bu sorunlar ya çözülemiyor ya da çözmekte istenen başarı sağlanamıyor. Makine ve hammaddede dışa bağımlıyız. Yüksek enerji maliyetlerimiz var. Finansman yetersizliği var. Aile şirketleri yapısından kurtulup kurumsallaşmaya geçememe sorunu var. Markalaşamama var. Fason üretim yapmak, dolayısıyla siparişe dayalı üretim sorunu var. Yeterli derecede tekstil mühendisi istihdam edememe sorunu var. Ar-Ge’ye yeterli yatırım yapamama sorunu var. Kayıt dışı üretim var. Örgütlü işçi sayısında azalma var. Lojistik sorunu var. Hangi birini sayayım. 20 yıl önce de bu sorunlar vardı. Sektör bu sorunlarla yarışamıyor. Geçici çözümlerle gün kurtarılıyor” diye konuştu.

“HERKES ÇÖZÜM ARIYOR”
Toplantıda son sözü alan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise Türkiye’de mevcut durumla ilgili teşhisin konulduğunu, artık bir karar ve çözümün eşiğine gelindiğini kaydetti.

Perinçek, “Mevcut durumla ilgili kriz diyen var, iflas diyen, çöküş diyen var. Çarşıda, sanayide tarımda kimle konuşsak böyle gitmeyeceğini söylüyor. Herkes bir çözüm arıyor. Böyle yürümeyeceğini söylediğiniz zaman bir karar vermeniz lazım. Öyleyse Türkiye bir kararın ve çözümün eşiğine gelmiştir. Borç batağına batmış ekonominin başlangıcı 1980’dir. Bugünlere sanayiciyi, köylüyü ve kamu iktisadi teşekküllerini kambur ilan ederek geldik. ‘Bunların ürettikleri kullanılmaz. Gider dışarıdan alırız’ dediler. Atatürk devriminin üretime yönelik felsefesinin yerine ‘dışarıdan alalım’ anlayışı geldi. Ekonomiyi ihracat odaklı haline getirdiler. Bunun karşısında da ithalat kaçınılmaz oldu. Tekstil ürünü ürettik, pamuğunu ve ipliğini ithal eder olduk. Yeni ekonomiyi kurarken üretim odaklı düşünmeliyiz. Bu kambur ilan edilen üreticimizin yeniden ayağa kalkması için üretime dayalı bir ekonomi kurmak zorundayız. Türkiye çetin bir döneme girdi. Bu yüzden yeni kararlar vermek zorundayız. Atatürk’ün kurduğu ve dünya şampiyonu olan planlı ve karma ekonomiyi yeniden inşa etmeliyiz” dedi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı