REKLAMI GEÇ

Sarı İsmail Sultan, Tavas’a nasıl geldi?

6 Haziran 2016 Pazartesi

denizli-ibrahim-afatoglu-turbe-haci-bektas-veli-h

Sarı İsmail Sultan Türbesi, Tavas – Tekke Köyü’nde, kendi adı ile müsemma Sarı İsmail Sultan kabristanlığının içindedir. Sarı İsmail Sultan, Denizli’nin özellikle Anadolu’nun güney ve güneybatı bölgesinin Türkleşme sürecinin önemli hizmetleri olan gazi dervişlerden ve Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin en sevdiği halifelerinden biridir. 1250 ve 1350 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.

Sarı İsmail Sultan bir gün “acaba hünkâr, bize nereyi yurt verecek, nerede dem – yom oynatacağız” fikrine daldı. Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’ye malûm oldu. “İsmail’im” dedi, “ben göçtükten sonra sopanı at, nereye düşerse orası yurdun olsun, yeşil fermanı da yanında götür, sana lazım olur” buyurdu. Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli hakka yürüdükten sonra dergâhtan çıkıp sopasını attı, can gözüyle gördü ki, Menteşe (Denizli) İli’ndeTavas’da bir kilisenin kubbesini delip içeriye düştü. O sırada meğer bir keşiş, kilisede İncil okuyormuş. Sopa, kubbeyi delip içeriye düşünce keşişin gözüne bir ejderha gibi göründü.

Derken Sarı İsmail gide gide Tavas’a o kiliseye vardı. Keşişi Müslüman etti, kiliseyi yıktı, tekke haline getirdi. Bundan sonra Sarı İsmail, keşişe “Ben de burada karar edeceğim, seninle komşu olalım”. Bu sözü söyleyip silkindi, bir sarı doğan şekline girdi, uçup Tavas’da bir yere kondu. Boynunda halkası, ayağında çıngırağı da vardı. O sıralarda Tavas Şehri’nin beyi “Zıpaun” isminde bir kâfirdi. Adamları, o güzel sarı doğanı görüp gittiler, beye haber verdiler. Bey, “Amanın” dedi, “Onu tutmak gerek. Ya Müslüman padişahından kaçıp gelmiştir ya kâfir padişahından. İki adam gitsin, biri Müslümanların giydiği elbiseyi giysin, biri kâfirlerimizin. Müslüman padişahından kaçtıysa Müslümana tutulur, kâfir padişahından kaçtıysa kâfire tutulur” dedi.

Öyle yaptılar. O iki kişi doğanın konduğu yere geldiler. Fakat Sarı İsmail Sultan, ondan önce adam şekline girmiş, konduğu taşın dibine oturmuştu. Onu görünce vardılar, elini öptüler, koşup beye verdiler, dediler ki; o doğan değilmiş, İsa Peygamber’miş. Bey bunu duyunca pek sevindi, sanki aklını kaybetti. Hemen adamlarıyla kalktı, geldi. Gördü ki taşın dibinde sarışın, güzel bir er oturmada. Elini öptü, ayağına yüz sürdü. Sarı İsmail onları Müslümanlığa davet etti, kabul ettiler.

Sarı İsmail, orada yerleşti. Birçok kişiler, gelip derviş oldular. Bir gün gezerken bir çiftçiye rastladı. İki öküz vardı, çift sürmedeydi. Sarı İsmail Padişah, dedi. Sarı İsmail, öküzün yanına geldi, “Nedir halin?” diye sordu. Öküz “Kocadım, gücüm kuvvetim kalmadı, beni boğazlamaya götürecekler, er-hak aşkına kurtar beni” dedi. Sarı İsmail, o öküzü sahibinden satın aldı, azat etti. Bu yüzden Tavas Kazası’nda Sarı İsmail’in adı ‘Öküzsöyleten’ kaldı.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

halit uçum   -  Bağlantı 27 Eylül 2017, 22:07

değerli hocam gelmişsiniz görüşemedik işallah mustafa abi yardımcı olmuştur iyi kötü basınımız kale ile ilgili bilgisi vardır işallah bişeyler bulmuşunuzdur tel kullanmıyorum işallah bir gün çay içer sohbet ederiz geldiğiniz için çok teşekkür ederim

halit uçum   -  Bağlantı 6 Şubat 2017, 06:45

hocam o dönemde tavasın adı yarangüme idi asıl davaz şimdiki kale idi ve kaledede bir sarı ismail efendi kabri vardır ve tabae antik kentinde kiliseden camiye çevrilmiş yer mevcut artı tekke köyünden hiç bahis geçmiyo mezar taşındı ve orjinal taşı va

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı