REKLAMI GEÇ

Endişeliyseniz bu uyarıyı dikkate alın

Endişeliyseniz bu uyarıyı dikkate alın

Denizli Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Özgür Kalkancı, her 100 kişiden 6’sında Yaygın Anksiyete Bozukluğu’nun bulunduğunu belirterek, aşırı endişe halinin yapısal değil, rahatsızlık olduğunu söyledi.

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 10 Aralık 2015 Perşembe, 16:00

Denizli Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Özgür Kalkancı, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyen aşırı endişe hali olarak görülen Yaygın Anksiyete Bozukluğu hakkında bilgiler verdi.

Yaygın anksiyete bozukluğunun, gerçek sorunlarla orantısız bir biçimde ortaya çıkan aşırı endişe ve kaygılanmayla seyreden bir psikiyatrik bozukluk olduğunu dile getiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Özgür Kalkancı, bu durumun kişide her an kötü bir şey olacakmış hissi, örneğin her an kötü bir haber alacağı, kendisinin ya da yakınlarının başına kötü bir şey geleceği endişesi yarattığını söyledi.

NORMAL ENDİŞE HALLERİYLE FARKLI
Her 100 kişiden 6’sının yaşamlarının herhangi bir zamanında bu rahatsızlığı yaşayabileceğine dikkat çeken Kalkancı, “Kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir” dedi.

GÜNLÜK YAŞAMINIZI ETKİLİYORSA DİKKAT
Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan kişilerde ise sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişenin söz konusu olduğunu anlatan Kalkancı, “Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hatta olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, her şey kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir. Hastalığın oluşmasında ‘kalıtsal etkenler, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, kişilik özellikleri ve stres verici yaşam olayları’ etkilidir. Yaygın Anksiyete Bozukluğunda aşırı endişe ve kaygı genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularla ilgilidir. Denetlenemez nitelikte olan endişe hali en az altı ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer. Yaşam boyu görülme sıklığı %5-6’dır. Çocukluk dönemi ve genç erişkinlik çağları arasında başlayan Yaygın Anksiyete Bozukluğu, yavaş ve sinsi bir gelişim gösterir. Yaşla birlikte kaygı duyarlılığı artar. Bu yüzden yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur. Hastalığın belirtileri dönem dönem iyileşmeler ve alevlenmeler gösterir. Stresli yaşam olayları olduğunda belirtiler çoğunlukla kötüleşir. Hastalar yorgunluk, gerginlik, kas ağrısı ve başağrısı gibi bedensel belirtiler nedeniyle çoğu zaman psikiyatri dışı branş hekimlerine başvururlar ve doğru tanının konması ve uygun biçimde tedavi edilmesi gecikebilir” dedi.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ
Gerçek bir neden yokken ya da nedeni olsa bile durumla uygunsuz olan, aşırı olan denetlenemeyen nitelikteki endişenin hastalığın temel belirtisi olduğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Özgür Kalkancı, “Çoğu zaman kişi endişelerinin aşırı olduğunun farkındadır, ancak endişelenmelerini denetleyemezler ve bir türlü sakinleşemezler. Çevrelerinde ‘aşırı evhamlı’ olarak tanınırlar. Yorgunluk, dikkat bozukluğu ve konsantrasyon güçlüğü, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma diğer önemli belirtilerdir. Yaygın Anksiyete Bozukluğuna sıklıkla sanki fiziksel bir hastalık varmışçasına kendini gösteren bazı bedensel belirtiler eşlik eder. Bu belirtiler, nedensiz yorgunluk, baş ağrısı ve kas ağrıları, yutma güçlüğü, titreme ve seyirmeler, terleme, tahammülsüzlük, bulantı, sersemlik hissi, sıcak basması gibi fiziksel yakınmalardır” dedi.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunda hastaların yorgunluk, gerginlik, kas ağrısı ve baş ağrısı gibi bedensel belirtiler nedeniyle çoğu zaman psikiyatri dışı branş hekimlerine başvurduklarını vurgulayan Kalkancı, bu durumun hastalığın doğru tanısının konmasını ve uygun biçimde tedavi edilmesini geciktirebileceğini söyledi.

Kalkancı, “Yaygın Anksiyete Bozukluğu, tedavi edilebilir bir hastalıktır. İlk yapılması gereken bir psikiyatri uzmanına başvurmaktır. İlk başvuruda kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirmenin yanı sıra, bu belirtilerin herhangi bir fiziksel hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için bazı incelemeler yapılacaktır. Hastaların çoğunluğu tedaviden yarar görür. Psikoterapi ya da ilaç tedavileri uygulanabilir. Bu yöntemlerden birinin ya da birlikte uygulanmasının etkin olduğu gösterilmiştir. Yaygın Anksiyete Bozukluğu tedavisinde antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar depresyonun ve başka anksiyete bozukluklarının tedavisinde de kullanılır. Tedavinin amacı kaygı ve gerginliğin hızla tedavi edilmesidir. Tedavide kullanılan ilaçların ciddi yan etkileri ve bağımlılık riskleri yoktur. Yaygın Anksiyete Bozukluğunda kaygı gidermeye yönelik kullanılan benzodiyazepin grubu ilaçlar yeşil reçeteyle verilmektedir. Bu grup ilaçlar da ancak “doktorun önerdiği dozlarda ve sürede” kullanıldığında etkili ve güvenli kullanılabilir. İlaç tedavisinin etkisi birkaç haftadan önce başlamayacaktır. İlaç tedavisi, belirtiler tamamen düzelene kadar sürmelidir. Tam düzelme sağlandıktan sonrada tedaviye en az 1 yıl daha devam edilmelidir” diye konuştu.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı