GEÇMİŞ YA GEÇMEMİŞSE
1- EGE’DE EFELİK OLGUSU ÜZERİNE MİTSEL OKUMALAR VE ÇALIKAKICI SERMAYE DÜZENİ…
SERGİ-ZEŞT DİVAN İÇİN GİRİŞ
ACIDAN GEÇMEYEN ŞİİRLER ÖKSÜZ ÖLÜRLER
RESMİ DAİRE KAMPÜSLERİ
Bir resmi daireler kampüsü ya da anlamı biraz farklılaşmış İngilizce karşılığıyla “civic centers”, bir kentte bu işleve ayrılmış kolay erişilebilen önemli bir arazi kullanışıdır. İleride yeni yapı ve yapı gruplarıyla büyümeyi sürdürebilmesi için, bu işleve ayrılmış arazinin oldukça büyük olması gerekir. Böylelikle gelecek için, proje alanının dışında
UMUT
Umut nedir? Umut, yıllar önce fani dünyayı terk etmiş babanın cep telefonunu hala kayıtlı tutmaktır. Umut, çaresizliğin reddidir. Umut, kaç nefesin kaldığını düşünmeden, bugünkü nefese şükretmektir. Umut, ölümü bilmek, yine de geldiği güne kadar yok farz etmektir. Umut, savaşa rağmen barış, kötülüğe rağmen iyilik, cehalete rağmen bilgelik,
DAĞLAR OYNAR MI YERİNDEN?
“dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca…” A. Hamdi Tanpınar Tam da böyle oldu… Dağlar içimde oynadı yerinden, koskoca dağlar… Koptu aralarındaki sarsılmaz bağlar, kaya kaya, taş taş, toprak toprak üstüme döküldüler içimden kalkıp. Topladı hallaçlar kaya kaya, taş taş, toprak toprak dağılmış içimi, doing
DOĞU’NUN İNCİSİ…
Beni çeken egzotik, tropik meyveleri mi? (Ki son dönem sarayda smoodisi yapılıp, içildiği için halkımızca merak konusu olup, popülerleşen uzak doğuya has bir meyveydi, ejder meyvesi.) Dünya’nın 7. harikası kabul edilen, doğa harikası adacıklardan oluşan Ha Long körfezi mi? Ya da tuktuk denilen, insan gücüyle, bisikletle çekilen
Nuran Çağdaş Ören, 77 parçayla 2. kişisel sergisini açtı
Sanatçı Nuran Çağdaş Ören 12 yıllık emekle ortaya çıkardığı eserlerden oluşan 2. Kişisel sergisini Turhan Bahadır Sanat Galerisi’nde açtı.
DENİZLİ KENTİ NASIL PLANLANMALI-2
Bu yazımın geçen hafta yayınlanan birinci bölümünde Denizli kenti nazım imar planlarından iki örnek sunmuş ve onları irdelemiştim. Bu son bölümde artık yazımın başlığına yani ana konusuna dönebilir, kendi önerilerimi sunabilirim. Aşağıdaki fotoğraf Denizli ve yakın çevresinin güncel hava fotoğrafıdır: Bu fotoğrafta Denizli kentinin mevcut yerleşim alanını,
HIRSIZ BU MEVSİMLER
“……. Eylül toparlandı gitti işte Ekim filanda gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar.” TURGUT UYAR Ekim de gitti , tasını tarağını toplayıp. Kasım kalsa ya, bir vefasız olmayıp! Adından belli Aralık, Sıvışıverir bir aralık. Ayran gönüllü Ocak dediğin Genç sevgili peşinde
DENİZ ÇAĞIRIRSA GİTMEK GEREKİR…
Gitmek gerek bazen. İçinizdeki sesi dinleyip bilinmeyen yerlerin iklimine. Sizi oraya çağıran bilinmeyene. Nasıl gittiğiniz ve nereye gideceğiniz ile ilgili bir belirsizliğe yol edinirsiniz. Her sokağında kıyılarına sığınmış bir sessizliğin yaşantısında varoluşunu süsleyen nice gizli insan soluk alır. Her birinin farklı farklı düşleri ve çabaları vardır ama
BİR HAFTA YILLARI TAŞIR MI?
Bazen haftalar vardır ayı taşır içinde. Misal bir hafta, 6 yaşında beraber okuduğunuz, komşu da olduğunuz ve bir anda tayin marifetiyle hayatınızdan çıktığını sandığınız arkadaşınız, kırk beş yıl sonra, yüreğinde o yılları benmari usulü eritmiş ve nefis bir çikolata yapıp zarif bir pembe kurdele ile paketlemiş olarak
Lermontov zamanı ve tüm zamanın kahramanları üzerine…
Bayram tatili için Uşak’taydım. Amaçsızca Uşak sokaklarında gezerken her gittiğimde önünden geçtiğim sahafa uğradım tekrar. Tezgahta beni al diye mırıldayan Lermontov’un 1967 Ülkü Tamer basımı “Zamanımızın Bir Kahramanı “ ve Emile Zola’nın 1959 basımı Rahip Mure’nin Günahı romanları ilgimi çekti. Hemen Lermontov’la başladım okumaya. Puşkin için yazdığı
DENİZLİ KENTİ İÇİN VİZYON ÖNERİLERİM 1
Değerli okurlarım; kent planlama mesleği ve pratiğinin genel tanıtımını ileriki yazılara bırakıp, bu yazı dizisinin Denizli kentimiz özelindeki yazılarına öncelik veriyorum. Çünkü Büyükşehir Belediyemiz 1/25.000 ölçekli yeni nazım planını hazırlamaktadır ve kanımca bu yazılarımın tam zamanıdır. Umarım yararlı olur. İlk olarak belirtmeliyim ki; Denizli kentimizde bir resmi
EYLÜL’DEN ÇIKILIR MI HİÇ!
Eylül başını şöyle bir uzattı mı kapıdan, karpuz kabuğu karaya vurur. Gözlerim zümrüdü unutur, kehribara vurulur. Göçmen kuşlar havalanır yüreğimden, gönlüm ıslak ıslak burulur. İntihar mevsimi Eylül, serinkanlıdır. Görür de kendini astığı daldan toprağa düşen solgun yaprakları, kılı kıpırdamaz. Kimsenin umurunda değildir zaten kuruyan cansız bedenleri. Bir
BİR KURBAĞA’DAN ÖĞRENDİKLERİM
Değerli okurlarım, üç aylık bir ayrılıktan sonra saygılar ve selamlar… Bu yaz yeni kitabıma arzu ettiğim ölçüde yoğunlaşamadım ama güzel kitaplar okudum. Bu yazılarımda kullanabileceğim harika pasajları işaretleyip, bir Word belgesine alıntı olarak aktardım. Önümüzdeki ayların köşe yazıları için hazır bir malzeme oldu. Ayrıca, hepimiz için öncelikli
Unutmanın trajedisi
Şair Betül Dünder, “Unutmanın kısa tarihi” adlı üçüncü şiir kitabını yayımladı. Yitik Ülke yayınlarından Nisan 2018 tarihinde çıkan kitap 22 şiirden ve iki bölümden oluşuyor. Unutma temasından hareketle ilerleyen kitap okurunu şiir perisiyle de buluşturup hayat denen trajedinin sokaklarına davet ediyor. Bilinçle işlenmiş şiir örgüsü ve insanı
EYLÜL’E BEŞ KALA
Eylül’e beş kala mavi pikesini bozmadan uyuyakalmış deniz. Parmaklarımın ucuna basarak, uykusunu bölmeye kıyamadan usulca sokuldum koynuna seher vakti. Serin serin nefesinde ben de uykuya daldım. Deniz hem yarenim oldu, hem öğretmenim çocukluğumdan beri. Denizden çok şey öğrendim ben. Mesela rengini bulut ve yosunun yansımasından aldığını! İnsanlar