REKLAMI GEÇ

KORKTUM, YAZAMADIM

3 Kasım 2015 Salı

Bu satırlar seçim günü kaleme alındı, sandıklar kapanınca yayına veriliyor.
Korktum, yazamadım. Bu içerikte bir yazının seçim öncesi yayınlanmasının toplum yararına olduğuna emin olamadım. Zamanlamanın yanlış olmasından korktum.
Biliyor musunuz bu ve benzeri korku, tereddütler çok değerli. Kıymetli bir büyüğümüz şöyle demiş: “Her zaman doğruyu söyle, her doğruyu her yerde (ve her zamanda) söyleme.”
Sapla samanın bu kadar karıştığı bir ortamda ağzımızdan, kalemimizden dökülenlere dikkat etmemek olmaz.

Artık bugün bazı şeylerin yazılmasının zamanıdır. Sandıklardan kim çıktı hiç bilmeden.
Tabii ki siz bunları okurken hep birlikte öğrenmiş olacağız. En anlamlı dilek ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun.

7 Haziran sonuçları halkımızın her zamanki harika sağduyusu.
Milletin iktidar partisine dediği şu idi: “13 yılda çok olumlu farklar ürettin, eksiklerine rağmen seni takdir ettim, ama şimdi biraz dur. Sana bu kez fatura kestim.”
Bu kabullenilmedi, neredeyse yalnızca Cumhurbaşkanı’mızın iradesiyle yeniden sandığa gidildi. Bu bağlamda tüm koalisyon görüşmeleri bir senaryo idi.
Faturayı yönetimdekiler ödemeyecekte kim ödeyecek? Tertemiz fatura sandık, demokratik yolla gelişimin güzel yolu bu.

Faturaya bir bakalım. Devletin kilit kadroları bir yapıya emanet edilmiş ülkenin maddi ve manevi zararını hesap etmek bile kahredici. Kantarın topuzu inanılmaz kaçmış darbe davaları, bu bağlamda silahlı kuvvetlerimize verilen kayıp. Çorbaya dönmüş milli eğitim sistemi. Dış politikadaki handikaplar. Gönüllerdeki onarılmaz yaralar. Demiş ya Amerika’daki zat; yaraların sarılması 10 yıl alır. Az bile demiş.

Yönetim katı şerefli, ama çok zor, bunu hepimiz biliyoruz. Haziran – ekim döneminde 150’den fazla şehit, bir o kadar sivil vatandaş, galiba 2000 e yakın bu ülke vatandaşı dağdaki gençlerin ölümü. Başarılı bir yönetim bunları “önleyebilen” bir yönetimdir. Çok doğru bir adım olan çözüm süreci süreci bu hale geldiyse hesap kime kesilecek?

Dış politikada niyetlere kimse birşey demesin ama sonuca baktığımızda “oyunu iyi okuyan, iyi pozisyon alabilen” bir ülke olduğumuzu söyleyebilen yok. Bunu kime soracaktı millet?

Bunları seçim öncesinde yazsak birilerinin değirmenine su taşımak olacaktı. O değirmenler un üretse, sevgi, özgürlük, refah üretiyor olsa, üretecek görünse başımızın üstüne.
Bu köşelerin gayesi de bu. Amma velakin öyle değil. Yukarıdaki sonuçlara sorumsuzca katkı verenleri görmek gerek.

IŞİD, Kobani meselelerinde ülke çıkarlarını siyasi emellere alet etmeler, Suriye politikasındaki gafleti iç politikada fütursuzca kullanmalar. IŞİD pisliğini ülkemize bulaştırmamak için çaba gösteren hükümete rağmen bulaşmamızı sağladılar. Neymiş IŞİD’e tepki koymamış. Sizin sayenizde ve Amerika zoruyla bu tepkiyi koydurdunuzda gördük. Al başına belayı.

Kobani üçkağıtçılığı ayrıca bir muhalefet günahı. İçimizdeki hainlikler ortada iken ülke dışındaki benzer bir yapının yanında savaşalım isteği.
Kime karşı savaşacakmışız?
Emperyalist köpeklerin her kapılarını açacak yeni oyuncağı, maymuncuğu IŞİD pisliğine karşı. Elinizdeki (dağdaki) tüm silahları alıp Kobani’ye yardıma gitseydiniz, silahlı kuvvetlerimiz Suriye’deki Kürt kardeşlerimiz diye katkı verseydi, sizde çözüm sürecine müthiş bir katkı verseydiniz ya.
Sen ülkene bir çember hareketi tezgahlıyacaksın, TC’den yardım isteyeceksin? Bu olmayınca bir sürü tezgah.

Paralel yapının çığırtkanlığını hiç çekinmeden sahiplenen ve devletimin Suriye yangınında şu ya da bu yönde çabasına, milli çıkarlarımıza MİT’in TIR’larını afişe ederek zarar vermekten çekinmeyen siyasi partiler.
Hesablaşmayı daha sonraya bırakıp paralel yapıyla kucak kucağa ana muhalefet partisi, “Allah var gam yok” diyen saf müslimleri hipnozlayan Amerika’nın sakini yıllardır bir yandan din düşmanı ilan ettiği CHP’ye, diğer yandan yüce dinimizdeki “bir kişiyi öldüren, insanlığı öldürmüş gibidir” anlayışına sırtını dönüp, PKK’ya “terörist” diyemeyen HDP ye oy devşirmez mi ?

Destisini paralel çeşmeden doldurabileceğini sananlar, yarım kamalak politikacılar, adını ve kimliğini kaçıncı kez değiştirdiğini bilmediğim partiler,
Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığının tek başına prim yaptığı temelsiz politika, buna inanılmaz katkı veren Cumhurbaşkanı’mız,
Koalisyon görüşmelerinde CHP ile koalisyondan yana görüş bildirdiğimde bu memleketi 3 ay onlara teslim edemeyiz, batırırlar deyip kendilerine 10 yıllardır teslim edildiğini göremeyen AK Partili Osman’ım,
Şu HDP’nin kongrelerinde Türk bayrağı neden yok eleştirime, sırf bazı ortak paydaları nedeniyle bu gerçeği gözlerden ırak tutmaya çalışan bir cevap veren aklı başında CHP’li Nisa,
Facebookta yüzlerce beğeni alan Atatürk’ü sevmeyen bu ülkeden defolsun gitsin durumu.

Kısaca dostlar iktidar partisinin eksiklerini seçim arefesinde bağırıp durmanın ülkemin değirmenine su taşımak olacağına emin olamadım. Ülkeme, insanımıza milletimize yanlış yapmaktan korktum.
Sapla samanın bu kadar karıştığı bir dönemde çözümlemeyi beceremedim. Şimdilerde artık akılla vicdanla kalp ile doğruları arama çabamızı yoğunlaştırmak için doğru zaman. İşte buna eminim.

Bazı dostlarım sandıkta geçersiz oy kullanmanın yanlış olduğunu söyleyip dururlar.
Hiçte öyle değil. Tüm siyasilere güzel bir mesaj bu. Oyların yüzde 20’si böyle çıksın bakalım şapkalar öne konulmaz mı?

İyi ki ben 2 seçimdir böyle yapıyorum, sandık görevlilerini çok eğlendiriyorum. Oy pusulası üzerindeki mesajlarım günün yorgunluğunu alıyormuş.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı