REKLAMI GEÇ

TÜKETME

11 Aralık 2015 Cuma

Tüketim toplumu olduk, halimiz nice olacak diye sızlanıp duruyoruz. Şükür ki farkındayız.
Ancak “ne kadar, ne oranda, ne bilinçte?” diye sorduğumuzda, bulduğumuz cevaplar canımızı sıkıyor.

Farkındalık yetmiyor. Önlem zamanı, eylem zamanı…
Durum bayağı kötü. Çünkü sorun tüketim çılgınlığından başka bir boyut taşıyor.
Kültürel donanımımızı yitiriyoruz, zevk sahibi diye tanımlanan nezih, kibar, seçici insan kimliğimizi yitiriyoruz.
Sevgi, güzellik, zaman, ömrü kaybediyoruz.
Yaşamı, mutluluğu kaybediyoruz.
Abartmıyorum, lütfen beni ciddiye alın.

Biraz olup bitenlere bakalım.
Şu AVM alışkanlığımıza bir bakın.
Ne yapıyoruz orada?
“Bir parça ihtiyacımız vardı, gittik onu aldık, biraz da soluklandık, bir pastanede ailece vakit geçirdik. Birkaç ayda bir iyi geliyor.”
Sorun yok sayılır. Amma velakin şu Ayşe’nin, şu Mehmet’in çalımlarına karşılık verme gayretinde iseniz yandık.

Sosyalleşme bir iki insan görmek bahanemize iyice bakmak gerek. Görüpte ne yapmak niyetindesin, senden ne kadar rüküş, ya da giysi araba markalarını karşılaştırcan mı yoksa.
Hem bu sosyalleşmeler gerçekten sağlık için yapılabilen bir sabah yürüyüşlerinde, gönülden gönüle köprüler kurmak için toplanılan derneklerde neden olmasın ki…

İlgi odağımız biraz dört ayaklı yaşam paydaşlarımızdan ayrılsın.
İnsanca yaşam kadar, toplumsal yaşama katkı sorumluluğumuz kadar, bilime ve gönüllere hizmet ihtiyacı kadar, var oluş nedenimizin gerektirdiği kadar hırs sahibi olalım.

Ulaşmaya çalıştığımız her tüketim maddesi bizi gerçek yaşam tadından uzaklaştırıyor.
Biraz az tıkınalım. Hergün ayrı giysilerle sokağa çıkmak zorunda değiliz.
Şu arabalara binemeyenlerde var. Araba denilen şeye işlevsel, araçsal bakınız.

Siz hanımefendi, evdeki koltuklar pek rahatsa bu yetsin, 3 yıl gelince değiştirme. Kalk da kafanı değiştir.
Bildiğin biri mutlaka vardır, caka satmadan o yoksul gençlerin koltuk takımlarını alıver. Bu size pek iyi gelecek.

Veli Bey, her hafta sonu lüks restaurantlarda kadeh tokuşturmak sizi sıkmaya başladı değil mi?
Çare basit, bunun yerine pek çok gönül tokuşturma uygulamaları var.
Mesela paylaşmak.
Paylaş, paylaş ki ağzının da gönlününde tadı gelsin.

Balık Pazarı’nın, kasabın, market arabasının müdavimleri biraz durun bakalım.
Az al kardeşim az al.
Mesala pazartesileri hiçbir şey almıyorum de.
Olur da ekmek lazım olursa komşudan iste.

Komşuyla selamlaşma yardımlaşma ve samimi davranmayı hatırla, sevgi dol, sonraki bir zamanda o sana gelsin. Vermenin tadını al.

Çocuğuna okul seçerken “ay şekerim benim oğlanın okulunun yıllığı ne kadar biliyor musun?” diye söze başlıyorsan bacım, yanmışın sen, hemen geri dönnn.

Sevgiyi tüketme, mutluluk şansını, yaşamı tüketme.
Size bir müjde.
Gelecek hafta mutluluğun reçetesini paylaşacağım. Prof.Dr. Hakkı Gönül Gözü’nün makalesinden.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı