REKLAMI GEÇ

AİDİYET

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Sizin hiç “Gay” arkadaşınız oldu mu? Benim oldu yıllar içerisinde. Gay demeyi tercih ediyorum çünkü eşcinsel dediğimde belki bir kısmınız bu yazıyı okumayacak. Ne kadar itici değil mi bu bileşik kelime?

Neden itici; çünkü bir insanı sadece yatak odasına kapatıp, kapısına etiket koyuyor. Benim bu etiketli arkadaşlarım, tanıyabileceğiniz en yaratıcı, çalışkan, yardımsever, hayvan sever, komik, eğlenceli ve en açık sözlü insanlardandır. Onlarla sohbet ederken, paylaşımda bulunurken, geceyi kiminle geçirecekleri aklıma bile gelmez. Bu zaten ne beni, ne başkasını ilgilendirir. Neden “Normal!” bir kadın ya da “Normal!” bir erkekle tanıştığımızda bu soru aklımıza gelmiyor da, “Gay” denince, şirret bir kurt gibi kemirmeye başlıyor zihnimizi ilk anda?

Çünkü beynimizin içine tıkılan sosyal kutulara ayrı ayrı koymayı pek severiz insanları. Öyle ya bizden adil yargıç mı var? Hele avukatı olmayan zanlıları daha da kolay atıveririz zindana. Avukatı olmayan ne demek? Yanımızda yokken hakkında söylediklerimizin, söylenenlerin onu avukatsız bırakması demek!

Sizin hiç İranlı arkadaşınız oldu mu? Benim oldu. Kız kardeşim olarak tanıtırım her yerde. Anama ana, babama baba der. Çok uzaklarda şimdi ama elim hala üzerindedir. Tanıdığım en insancıl, zarif, kültürlü insanlardandır. Sitar çalar mesela, çok şık giyinir.

Sizin hiç Alevi arkadaşınız oldu mu? Benim çok var. Başları kızıl falan değil. Açık fikirli, aklı başında, eğitimli, vatanını, insanlığı seven güzel yüreklerdir hepsi de.

Sizin hiç Yahudi arkadaşınız oldu mu? Benim en yakınlarımdan biridir kendisi tam 18 yıldır. Sabun olmayı hiç de hak etmeyen, namuslu, kibar, hümanist, insana sadece insan olarak değer veren, adam gibi adamdır.

Sizin hiç Ermeni arkadaşınız oldu mu? Benim oldu, çok canını yaktılar bu yüzden, gitmek zorunda kaldı, giderken vatanım diye döktü gözyaşlarını. Kimseye zararı olmayan halim selim bir kızcağızdı.

Benim Afrikalı arkadaşlarım oldu, kara kara üzüm gözleri gülerken, dünyayı aydınlatan. Esmer tenlerinin, inci dişlerinin pırıltısına hayran olduğum. Elinde olmayanı bile seninle paylaşan teni kara, yüreği mavi dostlarım.

Benim Kürt, Hindu, Çinli, Japon arkadaşlarım oldu. Kol kola gezdik. Yüreğimize baktık biz. Derimize, gözümüzün şekline, neye inandığımıza bakmadık. Gönül gözümüzle gördük, yürek dilimizle konuştuk, kollarımızla sarıldık.

Geleceğimizi, birbirimizin geçmişinden çalmadık. O anda kim ise Onu sevdik sadece. Paranın, hırsın kölesi Büyük patronların söyledikleri doğru değil. Düşman değiliz, insanız. Hepimizin içinde, diğerinden bir parça var. Hepsinin gözlerinde, kendimi gördüm. Benim evimde yaptıkları yöresel yemeklerinde benim tuzum var, benim yaptığım börekte onlardan bir baharat.

Aidiyet dediğin ne ki,millet mi,ırk mı,dil mi,din mi? “E” şıkkı Hiçbiri.. Tek bir aidiyet var o da Yürek ve o da her yerde aynı ritimde atıyor.

AİDİYET
Ait olmanın
reddini taşıyor ruhum..
Ne pahalı esvapla şişer gururum,
ne kaldırımda simit yerken kırılır onurum.
Selamla gelen arkadaşım olur,
yürekle gelen dostum…
Dergâhta da dönerim, pistte de..
Mum yaktığım olur
uzak memleketin kilisesinde..
Arap çocuğun,
inci dişine kurban olurum,
sarı benizli güleç kızın,
yüzünde kaybolan gözüne..
Bilmemkaç metrekare villadan saydığım yıldızları,
toplarım dağ başına kurduğum çadırdan.
Yörük yoğurduna
banarım kruvasanı,
ne yoğurt gücenir, ne kruvasan.
Ait olmanın reddini
sahipsizliğin keyfini yaşıyor ruhum

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı