REKLAMI GEÇ

HENÜZ BASILMAMIŞ İLK KAR GİBİ

20 Ocak 2021 Çarşamba

KARTOPU                      

Pamuk şekerler yağıyor,

yüzüme gözüme pat pat.

Erirken dilimin ucunda

bıraktığı tanıdık bir tat.

Yedi yaşıma dair bir sevinç,

henüz basılmamış ilk kar gibi

lekesiz, ak.

Sanki yaşamamış gibiyim

o zamandan ahir,

ya da hatırlamıyor olabilirim.

Hadi bana kartopu at!

Yalnızca oyun olsun hayat

ölüm de dahil,

geri kalan vesair…

Pazartesinin, pazardan kalan mahmurluğu hala üzerindeyken,  penceremden beyaz bir sevinç gözlerime doldu. Kaç gündür yürüyüşten her dönüşümde popomun donmasından belliydi bence ama arkadaşlarıma anlatamıyordum. Eee meteoroloji yok diyor, yağmura çevirecekmiş miş miş de deyip canım sıkıyorlardı. Tamam, sıkı can iyidir, çabuk çıkmaz derdi anneannem de bekliyordum işte. Bekliyordum çünkü yedi yaşımı getiriyordu o beyaz minicik kristal tüyler başıma her dökülüşünde. Yedi yaşımla buluşmamızın heyecanını saklıyordu bu kristal telaş. Bu saf umut, bu zamanda yolculuk kayağı, bu kırk beş yılda yolculadıklarımla hiç gitmemişler gibi karşılaşma ihtimali, beni pamuk bir merakla yumuşak yumuşak ürpertiyordu.

Gözümde uçuşan akça pakça minik toplar akide şekeri boyuna gelince dedim tamam tuttu bu sefer, bu umutla kalktığım kaçıncı seher, korkuyorum ya hemencecik giderse!

Yer gök beyaz yorganı örtündüğünde ki bu bir saatin içinde oluvermişti, hadi dedim kalk kalk, güneşe yenilmeden beyaz şenliğin içine düşelim.

Eldiven, bere, kaban, botlar, ceplerimde havuç, karabiber taneleri,  bir bere daha, gözlerimde yanıp sönen ateş böcekleri, kalbimde dokuz sekizlik bir ritim, zihnimde sadece beyaz, ruhum yaşsız çıktım kapıdan. Sokak kapısından adım attığım an çok tanıdık bir serinlik yüzüme hoş geldin dedi. Kirpiklerime çabucak salıncak kurmuş tüyden hafif, yürekten ağır kar taneleri gelecekten geçmişe sallanmaya başladılar. Yandaki boş arsaya gidene kadar yedi yaşıma inmiştim çoktan.

Yolda komşum Berke ile karşılaştım. O dokuzundaydı yani şu an benden iki yaş büyük!

“Kardan insan yapalım mı?” dedim.

“Tamam hadi” dedi kısa ve net, dolambaçsız.

Özlediğim çocuk cümlelerle konuşa konuşa gittik arsaya. Yüzlerce çocuğun sığabileceği koskocaman arsadaki beyaz çarşafa kimse basmamıştı henüz. Yaşasın!

Tam da beklediğim buydu zaten. Berke’yi yanda tuttum hafifçe elimle engelleyerek, dedim “ilk ben basacağım.” Çocuk dili bildiği için kararlı olduğumu anlamıştı, kenara çekilerek bana yol verdi.

Gözlerimi kapattım sallanan kar tanelerini hapsetmek pahasına, içine kırk beş yılı alacak kadar derin bir nefes çektim, sağ ayağımı köpük köpük bir beyazın içine yavaşça bıraktım. Kulağımda incecikten bir gıcırtı, karların fatihi olduğumu ilan etti kendime. Fatih gururuyla diğer adımımı da attım köpüklere. Sonra bir adım bir adım daha, koşuyordum, sanki koşmuyordum da yüzüyordum, hani belki de uçuyordum bulutların üzerinde, bir adım daha ve attım kendimi köpükten yatağa boylu boyunca. Kollarım, bacaklarım açık evrenin bütün beyazlığını içime almak ister gibi. Ne kadar kaldım Da Vinci’nin altın oranı kılığında bilmiyorum. Tek bildiğim, bir çocuk gülümsemesi yüzümde asılıydı.

Beyaz bir yolculuktaydım zaman içinde, belki de dışında, Tanpınar gelseydi de şiirim gerçek oldu deseydi tam yeriydi hani.

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare, geniş bir anın

Parçalanmaz akışında.

 Bir garip rüya rengiyle

Uyuşmuş gibi her şekil,

Rüzgarda uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil.

………..

Hamdi TANPINAR

 Hayal içre bir hal içinde yavaşça kalktım sonra, üzerimde çocukluğumun mutlu serinliği. Oya’yı da çağırdık geldi iki dakikada. Başladı beyaz mermilerle silahsız bir savaş. Arsayı santim santim koşuyoruz. Yüzümüzden, sırtımızdan, paçamızdan vurulmuşuz KARIYOR her tarafımız. Kar revan içinde savaşın ortasında içimden dua ediyorum;  bütün savaşlar böyle olsun!

Bir yandan kar savaşı yaparken, ateşkes aralarında hep birlikte başladık bir kardan insan yapmaya çocuk ellerimizle, çocuk maharetimizle. Ege yöresi malum,  elimizdeki kar ancak bir cüce yapmaya el verdi. Olsundu bizim elimizde doğmuştu. Havuçtan burnunu, karabiberlerden gözlerini, smokin düğmelerini ve papyonunu yaptık. Yeşil bere nasıl yakıştı görmeliydiniz. Kulağına üfledik adını üç kere “Bedri, Bedri, Bedri…”

Aldım kabul ettim dedi kardan insan adını Bedri Rahmi’den aldığını sanarak. Biz de ismin kaynağını böyle kabul ettik birkaç dizesini anarak;

****

Bir yanım deniz
Bir yanım toprak
Denizden yanayım

****

B.Rahmi EYÜBOĞLU

O zaman ben de dedim ki;

Bir yanım har

Bir yanım kar

Kardan yanayım

Bırakın beni çocukluğumda

Karla yanayım

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Mustafa KÜTÜKCÜ   -  Bağlantı 20 Ocak 2021, 15:15

Güzellikleri yaşamak başka bir şey, yaşadıklarını güzellikle anlatmak başka bir şey… Ruhu san’atkâr olanın kaleminden dökülünce kelimeler daha bir farklı anlam ve derinlik kazanıyor. Sarıp sarmalıyor okuyanı… Beni sardı.. Sağolasın Aylin Hanım.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı