REKLAMI GEÇ

ŞARTLAR ABİ

31 Aralık 2018 Pazartesi

Mahallenin bıçkın delikanlısı “ŞARTLAR” diye biri var.
Bütün mahalle ondan sorulur.
Ödümüz kopar kendisinden, bir kaşı kalkık, gizemli, sağı solu belirsiz, kafasına göre idare eden bizi.
Ondan izin almadan elimizi bile kıpırdatamayız.

Şartlar müsaade ederse
Şartlar değişirse
Şartlara bağlı
Şartlar izin vermedi…
Bir de yetinmez bizi de içine sokar;
İçinde bulunduğumuz şartlar…
Bazen cimriliği tutar;
Şartlar el vermedi…

Şartlar delikanlısı bizi Hacivat-Karagöz gibi oynatır durur elinde.
Tam her şey yolunda, istediğim gibi cümlesini kurmaya başlarsın, Şartlar kişisi kaldırır, ters yüz ediverir. Onun istediği gibi dönüşür hayatın.
Sen Antalya’ya gitmek istersin misal, “hayır” der “İzmir bence daha uygun”.. Ve sen kendini İzmir yolunda bulursun.
Nasıl beceriyor, hiç mi işi gücü yok da bizimle bu kadar uğraşıyor?
İktidar sevdasından herhal.
Ego şişmesi belki de.
Uzaktan kumandalı arabalar gibi hissediyorsun kendini. Çocuk kumandayla seni ileriye götürüyor, laylaylom oh ne güzel gidiyorum derken, kumandanın sağ tuşuna aniden bir basıyor, olduğun yerde acı bir frenle keskin dönüş yapıyorsun.
Sağa sola çarpıyorsun, tekrar aynı yönü buldum sanıyorsun, bir bakıyorsun ters yöndesin.
“Lannn, noluuyo” demeye kalmadan, başka bir yöne savruluyorsun.

Öyle yeni yılmış, umutmuş, planmış, programmış falan bilmiyor bu Şartlar Abi.
Çocuk gibi yahu, bir dur, bir oynama milletle di mi?
Kaç yaşına geldin durul biraz. Çek elini eteğini insanların üstünden, otur kenarda izle di mi?
Bir sade kahve yapalım, at bacak bacak üstüne, yanında lokum da vereceğim bak valla!
Bir fincan kahveye kırk yıl hatır satın alamaz mıyım sanki?
IIh damar bu, Nuh diyor Peygamber demiyor.

İşte böyle bu Şartlar Abi’nin topacı olmuşken yıllardır, bu yıl kendisiyle arkadaş olmaya karar verdim.
Önce “büyüksün Abi” dedim.
Sonra beni çarptığı duvar vardı ya, biraz duvar da çatlamıştı ben vurunca. İşte o duvarı kalktım boyadım. Hem de mor ve mavi en sevdiğim iki renkle.
Bir keresinde beni uçurumdan aşağı atmaya kalkmıştı, ne yaptıysam artık, belli ki bir şey yapmışım, o zaman uçurumun dibinde ağlaya ağlaya epeyce uzun yıllar kaldıydım.
Bu aralar gene bir atmaya kalktı, uçurumun kenarındaki zeytin dalına tutundum, yapraklarına saklandım, görmedi beni düştüm sandı. O gidince, ben oflaya puflaya çıktım yukarı, üzerimi silkeledim, bir baktım tutunduğum dal hala elimde. Gittim evin bahçesine diktim onu.
Altımdan sandalyemi çekti geçenlerde de, çocuk gibi ay -kıyamıyorum da gülüyorum bazen hallerine-.
Popomun üstüne düştüm. Ben de gülmeye başladım, bir yandan da avcum gıdıklanmaya başladı. O da ne, bir uğur böceği! Ama ne şeker bir şeydi, uçurdum “ hadi git dedim annem sana terlik pabuç çok aldı zamanında, şimdi de sen git pabuçsuz çocuklara ver pabuçlarını”

Alem adam bu Şartlar Abi!
Vicdanlı aslında biliyor musunuz, o kadar acımasız değil yani.
Ben böyle kendisiyle atıştıkça, hoşuna mı gitmeye başladı bilmem, belki de hep kendisini suçladığımızdan, kızdığımızdan için için alınıyor da olabilir, birden gülmeye başladı.
“Sen var ya sen” dedi dişlerinin arasına sıkıştırdığı bir mağlubiyet gülümsemesiyle
“Sen” dedi “oyunun kuralını çözdün, zevki kalmadı, seninle oynamıyorum artık”
“ Hadi bana bir sade kahve yap, lokumu unutma ama haaa ! “

MİLAT
Ve o günden sonra…

“keşke burda olsaydın” demedim,
yanımdakine ihanet etmedim.
Maviye daldıysa gözlerim,
mavide ıslak kaldı,
başka fikrin ipinde kurutmaya sermedim.
Yunusları izledim
hiç fotoğraf çekmedim.
Adayı adımladım
bir ayağım, diğerine gücenmedi.
Manzarayı içime çektim.
Rüzgâr saçımı karıştırdı,
düzeltmedim.
Sakız filizi buldum orman içinde
babamın şerefine çiğnedim,
dilimde tanıdık reçine tadını
anılara değişmedim.
Vapurun ninnisiyle uyudum
yarının rüyasını görmedim.
Kahvenin kokusu gitmeden burnumdan,
çayımı demlemedim.

Ve o günden sonra…
O günden sonra,
başka milat olmadı…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı