REKLAMI GEÇ

SINAV

27 Kasım 2017 Pazartesi

Dün sabah, bir miktar zamanı geçmişten bir süreliğine ödünç aldım. Tam 34 yıl!

Sıralarda oturup, önüme konan sınav sorularını okuyup, cevap kağıdını yuvarlak yuvarlak karalarken, yüzümdeki çizgiler sanki o yuvarlakların içine karışıp kayboldu. Yanlışlarımı silerken, o mavi silgiden yayılan hafif şekerli plastik kokusu, hayatta yaptığım hataları da sildi fitil fitil. Elimle yavaşça süpürdüm silgi artıklarını, hatalarımdan bile pişman olmadığımı hatırlatmak için kendime.

Hava güz sarısını giydirmişti üstüme, üşümüyordum. Bilakis içim ılık bir bardak süt içmişçesine tatlı bir ürpermeyle çalkalanıyordu. Heyecan diyemeyiz buna da dejavu diyebiliriz belki. Tanıdık duyguların özlemle kucaklaşması bir yerde.

O köşeli soğuk binanın çıplak, boyaya hasret duvarları yalnız koridorlarda sesimi sınıflara taşırken, ben bir anda merdivenleri üçer üçer çıkan çekirge kız olmuştum. Üniversite yıllarımda bana böyle seslenirlerdi. Tepemde atkuyruğu yaptığım kestane saçlarımdan ötürü iyice çekilen minik gözlerim, seksenlerin modası dar paça yüksek bel Kemeraltı işi kot pantolonum, kapüşonlu kaşe deve tüyü kabanım, elimde kitaplarım zıp zıp zıplayan bir yirmilik çekirge!

Vay dedim kendi kendime vay, hala zıplayabiliyorsun!

Son iki gece sabahlamışım gözler davul, unutmuşum ders çalışmayı tabii, nereden başlayacağımı bilmeden sersem sepet çalışmaya çalışmışım. Yine de erkenden kalkıp tekrarlarımı yapmış, kahvemi içmiş ve #kadına şiddete DUR de# hareketine katkım olsun diye turuncu çoraplarımı çekmişim botumun üstüne. Benden öğrencisi yok hani!

Zorla mühendislik okumuşum, ödünç aldığım zamanda da isteyerek edebiyat okumak niyetindeyim ve ilk vize sınavları var bu yüzden sıralarda çırpınıyorum. Gerçi erkenden geldiğimden beni sınav görevlisi sandılar güvenlik sorumluları ama gülerek “yok ben öğrenciyim” deyince almadılar içeri yarım saat. Olsun öğrenci her zorluğa katlanır değil mi ama? Ben de kalktım kantine gittim. Çayımı alırken öğrencilerin yüzlerine baktım tek tek. Genç olanlar gergindiler, kaygıları akıyordu gözlerinden.

Bazıları yorgun görünüyordu, işe gideceklerdi belki sınav sonrası yine. Açık Öğretim Fakültesi olduğu için burası çoğu hem çalışıyor, hem sınavlara giriyor. Kitaplar o kadar güzel hazırlanmış ve bilgilendirici ki, keşke dedim benim gibi tadını çıkararak okusalar! Ama diploma almaktan başka bir beklentileri yok ne yazık!

Nihayet içeri girdim, yumuşak yumuşak soruları okudum, ciddi ciddi cevapları işaretledim, sağıma soluma bakmadım, kopya çekmeye yeltenmedim, sadece kendimleydim, sadece yirmilerimdeydim, sadece öğrenciydim, tek derdim sınavı başarmaktı ki bir sonraki senenin derslerini de görebileyim. Başka hiç sorumluluğum, kaygım, tasam yoktu. Kalbim deli gibi çarpmıyordu ama içimde kelebekler kanatlanıyor, ben kendimle dans ediyordum. Süre dolmadan az önce gülümseyerek kâğıdımı verdim ve yine zıplayarak merdivenleri indim, çıktım köşeli soğuk binadan yüzümü güneşin solgun ellerine bırakarak.

Meslek edinmek, edebiyatçı olmak, üniversitede kalmak, iş bulmak derdim değil. İkinci üniversiteyi bitirmiş olmanın dayanılmaz hafifliğini de taşımıyorum üzerimde. Etikete ihtiyacım yok artık.

Keyif alarak öğreniyorum, ruhumu doyuruyor, kendimi donatıyorum. İlgimi çeken konularda biraz daha akademik bilgileniyorum o kadar. Kendim için bir şey yapıyorum.

Ha bir de Alzheimer olmayacağım…

SINAV
Oğlum içerde ter döküyor
ben dışarda dertlerimi.
O gül döşüyor yoluna,
ben kaçıyorum
geçtiğim dikenli yoldan.
Onun üç yanlışı bir doğruyu götürüyor
benim bir yanlışım yılları…
Kâğıda su dökse çocuklar
iptal olur sınavı.
Benim gözümden akan
yeter mi iptal etmeye hayatı?
Çalışıp sınava
bir daha gircem desem
kabul eder mi Tanrı?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Göksel Altınışık   -  Bağlantı 27 Kasım 2017, 19:45

Ne iyi yaptın Aylinim.. Ne güzel yazmışsın… Başarılar ve daha nice kendinle danslar…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı