REKLAMI GEÇ

YEŞİLMİŞİK, MAVİYMİŞİK

19 Şubat 2018 Pazartesi

Sarı, maviyi azıcık aralasa bütün insanlar eşit olur.

Bilmem kaç metrekarelik alttan ısıtmalı villasının çelik kapısını kapatan, üstüne şu kadarlık eşofmanını, bu kadarlık spor ayakkabısını giyindiği gibi yeşile koşar.

Tek göz oda evinin kovalı sobasının üstünü örtüp, gıcırdayan yarı aralık tahta kapısını çengelleyen, pazardan aldığı eşofmanını, Kaleiçi markalı epa tabanlı spor ayakkabısını giyindiği gibi yeşile koşar.

Güneş bütün eşofmanları, bütün ayakkabıları aynı derecede ısıtır.

Çamların tatlı esintisi, kıvrılıp yatmış köpeği de, ağaca çıkmış kediyi de aynı oranda ürpertir.

Ağlamaklı çimler, üstlerine basan ayakkabıları, markasına göre ıslatmaz.

Macuncu, macunun her rengini bir liradan sarar çubuğa, nasıl bir evden geliyor çocuk diye düşünmez.

Aynı çay bahçesinde, aynı çayı, yan yana içer patron da, işçi de. Çay, patronun elinde daha fazla gururlanmaz.

Kimi güneşe elini siper eder, kimi mücevher ederindeki gözlüğünü, ikisinin de gözü aynı kamaşır.

Gölde yüzen yeşil başlı ördek, kendisine atılan ekmek Fransız batonu mu, en ucuzundan somun mu diye bakmaz, ikisini de aynı keyifle yutar.

Dağlar gölgesini indirirken eteklerine, serilen kilim midir, peluş mu diye düşünmez.

Sarı azıcık aralamaya görsün maviyi, yeşilin üstünde herkes eşittir.

AVM diye büyük harflerle kabartılan havasız kutularda kimse eşit değildir. İnsanlar, insanları ellerindeki torbaların üstünde yazanla yargılarlar. Hangi mağazaya “girebildiğiyle ve elinde ne kadar markalı torbayla çıkabildiğiyle”. Hangi kafeteryada ne kadarlık kahve içebildiğiyle.

Ama yeşil öyle mi ya!
Yeşilin üstü, mavinin altı, dağın eteği, güneşin eli adildir.
Kendilerini ne kadar sevdiğinle ilgilenirler yalnız.
Sevildikçe yeşerir, sevildikçe göğerir, sevildikçe gölgesini büyütür, sevildikçe el uzatırlar sıcacık.
Çıkın kendinizi izole ettiğiniz duvarlardan.
Çıkın elektrikli beton kafeslerden.
Çıkın etiketiniz sandığınız arabalarınızdan.
Yürüyün yeşile,
Kaldırın kafanızı maviye,
Saçlarınızı bırakın rüzgâra tarasın,
Gözleriniz güneşe göz kırpsın.
Aynı yürüyüş yolunu yan yana adımladığınız herkes selamı hak eder.
Merhaba bedelsiz,
gülücük bedava.
Dışarıda bitecek içimizdeki kavga.
Aynı yolda ne kadar çok yürürsek,
o kadar çabuk düşecek, insanlığı müebbete mahkum eden dava…

BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY BENİM İSTEDİĞİM
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
Can YÜCEL

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

sibel   -  Bağlantı 19 Şubat 2018, 11:30

süper bir yazı .ellerinize saglık.yüreginize saglık.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı