REKLAMI GEÇ

BU ÇAĞDA BÖYLE EĞİTİM!

19 Aralık 2018 Çarşamba

Geçtiğimiz günlerde Posta gazetesinin okuduğum bir haber; “İstanbul Avcılar’da Yeşilkent Mahallesi’ndeki Leyla Bayram İlkokulu, 5300 öğrencisiyle Türkiye’nin en kalabalık ilkokulu oldu. Öğrenci sayısı Türkiye’deki 66 ilçe merkezinin nüfusundan fazla olan okulda 155 öğretmen, bir müdür ve dört müdür yardımcısı görev yapıyor. Okulda 800’ü Suriyeli olmak üzere 7 ülkeden öğrenci eğitim görüyor.

1-A’DAN 1-V’YE
1 ve 2’nci sınıflar için 25’er dersliğin olduğu okulda 1-A, 1-B diye başlayan sınıf isimleri 1-V’de son buluyor. Müdür İsmail Mustafa Akçay “Gönlümüz o kadar zengin ki, 5000 öğrenciyi daha bu okula sığdırabiliriz” diyor. Veliler ise sınıfların kalabalık olmasından ve öğretmenlerin öğrencilerle yeterince ilgilenememesinden şikayet ediyor.

ÖĞRETMENLER ODASINDA YER KALMIYOR
Leyla Bayram İlkokulu’nda sınıflar 40 ila 50 öğrenci arasında değişiyor. Ders aralarında ise öğretmenler odasında oturacak yer kalmıyor.”
Bu haberi okuyunca burası nasıl bir okul acaba?, bu okulda nasıl ders yapılıyor? Diye sormak için illaki eğitimci olmak gerekmez. Her vatandaşın, her anne babanın doğal olarak merak edeceği bir durumdur.

Biz bir eğitimci olarak değerlendirelim dedik.
Haberde okulun öğrenci sayısının 5300 olduğu, okulda 1 müdür ve 4 müdür yardımcısı ile 155 öğretmenin görev yaptığı belirtiliyor.

Birincisi bu okulda EĞİTİM ve ÖĞRETİMDEN söz edilemez.
Bu kadar kalabalık bir öğrenci grubunun bir arada olduğu yerde öğretmenlerin nasıl davrandıklarını görür gibiyim. Sınıfa giren öğretmen ders işleme yerine, “çocuklar susun, beni dinleyin, çocuklaaaaarrrr” diye bağırmaktan öte fazla bir şey yapamaz.

Öğrenciler ise; teneffüse çıkıp bahçede biraz koşturup sınıfa gelip ders dinlemesi mümkün değil. Çünkü teneffüs süresi merdivenlerden itiş kakış inip çıkmaya zor yetecektir. Büyük olasılıkla öğretmen de bu arada öğretmenler odasına gidip dinlenme fırsatı bulamaz. Çünkü aynı kalabalık ortamda öğretmende teneffüs saati süresinde en az iki kat aşağıda veya yukarıda olan öğretmenler odasına zor gider. Gitse bile 155 öğretmenin oturabileceği , “dinlenebileceği” kapasitede bir öğretmen odasının olacağını sanmıyorum.

Okulun fiziki yapısına gelince; sınıflardaki ortalama 45-50 öğrenci olduğu söylendiğine göre en az 110 derslik olacak. Okulun ikili öğretim yapması durumunda bu okulda en az 55 derslik, okul yönetimi, öğretmen odası, kantin vb. için 8-10 derslik gerekir. Laboratuar gibi yerlerin olacağını sanmıyorum. Bu kadar devasa bir binada öğrencilerin günü merdivende geçtiğini düşünüyorum.

İlginç olan bir diğer durum ise okul müdürünün söyledikleri.
Müdür diyor ki; “Gönlümüz o kadar zengin ki, 5000 öğrenciyi daha bu okula sığdırabiliriz” diyor.

İşte eğitimdeki sıkıntımız buradan başlıyor. Okulun sorumlusu olmayacak lafları söyleyeceğine; “ bu ortamda EĞİTİĞM- ÖĞRETİM yapmamız olanaksız. Bu çocuklara yazık ediyoruz. Bu duruma çözüm bulmamız gerekiyor. Bu okuldaki öğrenci ve öğretmenlere üzülüyorum” demeliydi.

Kaldı ki ayni sorun okul müdürü ve müdür yardımcıları için de geçerli. 5000 nüfuslu bir ilçeyi kaymakam, belediye başkanı, jandarma, polis hep birlikte yönetiyor. Bu okulda ise yaşları 7-11 arasında olan 5000 ÇOCUĞU 1 müdür ve 4 yardımcısı yönetmeye çalışıyor.

Böyle devasa bir sorunu okul müdürü, ilçe ve il milli eğitim yöneticileri, valilik ve Milli Eğitim bakanlığı bir çözüm üretme yerine konuyu görmezden gelip, sanki bir sıkıntı yokmuş gibi davranmak EĞİTİMCİLERİN işi değil.

Eğitimci gerçeklerden kaçmadan, sorunların üstüne gider ve çözüm yolları üretir.

Sorunları görmezden gelip, duygusal yaklaşımlarla davranmak, çocuklara ve ülkeye zarar vermekte öte işe yaramaz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı