REKLAMI GEÇ

SİYASET…

31 Mart 2010 Çarşamba

Delikanlı İktisadi ve Siyasi Bilimler Fakültesinde okuyordu. Verilen dönem ödevi için yapması gereken çalışmayla ilgili olarak, akşam işten dönen babasına “ÜLKEMİZDE “SİYASET” GERÇEKTEN NEDİR?” diye sordu;

– Bak oğlum.

– Ben, eve para getiriyorum.

– Öyleyse ben bir “KAPİTALİST”im.

– Annen, benim eve getirdiğim parayı yönetiyor.

– Öyleyse o da “HÜKÜMET”tir.

– Deden paranın doğru idare edilip edilmediğini kontrol ediyor. Annenin yaptığı her alış-verişte, müsriflik yaptığını söyleyerek sürekli itiraz ediyor. Annenin yaptığı her şeyi eleştiriyor ve durmadan KENDİ KENDİNE konuşuyor.

– O da “MUHALEFET”tir.

– Hizmetçi kız ise, bizim evimizde çalışıyor.

– O da bir “EMEKÇİ”dir.

– Tüm bu evde gördüğün bizlerin ise, tek bir hedefi var.

– Senin rahatlığın için çaba harcamak.

– Dolayısıyla sen de “HALK”sın.

– Kundakta mışıl mışıl altı bezli uyuyan kardeşin ise “GELECEK”tir.

– Bilmem anlatabildim mi oğlum? demiş.

Delikanlı, babasının anlattıklarını; “BU GECE DÜŞÜNECEĞİM” diyerek yanından ayrılır.

Gece yarısı delikanlı kardeşinin ağlama sesi ile uyanır. Kardeşi altına pislemiştir ve bu yüzden avazı çıktığı kadar bağırmaktadır. Ne yapacağını bilemeyen delikanlı, anne ve babasına haber vermek için, yatak odasının aralık kapısından bakar. Annesi yatakta yalnız ve derin bir şekilde uyumaktadır. Bu yüzden kıyıp ta uyandıramaz annesini.

Hizmetçi kıza haber vermek, için onun odasına yönelir. Bakar ki babası hizmetçi kızla yataktadır. Dedesi de pencereden gizlice onları seyretmektedir. Hepsi öyle meşguldür ki, delikanlının onları izlediğinin farkına bile varamayacak durumdadırlar. Delikanlı hiçbir şey yapamadan geri yatak odasına döner. Sabaha kadar gözüne uyku girmez, düşünür durur.

Ertesi gün derste hocası delikanlıya, “SİYASET” hakkındaki araştırmalarının sonucunda, düşüncelerini anlatmasını ister. Delikanlı, son gece yaptığı incelemelerin neticesinde biraz şaşkın, biraz ürkek çıkar kürsüye. Anlatmaya başlar.

– Yaptığım gözlemler ve araştırmalar neticesinde “SİYASET” hakkındaki şahsi düşüncelerim;

– “KAPİTALİZM”in “EMEKÇİ” sınıfının emeğini, sözüm ona “HALK”ın rahatı için çaba harcıyormuş gibi görünerek, sürekli kötüye kullandığını ve sömürdüğünü gözlemledim.

– “EMEKÇİ” sınıfının sürekli olarak “KAPİTALİZM” tarafından sömürülmesine karşılık, “HÜKÜMET”in çalışmadığını, sürekli uyuduğunu ve bu olaylara asla müdahale edemeyecek durumda elinin, kolunun bağlı olduğunu gördüm.

– “MUHALEFET”in de, “KAPİTALİZM”in “EMEKÇİ”leri sömürürken, “HÜKÜMET”in uyumasını da seyrettiğini, bu duruma asla müdahale etmediğini ve sıranın kendisine gelmesi için, sürekli fırsat kolladığını gözlemledim.

– Bu arada aslında “HALK”ı, hiç birinin dikkate dahi almadığını ve hatta bilerek ve isteyerek görmezden geldiklerini anladım.

– Tüm bu durumlar cereyan ederken, “GELECEK” ise; karanlıkta, pislik içinde yatıyor ve avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Sesini bir tek “HALK” duyuyor, onun da yapacak bir şeyi olmadığından, sesini çıkaramıyordu.

– Benim ülkemizdeki “SİYASET”ten anladığım kısaca budur.

diyerek, konuşmasını tamamlıyor, hocasının ve arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında, kürsüden iniyordu.

Ülkemizdeki “SİYASET”, bu delikanlının da yaşadığı ülkedeki “SİYASET” e benziyor mu acaba? Ne dersiniz?

HÜKÜMETİ ve MUHALEFETİ, KAPİTALİZMİN dayatmaları ve yoğun çabaları sayesinde oluşturduk. EMEKÇİ HALK olarak, durmadan bizi sömürmelerine, MUHALEFETLE birlikte sesimizi çıkarmadık. Nasıl olsa “ASKER” HALKI ve GELECEĞİ korur diyerek, bir daha seçtik aynı hükümetle muhalefeti, biraz renklendirerek. Bu ülkede “ADALET VAR” diyerek, bize hep adil davranılacak günü bekledik. “Anayasal haklarımızı ihlal etmesinler yeter ki” dedik. Kömür aldık, beyaz eşya ve yiyecek yardımları ile mutlu olduk ve sustuk. Karşılığında ise sadece, bize verilen “EVET” basılı küçücük bir kağıdı sandığa attık.

Şimdi ANAYASA’ mızı çok güvendiğimiz “ASKERLER” yaptı diye değiştirmeye niyetleniyorlar. Kendileri beceremezse yine bize soracaklarmış. Paket halinde miymiş neymiş? Ya hepsine “EVET” diyecekmişiz ya da “HAYIR”. Pazar tezgahından elma, armut seçer gibi seçemezmişiz içinden istediklerimizi. Bu pakette bizim işimize yarayacak, bizim istediğimiz tek bir madde dahi yokmuş. Milletvekillerini yine biz seçemeyecek, onlara hiç bir zaman dokunamayacak, bundan sonra asla adalet beklemeyecek ve birer EMEKÇİ olarak haklarımızı GREV yaparak yine arayamayacakmışız. Sadece yine bir “EVET” basılı kağıt karşılığında, bizden “GELECEĞİMİZİ PAKET ETMEMİZİ” istiyorlarmış.

Bu arada referandumun oylamasını yeni alınan ŞEFFAF SANDIKLARA atacağımız oylarla yapacakmışız. Şimdi ben, bu şeffaf sandıklara atacağım oyumla, böyle SİYASETİN İÇİNE göz göre göre paket halinde etmez miyim be?

(Çoban Rıfat’tan…)

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı