REKLAMI GEÇ

ekonomik krizi yaşarken

7 Mayıs 2009 Perşembe

Hikaye yi bilirsiniz.



  1. Kurbağayı sıcak su dolu kazana atmışlar. Kurbağa sıcak suya değer değmez kazandan kendini dışarı atmış.

  2. Kurbağayı ılık suya atmışlar. Kurbağa bir güzel rahatlamış. Suyu yavaş yavaş ısıtmaya başlamışlar. Kurbağa, su ısındıkça daha da rahatlamış. Tüm vücudu mayışmış. Kendini iyice bırakmış. Su sıcaklığı iyice artmış. Ama kurbağanın vücudu sıcak suya alıştığı için sıcaklığın arttığını hissetmemiş. Sıcaklık iyice artmış. Kurbağa sıcak suyun derisini yakmaya başladığını bile anlayamadan ölmüş.  

 


Bugünlerde yaşadığımız ekonomik krizin şekli, gelişi ve bizim yakalanışımız biraz kurbağanın haşlanmasına benziyor.


Yaklaşık 10 yıldır sürekli artan oranda tükettik. Bunun içinde çok ürettik. Bollaşan ürün ve artan tüketim olup bitenleri görmemizi engelledi. Sonunda kötü bir şeylerin olacağını hissedemedik.


Yavaş yavaş tükettiklerimiz arttı. Üçer beşer giysiler alınmaya başladı. Evdeki koltuklar, beyaz eşyalar değişti. Herkeste incecik televizyonlar boy göstermeye başladı. Arabalar yenilendi. Birkaç yılda evlerimiz 100 – 120 m2 den 180 – 200 m2 çıktı. Hepimiz bir anda tüketmenin dayanılmaz arzusuna kapıldık. Bu arada su ısınıyordu. Ama ısrarla görmedik.


Kurala göre kazanın altına kim en çok odunu atıyor ise kriz oradan başlayacaktı. Su en hızlı ve fazla orada ısınıyordu. Öyle de oldu. En kapitalist ülkede sanki bir anda oluşmuş gibi kriz patladı. Adına önce mortgage krizi dediler. Sonra banka krizi oldu. Sonunda da dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük ekonomik krizi oldu.


İlk birkaç ay anlamakta zorlandık. Bize kadar gelmez dedik. Hatta tüketmeye devam ettik. Ancak dünyaya mal satan, ihracat ile geçimini sağlayan Denizli, krizi hemen anladı. Siparişleri hızlı bir şekilde düştü. Bir anda tesisler boş kaldı. Üretim azalınca çalışan sayısı da azaldı. Geride kalanların maaşları zar zor ödenmeye, hatta ödenmemeye başladı. Esnafta alışveriş durma noktasına geldi. Borçlar ötelenmeye, ödenmemeye başladı. Bankadan alınan kredilerin ödenmeleri aksamaya başladı.


Krizin başlamasından bugüne yaklaşık 10 ay geçti. Bizim bunu anlayıp kabul edeli de 3 – 4 ay oldu. Şimdi en kritik dönemdeyiz. Bu günler, 25 – 30 yılda yarattığımız değerleri kaybetme ya da kaybetmeme günleri. En sakin ama en çok aklımızı kullanmamız gerekli zamanlar. Tecrübemiz en değerli varlığımız. Yeterince kapitalist olmadığımız için bireysel ve kurumsal risklerimiz henüz altından kalkamayacağımız düzeyde değil. İpin ucunu kaçıranlarımız mutlaka vardır. Onlar için artık bir daha eski günler olmayacak.


Bundan sonraki yazılarımda neler yapabiliriz, akıllarımızı ortaklaşa nasıl kullanabiliriz ve bugünlerden yarına nasıl ulaşabiliriz, yazmaya çalışacağım.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı