REKLAMI GEÇ

BİR CHP ELEŞTİRİSİ

7 Temmuz 2019 Pazar

İktidar partisi dururken muhalefetin eleştirilmesini çok doğru bulmam. İktidar, ülkenin sorumluluklarını üzerinde taşıdığı için ve hepimiz bu ülkenin vatandaşı olduğumuzdan yola çıkarak iktidarın eleştirilmesidir doğru olan.

Yazılarımı takip edenler bilir. İktidarı eleştirdiğim, ülkemizin daha güzel yönetilmesini istediğim onlarca yazım var. Bugün ise ana muhalefet partisini eleştirmek istiyorum. O ana muhalefet ki iktidar değişse ülkeyi yönetecek olan partidir.

CHP’nin geçmişinde güzel işler olduğu kadar maalesef yanlış, eksik, sıkıntılı dönemler var. Şimdi taa 1940’lara gidip ‘Bu CeHaPe var ya’ diyerek eleştirilerde bulunmayacağım ama yazacaklarımın kökü biraz da o yıllarda…

Yıllardır ülkeyi yöneten AK Parti’yi geçebilmek, iktidar olabilmek için 2000’lerin başında uygulanan ‘laiklik’ tartışmalarının fayda sağlamayacağını anlamak biraz geç oldu CHP için. Önder Sav, Canan Arıtman gibi ekmeğe zam gelse ‘laiklik elden gidiyor’ diyen zihniyet maalesef CHP’nin kılcal damarlarına kadar işlemişti. Milletin değerlerinden gittikçe uzaklaşan bu CHP, tabi ki yüzde 20’lere hapsolacaktı. O dönem yapılan mitingleri, dini değerleri ‘aşağılamaya’ varan sözleri hatırlarsanız sonuçların neden böyle olduğunu da görürsünüz!

Kaset kumpasıyla Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan istifa etmesinin ardından gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nu en çok uğraştıran iktidar değil parti içiydi. Bu yapının elinden CHP’yi almak için oldukça çaba göstermesi gerekiyordu Kılıçdaroğlu’nun.

Milletin değerleriyle daha barışık bir partiye doğru ivme yakalaması gerekiyordu CHP’nin. Son seçimde bunu gördük belki de. Ankara’da ülkücü kökenden gelen Mansur Yavaş’ın, İstanbul’da ise başkan seçildikten sonra belediyeyi dualarla teslim alan Ekrem İmamoğlu’nun olması birçok açıdan CHP’nin geçmişten bazı dersler aldığının kanıtı aslında. Eskiden bir başkan belediyeyi dua ederek teslim alsa ‘laiklik elden gidiyor’, ‘bu ülkede yaşanmaz azizim’ diyeceklerin muhalafetiyle ortadan ikiye bölünebilecek CHP’de birkaç çatlak ses dışında kimse konuşmuyor.

Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’nın göbeğinde yumruk yemesine rağmen ülkenin ‘selameti’ açısından bunu bile dert etmiyor. Nefsiyle hareket etse, kutuplaşmanın da ötesine varacak olaylar zincirini tetikleyebilir. Bu bile CHP’nin eskiye göre daha sağduyulu davrandığını ve iktidar için ciddi bir alternatif olmaya başladığını gösteriyor.

Bir de Mustafa Kemal Atatürk meselesi var tabi. CHP, Atatürk’ü sadece kendilerinin sevdiğini düşünmekten artık vazgeçmeli. En az sizler kadar AK Parti, MHP, İYİ Parti seçmeni de seviyor Mustafa Kemal’i. Herhangi bir yerde seçim kazanılınca ‘Atam şu şehri geri aldık, biz kazandık’ gibi cümleler diğer parti seçmenlerini Atatürk sevgisinden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Mustafa Kemal siyasi bir figür değildir. Atatürk’e sahip çıkacağız diyerek insanları Atatürk’ten uzaklaştırmanın mantığı yok. Hele günlük siyasi çekişmelerin içine Mustafa Kemal’i eklemek ona en büyük hakaret. Mustafa Kemal hepimizin…

En az iktidar kadar CHP’de gereken dersleri almalı yaşadıklarından, yaşananlardan. Milli ve dini değerleri yok sayarak, insanlara üstten bakan bir dil kullanarak bu topraklarda söz sahibi olamazsınız. Eğer bugün CHP, ülkücülerden dahi oy alır hale geldiyse bunda o üstten bakan dilin terk edilmesi, dini değerlere daha saygılı bir dilin kullanılması büyük rol oynuyor. CHP’nin geçmişin hatalarını görmesi ve buna göre hareket etmesi hem parti açısından hem de ülkemiz açısından büyük önem arz ediyor.

Velhasıl kelam değerli okuyucu. İktidar alternatifi olan ana muhalefet partisinin geçmişe göre daha anlayışlı, milletin değerleriyle daha barışık bir yola girmesi herkes için kazançtır.

Darısı kendisini vazgeçilmez sananların başına!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı