REKLAMI GEÇ

BUZDOLABI

28 Temmuz 2019 Pazar

Bu yaşımda buzdolabı yüzünden ağlayacağımı düşünmemiştim hiç.

Yokluk ne demek, zorluk ne demek bir kez daha anladım.

Suriye’den,  Halep’ten gelen 2 aile bir evde yaşıyor. Evde hiçbir şey yok. Lafın gelişi değil gerçekten de hiçbir şey yok.

Yere serdikleri halı, minder ve battaniyeden başka…

Küçük çocuklarıyla evde sıcağın altında oturuyorlar. Sularını soğutmak için gölgeye koyuyorlar.

Sadece suyu değil.

Patates,soğan, patlıcan gibi temel gıda maddelerini de evin köşesindeki betona koyuyorlar. Bozulmasın hemen diye!

Ne olur o tabloyu gözünüzün önüne getirin. Evde bir bebek minderin üstünde yatıyor. Patates ve soğanlar beton üzerinde duruyor. Suyu soğutmak için karşıdaki komşuya gidip rica ediyorlar. Türkçe bilmedikleri için kimseyle de konuşamıyorlar. İşaret diliyle anlaşmaya çalışıyorlar…

Haberimiz olunca kendilerine bir buzdolabı alındı.

Buzdolabını eve taşıma anımızdaki sevinçlerini görmenizi çok ama çok isterdim.

Sanki onlara dünyaları verdik.

Ekmek gibi, su gibi ihtiyaç olan buzdolabı olmayan bir eve buzdolabı gittiğinde nasıl bir sevinç yaşandığını gördüm. Bize öyle bir gözle bakıyorlar ki, gözlerinden minneti, teşekkürü anlıyorsun.

Hele evdeki bebekleri, çocukları görünce dayanamıyorsun!

Kendimden utandım.Derdimden utandım, sıkıntımdan utandım…

Elimizdekilerin kıymetlerini bilememekten utandım.

Ama en çok varlık içinde yokluk yaşayanlar adına utandım.

Varlığını sadece dünya nimetleri için harcayanlardan, ben olduğum için dünya dönüyor diyenlerden, kibri alemleri saranlardan, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlardan…

Keşke bitse bu savaş bir an önce. Ülkelerinden yüzlerce kilometre uzaklıkta yaşadıkları bu acı tecrübelerin ardından kendi vatanlarında özgürce yaşasalar..O zaman herkes için her şey daha güzel olacak.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı