REKLAMI GEÇ

DEMİR EL Mİ, KADİFE ELDİVEN Mİ?

27 Nisan 2014 Pazar

Hafta sonunda Denizli Emniyet Müdürü Mevlüt Demir ile Denizli’de görev yapan basın mensuplarının buluşması vardı.
Polisevi’ndeki kahvaltıda, “hoş sohbet” Emniyet Müdürü ile Berkin Elvan’ın ölümü üzerine düzenlenen protestolar sırasında polisin sert uygulamaları arasında gidip geldim açıkçası.

Önce ilk günlerden…
Mevlüt Demir, 17 Aralık 2013’teki Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’ndan 2 ay sonra, 17 Şubat 2014’te geldi.
Paralel yapı…
Yargıda operasyon…
Emniyet Teşkilatı’nda operasyon…
Seçim atmosferi…
Tüm bunların üstüne Gezi Parkı eylemleri sırasında başına isabet eden gaz kapsülüyle yaralanıp, 269 gün süren yaşam mücadelesinden yenik çıkan Berkin Elvan’ın ölümü tüy dikti.
Türkiye gibi Denizli’de gerildi.
Berkin’in ölümünü protesto için binlerce kişi meydanlarda toplandı.
Eylemcilere ilk müdahale 11 Mart günü gündüz yapıldı.
Polisin, bu müdahaleyi görüntüleyen basın mensuplarına da yönelmesi, sıcak akşamın habercisiydi.
Öyle de oldu.
Delikliçınar Meydanı’nda toplananlar yürümek istedi.
Polis, yürütmemekte kararlıydı.
Sonuç?
Coplar çekildi, biber gazı sıkıldı, gaz bombaları atıldı, tomalar tazyikli su sıktı ve Çınar bölgesi savaş alanına döndü.

İkinci gün farklıydı.
Bu kez diyalog vardı.
Eyleme katılanlar yürüdü, kimsenin burnu kanamadan Delikliçınar Meydanı’na geri dönüldü.
Ancak,marjinal bir grup eylemin sonunda Başbakan’ın afişini indirip ateşe verince işin rengi değişti.
Niyeti gerçekten bir çocuğun ölümünü protesto etmek olanlar, kendiliğinden meydandan çekilip, olay çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmedi.
Bu da protesto hakkını kullanmak isteyen sağduyulu kitlenin verdiği en güzel mesajdı.

Aradan zaman geçti.
Seçim bitti.
O atmosferle yaşanan gerginlik sonlandı.
Denizli Emniyet Müdürü Mevlüt Demir de birçoğu ile telefonla görüştüğü, fakat yüz yüze gelmediği gazetecilerle sabah kahvaltısında bir araya geldi.
Yukarıdaki bölümde özetlediğim olaylar ve o sırada soluduğum biber gazının etkisiyle “soyadının hakkını veren müdür” olarak zihnimde yer eden ve fotoğraflarında “sert mizaçlı” imajı veren Demir’in, bu buluşmada nasıl bir profil çizeceğinin merakı içindeydim.

Şimdi sıra bu kahvaltıdan notlarda…
Dedi ki;
Gazeteciler, halkın ana iletişim kaynağı.
Amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.
İletişimi artırmak, bariyerler koymak yerine, bariyerleri kaldırmak istiyoruz.
Siz bilgi almak istiyorsunuz, biz elimizdeki bilgiyi vermek istiyoruz. Ama uymamız gereken yasa, yönetmelik ve tamimler var.

Devam ediyoruz…
Müdür Bey, bunları söyleyince bir meslektaşımız Emniyet Müdürlüğüne gazetecilerin alınmamasını gündeme getirip, ardından “törenle açılan” basın odasının akıbetini öğrenmek için yönelttiği soruya esprili bir ifadeyle “törenle kapatmadık” yanıtını verdi.

Soru-cevap bölümünde, Demir ile eski bir emniyet mensubu olan, Asayiş Şubesi’nin Ağır Suçlar Bürosu’nda yıllarca çalışan, izini sürüp Antalya’da yakaladığı bir cinayet zanlısından tebrik alan ve şimdi emeklilik hayatını Doğuş Medya’nın bir mensubu olarak sürdüren Nevzat Gökçe arasında ilginç bir diyalog yaşandı.
Gökçe, “Ben aileden biriyim. Aile içindeki sıkıntılarla ilgili size bir şeyler aktarmak istiyorum. Randevu talebime şu ana kadar cevap bile verilmedi. Bu talebim daha önceki müdürümüz döneminde de olmuş, yine cevap verilmemişti” serzenişinde bulundu.
Demir, “ağır suçlardan emekli olunca daha ağır bir göreve geçmişsiniz” diyerek, kendisinden basın huzurunda randevu isteyen Nevzat Gökçe’ye 28 Nisan Pazartesi günü saat 10.00’a randevu verdi.

Evet, Emniyet Müdürü Mevlüt Demir’in, Denizli’de göreve başladığı ilk günlerdeki yönetimini de anlattık…
Sakin ortamda gazetecilerle buluşmasında söylediklerini de…
Demir gibi mi, yoksa kadife eldivenli bir müdür mü?
Karar sizin…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı