REKLAMI GEÇ

ANITKABİR’İN İNŞA SERÜVENİ

12 Kasım 2019 Salı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşının Etnografya müzesinden Anıtkabir’e intikali; vefatının 15. yılında 10 Kasım 1953’te gerçekleşmiştir.

Anıtkabir; 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’in en önemli simgesel yapısı ve Atatürk’ün adeta mimari temsilidir.

Anıtkabir’in inşa edilme sürecine kronolojik olarak baktığımızda; ilk eskiz çalışmasının Alman Hermann Jansen tarafından; Atatürk’ün ölümünden 15 gün sonra yapıldığını görüyoruz.

Bu taslakta; ortada bir dikilitaş ve her iki tarafında da; üzerinde alevlerin yükseldiği vazolar vardır.

Bu çok sade proje görkemli bir görünüm arz etmediği ve abidevi bir anlam taşımadığı için dikkate alınmaz.

Atatürk’ün; hayatta iken; ‘’milletim beni nereye isterse, oraya gömsün, yeter ki unutmasın’’ sözünün yanında; bir de Gazi Orman Çiftliği ziraat mühendisi Tahsin Coşkan’a şöyle söylediği nakledilir.

‘’Şu küçük tepede bana küçük ve güzel bir mezar yapılabilir. Açıklardan esen rüzgar bana yurdun her yanından haberler getirir gibi, kabrimin üstünde dolaşsın.’’

TBMM; 6 Aralık 1938’de oluşturduğu yer tespit komisyonuna yabancı mimar ve heykeltıraşları da dahil etti. Belirlenen dokuz yer; Türk milletvekillerinden teşekkül eden 15 kişilik heyete sunuldu.

Tavsiye edilen yerlerden biri olan Gazi Orman Çiftliği; arazi içerisinde bulunan gece kulüpleri ve çay bahçelerinin ciddiyeti ortadan kaldıracağı düşüncesiyle kabul görmedi.

Çukurda kaldığı için Gençlik Parkı da reddedildi.

Keçiören Bağları içindeki terk edilmiş Ankara Ziraat Okulu, Bakanlıklar semti, Kabatepe, Ankara Kalesi, Altındağ Tepesi, Etnoğrafya müzesinin önü ve Çankaya Tepesi muhtelif gerekçelerle uygun bulunmadı.

3 Ocak 1939’da komisyon toplantısından bir sonuç çıkmayınca; 17 Ocak’ta tekrar toplanıldı ve Trabzon milletvekili Mithat Aydın; üzerinde Meteoroloji’nin gözlemevinin bulunduğu Rasattepe’yi teklif etti.

Çankaya Tepesi’nde ısrar edenlere karşı Balıkesir milletvekili Süreyya Örgeevren Rasattepe’yi şöyle savundu.

‘’Rasattepe’yi bir ucu Dikmen’de, diğer ucu Etlik’te olan bir hilalin tam ortasındaki yıldız gibidir. Hilalin gövdesi olan Başkent Ankara kollarını açıp Atatürk’ü kucaklamış bir ana gövdedir. Atatürk böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatmış olacaktır. Atatürk, bayrağımızla sembolik olarak birleşmiş olacaktır.”

Atatürk’ün eski öğretmenlerinden ve İçel milletvekili olan Emin İnankur; Atatürk’le birlikte yaptıkları bir Rasattepe ziyaretinde; ”Bu tepe, ne güzel anıtyeri” dediğini naklettiğinde; yer tespiti kesinleşmiş oldu.

Yer tespitinden sonra; sıra mimari tasarım ile ilgili yarışma aşamasına geldi. Bununla ilgili duyuru 1 Mart 1941’de yapıldı.

Başlangıçta Türk mimarlar yarışma kapsamına alınmamış; yarışmaya iştirak etmelerine müsaade edilmemişti.

Bu zaman diliminde T.C. hükümeti yabancı danışmanlara daha çok ehemmiyet veriyordu.

Atatürk kendisinin Türk Hekimlerine emanet edilmesini istemiş ve fakat kendisinden sonra; kendisi için yapılacak anıt mezar proje yarışması yabancı mimarlara emanet edilmişti.

Bu olumsuz durum; Türk Yüksek Mimarlar Birliği protestoları ve kamuoyu baskısıyla ortadan kaldırıldı ve Türk Mimarların da dahil edildiği yarışmanın katılma süresi 2 Mart 1942’de bitti.

Yarışmaya kaç projenin katıldığı resmen açıklanmasa da; 46 ila 50 civarında olduğu bilgisi daha yaygındır.

Jüri; 12 ila 20 Mart tarihleri arasında her gün toplanarak değerlendirme yapmaya çalışır.

Almanya’dan on bir, İtalya’dan dokuz, Avusturya, Fransa, Çekoslovak ve İsviçre’den birer proje sunulmuş olduğuna göre; geriye kalan projelerin Türk mimarlara ait olduğu anlaşılmaktadır.

Jüride; Alman Macar ve İsveçli mimarlardan başka; 3 Türk bulunmakta olup jüri başkanı Alman mimar Paul Bonatz’dır.

Dokuz gün süren değerlendirme sonucunda Johannes Krüger, Arnaldo Foschini ve Emin ONAT-Orhan ARDA’nın projeleri birinciliği paylaşır.

(Sırasıyla Johannes Krüger, Arnaldo Foschini ve Emin Onat-Orhan Arda’nın projeleri.)

Son söz artık TBMM’nindir. TBMM kararını 7 Mayıs 1942’de açıklar: Yarışmayı Emin ONAT ve Orhan ARDA’nın ortak projesi kazanmıştır.

Anıtkabir’in inşası Ekim 1944 ila Eylül 1953 arasında devam eder.

1953 yılında yayınlanan Time dergisinin bir sayında; Anıtkabir’in 12 milyon dolara mal olduğu yazılsa da; TBMM’nin onayladığı bütçeye göre bu rakam; bugünkü yaklaşık değerlerle 220 milyon dolardır.

Anıtkabir’e gelen ziyaretçilerin ilk olarak çıktıkları 26 basamak; 26 Ağustos 1922 tarihini temsil eder. Bu tarih; Kocatepe ve Dumlupınar savaşlarından sonra; Kurtuluş Savaşı’ndaki üstünlüğünün Türklere geçtiği günü hatırlatmaktadır.

Aslanlı yoldaki aslanlar ayakta değil; oturur veya uzanır pozisyonda konuşlandırılmıştır.

Bu da; hem barışı, hem de gücü temsil ettiklerinden ötürüdür.

Bu yazıyı Merdivenin iki yanındaki kulelerin iç duvarlarında yer alan Atatürk’ün sözleriyle bitirelim:

”Bu millet hürriyetten yoksun olarak yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. Ya istiklal ; ya ölüm…”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı