REKLAMI GEÇ

BİR TELEFERİK HİKAYESİ

17 Kasım 2015 Salı

Son günlerde Denizli halkının ; üzerinde en çok konuştuğu konulardan birisi de; açılışı yapılıp hizmete giren teleferik olsa gerek.Bir ay ücretsiz olması,havaların da günlük güneşlik gitmesiyle; en çok ziyaret edilen bir mekan haline geldi.

Üç – dört kişi bir araya gelse; selam ve hal hatır sorulmasını müteakip; konu hemen teleferiğe geliyor:

-Teleferik alanına gittiniz mi?

-Hala kalabalık mı?Kuyruk var mı?Çok bekleniyor mu?Sıra geliyor mu?

-Bir kabin kaç kişi alıyor?Aynı anda kaç tane teleferik gidip geliyor?

-Bir gidiş kaç dakika sürüyor?Manzara güzel mi?

-Bende yükseklik korkusu var.Bu yüzden binmeye cesaret edemiyorum.

-Bende de kapalı yerde kalma korkusu var.Panik atak olunca durdurup inebilmeliyim..Ara istasyon yok mu?

-Kardeş; ben bu güne kadar korkum yüzünden hiç uçağa binmedim.Teleferiğe binebilir miyim acaba?

-Duyduğuma göre direklerden bazıları eğriymiş.Bilerek mi böyle yapıldı ki?

Eveeetttt…Bunlar; teleferiğe binmeden önceki soru yağmuru.Bir de teleferiğe binebilenlerin halini gözlemleyelim…Bu gözlemi yapabilmek için tabii ki teleferiğe binmiş olmak lazım.Ben de bu şansı elde edenlerden biriyim..

Gelin şimdi bu yolculuğa beraber çıkalım :Üç arkadaş hafta içi belki kalabalık olmaz diye beraberce Bağbaşı’na doğru yola çıktık.Yönlendirme levhalarını takip ederek Teleferik Alt İstasyonunun önündeki meydana park ettik.Bir de ne görelim?Hemşehrilerimiz hafta ortası falan dinlemeyip uzunca sıra oluşturmuşlar.Muhabbet,sohbet derken,kendimizi üst katta bulduk.

Teleferiklerden bir tanesi gelip; yolcularını indirdikten sonra “çabuk binin” ikazları arasında ilk adımımızı atıp,hemen boş bulduğumuz yere oturduk.Her kanepede dört kişi olmak üzere,toplam sekiz kişi doluştuk.
Tedbir olarak, yanımıza; parmağında devamlı zikirmatik takılı olan bir ağabeyimizi almayı ihmal etmedik.Diğer arkadaşımızda da meğerse, son zamanlarda yükseklik korkusu başlamış..Buna rağmen hatırımıza binaen bize eşlik etti sağ olsun.

Teleferik hareket ettikten sonra içimin cızzz ettiğini fark ettirmeden; sanki kendim çok rahatmışım gibi,bir taraftan manzaraya,bir taraftan da arkadaşıma bakmaya başladım. Arkadaşım; can havliyle etrafında tutunacak bir kulp aramaya başladı.Fakat,nafile…Etrafta tutunacak hiçbir dal yok..

Son çare olarak; yanındaki hacı amcaya sarılmayı akletti..Ben ise karizmayı çizdirmemek adına ; korktuğumu örtbas etmek için, cep telefonumu çıkarıp, güya sağa sola bakıp fotoğraf çekmeye başladım.

Asırlar gibi uzun gelen bir zaman diliminden sonra; nihayet tepeye varıp ,(binerken olduğu gibi ),yine aceleyle teleferikten indik. Eminim ki hepimiz, içimizden derin bir ohhh çektik.

Varış istasyonunun dışındaki kafeteryanın önünde bir dürbün var.Bir lira atınca uzakları seyredebiliyormuşuz.Dürbünün kumbarasına bir lirayı atıp,Denizli’mizin muhteşem güzelliğini temaşa ettik..

Dolaşırken bir de bakıyoruz ki; kocaman kocaman midibüsler,sıraya girmiş insanları alıp başka bir yere götürüyor.Giriyoruz biz de sıraya.Kuyruğun uzun olmasına rağmen,fazla beklemeden bize de sıra geliyor..Bin Allah bin.Ne kadar çok koltuk varmış içinde..Eh , bizim aradığımız da; zaten koltuk…Oturduk hemen boş bulduğumuz yerlere…

Camlardan dışarısı net olarak görünmese de; “az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik” misali ulaşıyoruz yukarılara…Ooo; burası bambaşka bir alem..Bungol evler, lokantalar,kıl çadır,yerli ürünlerin satıldığı dükkanlar, henüz bitmemiş toplantı salonu,menisküslü amcaların “taburesi eksik” dedikleri mescid,yeşil alanları,oturma grupları ve hepsinden önemlisi oksijeniyle harika bir yer.

Biraz daha gezmek istiyorsak da ; yükseklik korkusu olan arkadaş; “bende kafayı üşütme gibi bir durum hasıl oldu, isterseniz dönelim “deyince; tekrar midibüs kuyruğuna girip, teleferikten indiğimiz yere avdet ettik.

Şimdi artık teleferikle yokuş aşağı inmek daha kolay.Sırtım dönük olarak oturduğumu fark ederek , bu enstantaneyi görüntülemek üzere ayağa kalkıp,tam cep telefonunu çıkarıyordum ki; bir vatandaşın “Kimse kıpraşmasın.Kabinde titreme ve sarsıntı olabilir ” ikazı üzerine ,toplum menfaati adına, çaresiz uymak zorunda kaldım.

Gidiş ve dönüş teleferik yolculuğumuz bittiğinde ;moral ve oksijen depolamış, adrenalinimiz yükselmiş olarak ,zafer kazanmış edasıyla arabaya binip şehre döndük.

Bu tesisin kaç ayda,kaç yılda bitirildiğini; hangi ülkenin bu konuda uzman olduğunu,Türkiye’de kaç şehirde teleferik olduğunu konuşa konuşa gelirken;bu günü bizlere ve Denizli halkına yaşatan belediyemize,Başta şehr-i emin’imiz olmak üzere tüm çalışanlara,emeği ve fikri geçenlere,isimsiz kahramanlara şükranlarımızı sunmayı ihmal etmedik..

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

yazıya pozitif katkı   -  Bağlantı 17 Kasım 2015, 17:46

Teleferiğin kontrolünün tamamlanamaması, dolayısıyla ruhsatının olmaması, güvensiz olma ihtimalinin olması, bu haldeyken seçim dolayısıyla bu insiyatifleri birilerinin almak zorunda kalması gibi gerçekler var. Bungol ev değil Bungalov. Yukarda O2 az.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı