REKLAMI GEÇ

DENİZLİ’DEN BİR CUMHURBAŞKANI ADAYI GEÇTİ…

10 Temmuz 2014 Perşembe

Bu onun Denizli’ye “Başbakan” olarak son gelişi…

Denizli son 12 yıl gelinceye kadar, kendisini bu kadar çok ziyarete gelen bir Başbakan hiç görmemişti.

Denizli ismi son 12 yıl gelinceye kadar hiç bu kadar öne çıkmamış,hiç bu kadar önem arz etmemişti.

Denizli Denizli olalı böyle hizmet almamış, böyle yatırım görmemiş, böylesine çehresi değişmemişti.

Denizli, Aydın ve Isparta’ya imrenir, hiç Devlet yatırımı almaz, kendi yağıyla kavrulur, makus talihine razı olurdu.

Onun başbakanlığıyla birlikte Denizli’ye adeta sihirli bir el değdi. Aslında tüm ülkeye sihirli bir el değmişti.

Türkiye ölü toprağını üzerinden atmış, tarihteki gücünü hatırlamış, kendine güven gelmiş, kabuğunu kırmıştı.

“Usta” milletine özgüven aşılamış, “ üretebilirsin, ihraç edebilirsin, istihdam sağlayabilirsin, teknolojini geliştirebilirsin” demişti.

“Lider” artık ülkesine biçilen rolü beğenmiyor, senaryoyu kendisi yazıyordu. Uluslararası güçler tarafından yönetilemiyor, yönlendirilemiyor, kimsenin kuklası olmuyordu.

“Milletin Adamı” Allah’tan sonra, bağrından çıktığı milletinden başka bir dayanak kabul etmiyor, “Milli İrade”yi her şeyin üstünde tutuyor, milletin taleplerini emir telakki ediyordu.

“Uzun Adam” milletinin hizmetkarıydı. Onun için “dur durak” yoktu. Çünkü gücünü vatandaşlarından ve dualarından alıyordu. Osmanlı gibi milleti oluşturan tüm etnisiteyi bağrına basıyor, yaradılanı yaradandan ötürü seviyordu.

Valilerini, belediye başkanlarını teyakkuza geçiriyor, “fakir fukarayı garip gurebayı sizler bulacaksınız, ayağına siz gideceksiniz” diyordu. Sadece Türkiye’deki değil, Dünya’daki kimsesizlerin de kimsesi olmaya talip oluyor; mazlum ve mağdur coğrafyanın tek ümidi haline geliyordu.

Çünkü; kurt kuzuyu yerken, tarafsız kalmak, kurdun tarafını tutmak demekti…

Askeri, bürokratik, jüristokratik ve sivil tüm vesayetlere karşı çıkıyor, millet ile devleti karşı karşıya değil, yan yana getirmeye çalışıyordu. O bir dava eri idi. Bağlı olduğu misyonun tüm kademelerinde görev yapmış, mahpusluk dahil karşılaştığı zorluklar karşısında yılmamış, hedefinden sapmamış, milletinin getirdiği her makam ve mevkinin hakkını tam olarak vermişti.

Üç genel, üç yerel seçim ve iki de referandum kazanmıştı. Ve işte şimdi yine yollardaydı. Yine milletiyle buluşuyor, kucaklaşıyor, meydanların dilini iyi anlıyor, göz teması kuruyor, karşılıklı konuşuyordu.

Yüzüne maske takmayı hiç bilmiyor, rakiplerinin aksine hep “kendisi” oluyor, sahiciliğini hiç kaybetmiyordu…

Görünen o ki “Yeni Türkiye’nin Mimarı” 10 Ağustos’ta yine kaybetmeyecek. Kazanan Türkiye olacak, milletimiz olacak, Ortadoğu olacak…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

ismail   -  Bağlantı 10 Temmuz 2014, 16:47

DENİZLİ YATIRIM ADI ALTINDA HİÇ BU KADAR SOYULMAMIŞTI.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı