REKLAMI GEÇ

İSTİFA ETTİRİLEN BAŞKANLAR

31 Ekim 2017 Salı

Her yerel veya genel seçimde; her partide; aday olduğu belde, ilçe veya ilde belediye başkanlığını kazanma ihtimali en yüksek adaylar belirlenir.

Nitekim en son yapılan 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde de böyle oldu. Siyasi partiler; ufku geniş, vizyon ve misyon sahibi, projeleri olan ve bunları hayata geçirebilecek kabiliyet ve vasıfta, mensubu olduğu partiyi layıkıyla temsil edebilecek, halk tarafından sevilen kişileri en isabetli bir şekilde belirleyebilmek için hummalı çalışmalar yaptılar.

Teşkilat ve tabanda temayül yoklamaları, anket çalışmaları, istişareler, adaylarla yapılan mülakatlar sonucunda belirlenen adaylarda; bir de şu özellikleri aradılar:

Partinin kendine mahsus kemikleşmiş bir oy potansiyeli zaten var… Bununla birlikte; acaba gösterilecek aday, bu oyların üzerine eşinden, dostundan, çevresinden ilave oylar getirebilecek midir?

Yaşanılan bu süreçten ve yapılan titiz çalışmalardan sonra seçimlere gidilir. Seçimlerde seçmenin tercihini iki unsur belirler. Kimi seçmenler vardır ki; taraftarı olduğu parti kimi aday gösterirse göstersin; başkan adayının kimliğini sorgulamadan, oyunu atar geçer. Bir kısım seçmen de partisine aidiyet duyduğu kadar; adayın şahsiyetini de önemser ve belediye başkan adayını tasvip ederse; o takdirde oyunu partisi lehinde kullanır.

Bu alternatiflere bir üçüncüsünü de ekleyebiliriz aslında. Kimileri için; adayın hangi siyasi partiden seçime girdiği hiç önemli değildir. Önemli olan; adayın kimliği ve özellikleridir. Bu gibi seçmenler adaya bağlı oldukları için; aday AK Parti’den seçime giriyorsa oyunu AK Partiye; CHP’den giriyorsa; oyunu CHP’ye verir.

Cumhurbaşkanımızın aynı zamanda Genel Başkan olmasıyla birlikte; AK Parti’de değişim rüzgarları esmeye başladı. Eskiden; bir belediye başkanı sadece hakkında usulsüzlük, yüz kızartıcı suç veya yolsuzluk iddiaları varsa ve bu isnatlar doğru çıktıysa İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alınırken, şimdi, böyle bir durum olmasa bile, bazı belediye başkanlarının görevden ayrılmaları talep edilmeye başlandı.

Yerel seçimde partisine değil de, adaya oy vermiş olan seçmenler; böylelikle destekledikleri kişinin başkanlıktan ayrılmasıyla üzülürlerken, adayın şahsiyetini önemsemeden partisine oy verenler için değişen bir şey söz konusu olmadı.

İstifaları talep edilip, bu isteğe hemen rıza gösteren başkanlar; kurtlar sofrasına yem olmadan ve muhalif basının diline düşmeden, ajite edilmeden görevlerini bırakırken; süre isteyen veya direnişte bulunanlar; bazı köşe yazarlarının istihzalarına muhatap olmaktan kurtulamadılar.

Madalyonun bir yüzüne göre gönül isterdi ki istifa süreci önceden iyice pişirilsin, kesin mutabakat sağlansın, başkanlar ikna edilsin, kendilerine yapmış oldukları çalışmalar için teşekkür edilsin, plaket sunulsun ve onore olsunlar.

Madalyonu tersine çevirirsek, şöyle de düşünülebilinir: Kendilerine halka hadimlik yapmaları için mevki, makam, mansıp tevdi edilenler, bu vazifelerden ayrılmaları istendiğinde, aynı hevesi, aynı çabukluğu, aynı itaati göstersinler.

Artık yeni bir dönem başlamış olmaktadır. Bundan böyle belediye başkanlarının (yolsuzluk dışında) seçimden seçime görevde kalmalarının bir garantisi kalmamıştır. Bunun dezavantajı; başkanların hep diken üstünde görev yapmaları ve uzun vadeli projelerini uygulamaya koymakta tereddüt gösterebilecek olmaları, isteksiz davranmalarıdır.

Avantajı ise; genel başkan tarafından sürekli denetim ve murakabe altında olacaklarını bilip; halkın içinde, halkla beraber olmaya devam ederek; halkın menfaatleriyle şehrin menfaatlerini birleştirmeye gayret etmeleri olacaktır.

Belediye meclis üyeleri, bakanlar ve hatta belki başbakanlar; mazbatalarını aldıkları gün tarihsiz bir istifa mektubu yazıp üst makama teslim ederler. Dolayısıyla “görülen lüzum üzerine” bu istifa dilekçeleri her an yürürlüğe konulabilir.

Türkiye’de istifa müessesesi çok fazla çalışmaz. Japonlar gibi harakiri yapana pek rastlanmaz. Bizde koltuğu terk etmemek asıl; istifa etmek ise istisnadır. Yine bizde başarının ölçütü; bir koltukta olabildiğince uzun süre kalmak, rekorlar egale etmektir.

İsmet Paşa iki aşamalı bir operasyonla; 29 Ekim’de 94. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından başbakanlıktan azledilmişti.

İsmet Paşa, 20 Eylül 1937’de gördüğü baskı üzerine sürmenaj geçirdiği gerekçesiyle kendisinin yerine Başbakanlığa bir vekil tayin edilmesini talep etmiş, yerine vekaleten Celal Bayar getirilmişti.

25 Ekim 1937’de de açık ve seçik bir şekilde başbakanlıktan istifa dilekçesini sunmuş, istifası aynı gün kabul edilmiş ve yeni hükümeti kurma görevi asaleten yine Celal Bayar’a tevdi edilmişti.

İsmet İnönü istifa dilekçesinde, “Görev esnasında daima mazhar olduğum yüce irşat ve yardımlarınıza minnet ve şükranlarımı arz eder ve dünyalara bedel teveccühünüzü benden esirgememenizi, derin saygılarımla ve sarsılmaz bağlılığımla dilerim Büyük Şefim” demişti.

Ahmet Edip Uğur ise; istifa etmesi talebi çok gücüne gitmiş olacak ki, İsmet Paşa gibi bağlılık mesajı vermeden partisi ve belediye başkanlığından ayrıldığını ağlamaklı bir sesle ifade etti…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Anonim   -  Bağlantı 31 Ekim 2017, 21:14

bu istifaya İsmet Paşa örneği vermek gerçekten ilginç bir yaklaşım olmuş….. İsmet Paşa örneğinin mevki bakımından örneği belki seçim kazanmış Sayın Davutoğlu istifası olabilir… %49 ‘un oy verdiği Başbakan’ın istifasıyla ilgili yazıda bekleriz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı