REKLAMI GEÇ

MÜFTÜ NİKAH KIYARSA…

7 Kasım 2017 Salı

Kıyamet kopar.
Gençlere yazık olur.
Laiklik elden gider.
Ve saire. Ve saire.

Bir bebek dünyaya geldiğinde Hıristiyanlar vaftiz eder, Müslümanlar 7. günde kulaklarına sala ve ezan okur. Bir insan öldüğünde Hıristiyanlıkta bir rahip veya papaz dua eder, İslamiyet’te bir hoca efendi cenaze namazını kıldırır.

Bir bayan ile bir bay evlenmek istediklerinde Hıristiyanlıkta bir papaz veya rahip; İslamiyet’te ise bir hoca efendi veya bir muhtar veya bir nüfus müdürü veya belediye başkanının görevlendirdiği bir memur nikah kıyar. (Hıristiyanlıkta rahibeler nikah kıymazlar.)

Asıl olan nikahın topluma ilan edilmesi, herkese duyurulmasıdır. Amaç; insanların kötü zan ve düşüncede bulunmalarının önüne geçmektir. Mutluluğun eş, dost, akraba ve arkadaşlarla paylaşılması ve çoğalmasıdır.

Belediye nikah görevlisi de devlet memurudur; müftü hoca da. Her ikisi de nikah kıymak için aynı araştırmayı ve soruşturmayı yapar. Her iki kurum da aynı kayıtları tutar. Buna rağmen; doğumdan ölünceye kadar insan hayatında önemli bir yer tutan müftü veya vekilinin nikah kıymasına karşı çıkmanın hiç bir tutar tarafı yoktur.

Zaten isteyen belediye nikah memuruna kıydırır, isteyen muhtara, isteyen nüfus müdürüne, isteyen de müftü hocaya. Kamuda başörtü yasağının fiilen kalkmasıyla birlikte başörtülü nikah memurları da nikah kıyabiliyor artık.

Bir nikah memuru bana; evlenecek bir çiftin; nikah ile ilgili başvurularını yaparken; nikahlarını başörtülü bir nikah memuruna kıydırmak istemediklerini beyan ettiklerini söylemişti. Söz konusu belediye evlendirme memurluğunda başörtüsü takmayı tercih etmeyen bir başka memur olduğu için bu talebin sorun haline gelmeden karşılandığını anlatmıştı.

Nikah memurları nikahını kıyacakları gelinin başörtülü olup olmadığı ile katiyen ilgilenmezken; bazı gelin ile damadın nikah memurları arasında bu tür bir ayırım yapmaya kalkışması hakikaten çok ilginç.

Ülkemizdeki uygulamada resmi nikahla dünya evine giren çiftlerin büyük bir çoğunluğu ayrıca bir hoca efendiye “dini nikah” kıydırırlar. Böylece inançları doğrultusunda hareket etmiş olmanın rahatlığını yaşarlar.

Dini nikahta da şahitler vardır ve damat ile gelin (veya vekiline) hür iradeleriyle evlenmeyi kabul edip etmedikleri sorulur. Aradaki nüans şudur ki; dini nikahta bu soru geçmiş di’li zaman sigasıyla yöneltilir. Yani “evlenmeyi kabul ediyor musun?” şeklinde değil; “evlenmeyi kabul ettin mi?” diye ifadelendirilir. Gelin ile damat da “ettim” şeklinde cevap verir.

Dini nikah’ta gelin için “mihr-i müeccel” ve “mihr-i muaccel” adı altında iki tür düğün hediyesi ve güvence miktarı belirlenir. Bunlardan biri; nişan merasimi esnasında geline takılan takılardır. Diğeri ise (her ne kadar hiç bir şekilde arzu edilmese de); (kadın ve erkek tarafından tayin edilen birer adil hakemin çözüm bulamaması sonucunda); erkek eşini boşamak isterse; kadına ödemeyi taahhüt ettiği altın cinsinden tazminattır.

İslam’da boşama hakkının sadece erkeğe verildiğine dair bilgi doğru değildir. Nikah akdi esnasında (arzu ettiği takdirde) eşini boşama yetkisi kadına da verilebilir.

Dini nikahta bir de hoca efendi; hatırlatma babında İslam’ın ve imanın şartları ile 32 farzı sayarak evlenen çiftin mutluluğu için dua eder ve ritüeli tamamlar.

Bir düğün salonunda Müftü efendi tarafından kıyılacak bir nikahta; yukarıda ifade etmeye çalıştığımız şekliyle uzun bir merasim yapılmasını pek mümkün gibi görmüyorum.

Ancak; yine de resmi nikah – dini nikah ikilemini kaldırabilir ve nispi bir rahatlama sağlayabilir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı