NİÇİN VE NASIL BİR SİVİL TOPLUM?

Sivil toplum örgütleri; demokratik düzenin vazgeçilmez bir parçasıdır.

Sivil toplum örgütleri demokrasinin güçlenmesine katkı sunan yapı taşlarıdır.

Sivil toplum örgütleri; sesi duyulmayanların sesi; güçsüzlerin feryadıdır.

Sivil toplum örgütleri; elde ettiği bilgileri, tecrübeleri; toplumla, kamuyla paylaşan gücünü sivil halktan alan önemli kurumlardır.

Sivil toplum örgütleri insan hak ve özgürlüklerinin korunmasına, geliştirilmesine destek olan teşekküllerdir.

STK’lar; durum gözetleyici, hak savunucu, yardım sağlayıcı, dezavantajlı gruplarla dayanışmacı,  düşünce üretici ve en önemlisi aktif yurttaş yetiştiren okullardır.

Son zamanlarda ortaya çıkan aktif vatandaşlar; muhtelif sebeplerle, katı kural ve tüzüklere gerek duymadan; haberleşme araçlarını ve sosyal medyayı kullanarak, belli bir sorunu dert edinerek, lidersiz yola çıkabilmekte ve mesafe alabilmektedir.

Arap Baharı gibi büyük kitlesel hareketler, Diyarbakır Anneleri gibi oluşumlar; örgütlü yapılar olmadan da toplum nezdinde karşılık bulabilmektedir.

Örgütlü yapılar tabii ki tüm olarak devre dışı kalmayacaktır. Örgütler tabii ki eskisi gibi pek çok alanda etkinliklerini sürdürecektir.

Ancak; toplantı/seminer gibi etkinlikler; yerini dijital ortamda bir araya gelmeye bırakabilecektir.

Teknoloji kullanımı arttıkça; küreselleşme yoğunlaştıkça; çevre sorunları büyüdükçe sivil toplumun etkinliği daha da artacak, sesi daha çok duyulacaktır.

Sivil toplum neden önemli? Niçin sivil bir topluma sahip olmak istiyoruz? Bunu belirlediğimiz zaman; neyi, nasıl inşa edeceğimizin bilincine varmak kolay olacaktır.

Sivil toplumun içinde önemli bir yer tutan özgürlük / hürriyet kavramı; toplum içindeki çatışmaların kaynağı olarak da görülürken;

12 Eylül 1980 darbesinden sonra; ülkemizde demokrasinin bir daha inkıtaya uğramaması; kesintisiz devam etmesinin; ancak; devletin karşısında  güçlü bir sivil toplumun varlığına bağlı olduğu anlaşılmıştır.

Sivil toplum kavramı; bizi; her şeyden önce; barış ve huzur içinde; hep birlikte toplum halinde yaşamanın nasıl imkan dahilinde olduğunu anlamaya götürür.

Sivil toplum; devlet karşısında nasıl teşkilatlanmalı ki; toplumun hiçbir kesimi, diğer kesimler üzerind demokrasiyi kalkan olarak kullanıp tahakküm kuramasın, hükmedemesin?

Sivil toplumu nasıl kurgulamalıyız ki; demokrasi; herkes için “iyi,doğru ve güzel” olarak kabul edilsin.

STK’lar gençlerin gönüllü olarak sosyal sorumluluk çalışmalarına katılmasını sağlayıp, kişisel gelişimlerine katkıda bulunmaktadır.

STK’lar gençlere; zamanını, bilgisini, bazen de parasından bir kısmını paylaşmayı öğretmektedir.

STK’lar gençlere; toplum hayatımızda, günlük yaşantımızda gözle görülür, hissedilir, fark edilir bir değişiklik, bir düzeltme, bir iyileştirme yapmalarının önünde bir engel olmadığını göstermektedir.

Bunu yaparken; farklı düşüncelere saygıyı, birbirimize tahammülü, birlikte çalışabilmeyi, ben değil; “biz” diyebilmeyi; ekip ruhunu öne çıkartmaktadır.

Bu faaliyetler yapılırken gençler öncülük etmekte, fikir üretmekte; yetişkinler tecrübelerini konuşturup, rehberlik etmektedirler.

Gençlerimiz ve Türk toplumu; her zaman; gelişime, olumlu yenilik ve değişimlere, öğrenmeye açık bir toplumdur.

Ve artık gençlerimiz kendi kendilerine şunu sormakta ve sorgulamaktadır:

Biz kimiz? Dünyaya geliş gayemiz nedir? Çevremiz, ülkemiz, milletimiz, insanlık alemi  için neler yapabiliriz?

Aksi seda olarak gelen cevap şöyle demektedir: “Bu dünyada yapılacak çok şey var; ve sen ; sosyal cesareti yüksek bir STK gönüllüsü olarak;  karşılık beklemeden çok şeyler yapabilir, küçük fikirlerle büyük hayalleri gerçekleştirebilirsin.”