REKLAMI GEÇ

HADİ ARTIK

28 Şubat 2011 Pazartesi

Siyaset dediğin şey, kimi zaman zıtlaşma kimi zaman uzlaşma, çokca insan kazanma, ara sıra adam harcama, güçlülerine göre gündem belirleme, geri kalanlar için de gündemi takip etme demek…
Ama hiçbir zaman tembellik, sus pus olma, boş ve hoş bakınma, biri bişey derse cılız sesle cevap verme, özellikle de “Aman kimse bir şey demesin de ben de risk alıp cevap vermek zorunda kalmayayım.” pozuyla, sessizliğin gizeminden keramet devşirme anlamına gelmez…
Anladık… Partiler, aday adaylığı süreci yüzünden hafiften bir nöbet geçirdi. Daha kibar deyimle, nöbet el değiştirdi diyelim… AK Parti ve CHP il başkanlığı koltukları sahiplerini buldu. MHP zaten değişmemişti.
Sormak hakkımız… Nedir bu siyasi tembellik???
Siyaset, aynı zamanda bir iddiadır. İddianız yoksa yahut tek iddianız birilerinin adaylığını tahkim etmekten ibaretse, bilelim…
“Hayır, biz iddialıyız, bu işi de hakkıyla yaparız” diyorsanız, buyurun… İki çift lafınızı duyalım, gündeme bakışınızı görelim, aday adaylarınıza nasıl yaklaştığınızı bilelim…
“Siyaset gündemini siz belirleyin” demiyoruz. Keşke yapsanız… Boş verin, billboardlarda salınan dev posterleri… Reklamların hipnotik etkisine kaptırmayın kendinizi, bir an önce haberlere geçin… Olmadı, kendi boyunuzu posunuzu serin taşa toprağa… Merak etmeyin, niyet samimi olduktan sonra halk, köprü olsa üstünden geçmez, kimsenin…
Ve artık lütfen, siyaset üretin…
Bilemediğimiz, düşünemediğimiz, öngöremediğimiz tespitler yapmasanız da olur… Bilineni tekrar etmeniz de kabulümüz…
Özellikle ses tonuna vakıf olamadıklarımız…
Yeter ki ses verin…
Bakın, iyi kötü cesaret eden aday adaylarınız boy göstermeye başladı bile… Kimi dev posterlerle açıktan, kimi gündelik basın açıklamalarına gizlenmiş, “Bakın ben de buradayım” el sallamalarıyla, inceden…
Siyaset gündemini sahipsiz bırakmanızın gizli nedeninin, bazı platformlardaki potansiyel milletvekili adaylarına alan açmak olduğunu düşünmek istemiyoruz. İsterseniz bunu da yapın ama bu kadar aşikar değil…
Evet, siz siyasi partilerin Sayın İl Başkanları…
Bırakın birbiriniz ardı sıra saklanmayı…
İç bünyenizde neler yaptığınız sizi ilgilendirir… Halka dair heybenizde neyiniz var? Bunu izah edin…
Bırakın artık tanışma faslını, teferruatı da bir an önce sadede gelin… Bugünlerde siyaset üretmenin/üretememenin bedelini, milletvekili listeleri hazırlanırken ve sonrasında pozisyon sorgulamasında alacaksınız, unutmayın…
Aslında haklı yanınız var… Bir siyaset profesyoneli, Baro ziyareti sırasında (nedense) kulağıma eğilerek “ …siyasette çok önlerde de çok arkalarda da olmamak lazım, SESSİZCE sırayı beklemek lazım, değil mi? …” sorusuyla, kendince yılların deneyimini özetlemişti bana da…
Lakin… Artık halk, bu tip kurnaz/sessiz siyaset anlayışına prim vermiyor, bunu bilin…
Hem siz, genel başkanlarınızın DENİZLİ’deki temsilcileri değil misiniz? Ne belediye başkanlarınız, ne milletvekilleriniz, ne meclis üyeleriniz, ne de geri kalan partilileriniz DENİZLİ ili sınırları içinde sizin önünüze geçebilir… Değil mi?
Efendim???
O halde kimi bekliyorsunuz? Ya da neyi?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı