REKLAMI GEÇ

TÜRKLERİN KADERİ COĞRAFYASINDA

4 Mayıs 2023 Perşembe

Köşe yazılarımı takip eden okuyucularımdan çoğunluğu “Türklerin nasıl Müslüman oldukları” ile ilgili sorular ile Arap Milliyetçiliğinin, kültürel dalga içinde nasıl Türklere empoze edildiğini soruyorlar. Özellikle Emeviler döneminden itibaren Arap milliyetçiğinin doruğa çıktığı yıllarda, gerek baharat yolu, gerekse ipek yolu ile oldukça zenginleşmiş, kültürün doruk noktasına çıkmış olan Semarkent, Taşkent gibi Türk şehirlerinin zenginlikleri Arap tüccarlar sayesinde Arapların diline pesenk olmuştu.
Bu yüzden Emevi hanedanı tarafından “İslamiyeti yaymak” bahanesiyle körüklenen Arap milliyetçiliği ve cahiliye devrinden İslamiyetin içine sokulan hurafeler ışığında, İslamiyetin yayılmacılık politikasını “Arap Milliyetçiliği” şeklinde yaymaya çalışan Emeviler, gözlerini bu zengin Türk beldelerine çevirdiler.

İslamiyette Hz. Peygamber (sav)in Mekke’nin fethi sırasında söylediği “Size kılıç çekmeyen, aman dileyen hiçbir kimse öldürülmeyecek” hadis-i şerifine binaen, insanların kalbinin İslama ısındırılması gerekirken, Türk beldelerine giren Arap Orduları, acımasız bir şekilde Türkleri çoluk, çocuk, ihtiyar demeden “zenginliklerinin gasbedilmesi ve orduya verilen yağma” emri sebebiyle acımadan öldürüldüler. Masum insanlar, özellikle genç kızlar ve çocuklar köle, cariye olarak Arap ülkelerine götürülerek, acımasızca satıldılar.

Tarihçiler, Türkistan coğrafyasından Bağdat’a kadar uzanan yol kenarlarında kesilen Türk başlarının kazıklara çakıldığını, köle ve cariye olarak götürülen Türklerin yüzbinler ile tarif edildiğini söylerler. Bunun en güzel örneği ve tarihçileri doğrulayan tarihi gerçek ise; Memlük Devletidir. Memlük (Köleler) Devleti, işte bu mankurtlaştırılmaya çalışılan Türk köleler tarafından kurulmuş güçlü bir devlettir.

İşte bu yüzden İslam Tarihçileri tarafından MS. 670 ila 740 arasındaki Türk Tarihi sansürlüdür. Çünkü o tarihlerde; Din kardeşlerimiz Araplar tarafından; 100 binin üstünde Türk katledilmiştir. 50 binin üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır. Şehirler yağmalanmış, ganimet diye halkın her şeyi talan edilmiştir. Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır. Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamında” 40.000 Türkün başları kesilerek 24 km yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır (Tarihte örneği çok azdır). Aynı şekilde “Curcan Katliamında da esir alınan 40.000 Türk’ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır. “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman yerine getirilmemiş, “Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.

Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir. Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.

Bu tarihi gerçekler “İslam etkilenmesin” düşüncesiyle gizlenmekte, bahsedilmemektedir. Ve Arap soylu milletler dışında Müslüman olan milletler, başta Türkler, Persler vb. olmak üzere Araplar tarafından tarih boyunca 2. sınıf “MEVALİ”=”KÖLE” Müslüman olarak kabul edilmişlerdir. Hatta Yavuz Sultan Selim Mısır’ı fethedip halifeliği Araplardan alınca, tüm Arap dünyası ayaklanıp Türk soylu bir sultanın halifeliğini “bir mevalînin halifeliğini” kabul etmemişlerdir.

Bunun üzerine Yavuz, halifeliğini kabul ettirebilmek için korkunç bir taviz vererek Arap coğrafyasında ne kadar sözü geçen ve bilgin diye geçinen 2000 Arap soylusunu aileleri ve mahiyetleri ile birlikte İstanbul’a getirmiş, onlara inanılmaz derecede makam, mevkii, mal, mülk, yalı ve servet hibe etmiştir.

Sonuç olarak kılıçla aldığı Halifelik makamı karşılığında, batıdaki İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda ve Belçika’nın her fethettikleri yere kendi dil, kültür ve hukukunu yerleştirenlerin tam tersine, fethettiği coğrafyanın Müslümanlık dışı Arap dil, kültür, adet ve geleneklerini Osmanlı Türk halkına gönüllü kabul ettirmiştir. Sanki Ridaniye ve Mercidabık savaşlarını Araplar değil, Türkler kaybetmiş gibi…

O günden bu yana Araplar ve Araplığı benimseyenler, aynen Enderun mezunu devşirme paşalar, sadrazamlar, komutanlar, devlet üst bürokratları gibi tarih boyunca ayrıcalıklı bir sınıf olarak imparatorluğun kaderini olumsuz etkilemiştir. Daima Türk halkını ve soyunu hakir görüp aşağılamışlar, buna karşılık Arap halkı ve soyluları, Osmanlı tarafından tam 400 yıl yönetilmelerine rağmen bir kelime bile Türkçe öğrenip konuşmamışlardır… Buna karşılık sayılamayacak kadar Türk gönüllü olarak Araplaşmıştır.

Falih Rıfkı Atay, “Zeytindağı” adlı eserinde 1.Dünya Savaşı’nda Cemal Paşa’nın görevinde Suriye cephesinde savaşırken, Trenle Suriye içlerine girdikçe, “Adana’dan güneye indikçe bir tane Türkçe konuşan Arap’a rastlamadım, buna karşılık Araplaşmış birçok Türk’e rastladım” diye yazar…

Evet, biz Yörükler hayatta kaldık. Sürgünlerden ve katliamlardan kaçıp Toroslara sığınan küçük Türk öğürlerinden (ailelerinden) geriye kalanlarız. Balkanlara sürülenlerimizin çoğu yine öldü. Kurtulabilenler Balkan muhacirleri olarak biliniyorlar.

Eğer Osmanlı Türk töresini bozmasa, Türklüğe savaş açmış olmasa idi, bugün Balkanlar aynı Anadolu gibi Türk olurdu. Atlas Okyanusuna kadar dayanırdık. Safeviler yok edilmemiş olurdu. İran, Irak ve Afganistan Türk olurdu. Memlükler yok edilmemiş olurdu. Mısır, Libya ve Cezayir Türk olurdu. Belki Amerika’yı bile biz keşfetmiş olurduk. Amerika kesinlikle Türk olurdu çünkü biz Kızılderililere soykırım yapmazdık. Amerika diye bir canavar dünyanın başına bela olmazdı.

İşte size bunları anlatmıyorlar, Osmanlıyı övüyorlar. Çünkü hâlâ Türklerin devleti yönetmesinden korkuyorlar. Devleti bir kez bir Türk yönetti, ATATÜRK.

Saygılar sunuyorum.
Esen kalın…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı