REKLAMI GEÇ

KENTLER ÜZERİNDEN GÜNAH ÇIKARMAK!

30 Ekim 2017 Pazartesi

Bir süredir başta Sn. Cumhurbaşkanı olmak üzere çeşitli siyasetçilerin kentler ve doğa tahribatı üzerinden pişmanlık ifadelerine tanık olduk. Belediye başkanlarının istifalarının istendiği bir dönemde bu söylemleri sadece tesadüf olarak kabul edebilir miyiz, ya da istifaların sebeplerini yanlış kentleşme politikaları ile ilişkilendirebilir miyiz? Açıkçası bu fazlaca romantik ve safça bir yaklaşım olur. Hepimiz istifaların bu kadar naif ve haklı sebeplere dayanmadığını biliyoruz. Ama Belediye başkanlarının istifa ettirilmeleri konusu değil bu gün anlatmaya çalışacaklarım.

Meseleye Denizli özelinden bakarak, tüm Türkiye kentlerinin planlı veya plansız olarak nasıl tahrip edildiğine bakmak lazım. Başta söylemem gerekirse bu kimseyi hedef almayan, topluma, siyasetçilere belki de başta biz mimarlara ayna tutmaya çalışan tespitler olacak.

Türkiye bundan 60 yıl önce Nüfusunun %70 inin kırsalda, %30 unun kentlerde yaşadığı bir ülke iken bu gün bu oran tam tersine dönmüş durumda. Dolayısı ile kent nüfusunun hızlı artışı barınma ve istihdam sorununu da beraberinde getirdi. Koruma ve planlama kültürünün bu gün bile doğru dürüst yaşayamadığı bir ülkenin son 60 yılında bunların olmasını beklemek hayalcilik olurdu zaten.

Denizli nin gerçek anlamda 1/25.000 planı “ki 25.000 planlar kentlerin en az 25 yıllık projeksiyonları düşünülerek hazırlanır” henüz 90’larda yapıldı ve o tarihten bu yana halen revize edilmekte. Sanayi, Ticaret ve bağlı olarak nüfus gelişip ve planlama dediğimiz şey yapılamayınca kentin bu hale gelmesi kaçınılmaz. Bir kere şu tespiti yapmak lazım; İmar planlarını belirleyen ve hazırlayan o günkü siyasi iradedir. Plancı ve mimarlara genelde bunu uygulamak düşer. İmar planları Türkiye de rantın en kolay belirlendiği, araçlardır. Ve hiçbir yönetim bu paylaşımı başka ellere bırakmak istemez. O sebepledir ki bizim kentlerimizde yeşil alan kullanım oranları diğer dünya kentlerine göre çok düşüktür. Çünkü yeşil alanın rant karşılığı olmaz…

Son yıllarda ise kentlilik ve rant kavramları bir Pazar argümanı olarak karşılık bulmaya ve bunun kentlerimizin modernleşmesi olarak sunulmaya başladığına şahit olduk.

Büyük AVM’leri kentin gelişimi için olmazsa olmazı, geniş ve büyük yolları, batar çıkar kavşakları ise ulaşım sorunlarımızın çözümü olarak görmek gibi tarihsel yanlışlara sürüklendik. Kentin bu bol ışıklı, şaşalı ve bir o kadar pahalı AVM’lere ihtiyaç duyup duymadığını sorgulamadık bile. “hem de sorgulayan kişi ve STK’ları ise siyaset yapmak, gelişime karşı olmakla falan suçlayarak.”

Bugün geldiğimiz nokta da trafik sorununu çözmek adına hala yeni yollar, kavşaklar yapmaya devam ediyor, AVM’lerin kent merkezlerinin ticari hayatına yaptığı tahribatı gidermek adına kendimizce çözüm arayışlarına giriyor ve dün çözüm olarak ortaya koyulan bu gün ki sorunlarımızı büyütmeye devam ediyoruz. Hele bir de “Kentsel dönüşüm” diye bize sunulan tarihsel bir fırsatı mevzuatın problemleri ve yüksek rant sebebi ile sadece “Bina dönüşümü” olarak uyguluyoruz. Oysaki kötü kentleşmenin bir parçası olan kötü binaları yıkıp yerlerine yenilerini yapınca, kentleri güzelleştirmiş ve “dönüştürmüş” olmuyoruz.

Peki, ne yapılabilir? Öncelikle kimsenin elinde sihirli bir değnek veya bir reçete olmadığını bilmek gerekiyor. Yapılmasını gerekenin önce doğru yöntemi bulmak olduğunu düşünüyorum. Çok da aramaya gerek yok çünkü öykündüğümüz tüm dünya kentleri bunu tek bir yöntem ile başarmış: ORTAK AKIL… Kentin tüm bileşenleri, başta yerel yöneticiler yani belediye başkanları, çeşitli sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, sade vatandaşlar kent ile ilgili ortak payda da bir araya gelmeliler. Bunu sağlayacak ve organize edecek kurum tabi ki belediyeler olmalı. Belediye başkanları “seçildim ve mazbatayı aldım” diye hareket etmemelidir.

Ortak akıl yürütmeyi başarabilirsek eğer, hiçbir yöneticinin sonradan günah çıkartacağı bir duruma gerek kalmayacak, tepeden gelen emirler ile görevlerini bırakmak zorunda kaldıklarında da bütün bir kent arkalarında durabilecektir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı