REKLAMI GEÇ

TÜRK TOPLUMU VE CEMAATLER…

6 Eylül 2017 Çarşamba

Kabul etmek gerekirse aslında biraz tehlikeli bir konu. Ama birkaç şey söylemek gerek. Öncelikle söylemem gerekirse cemaat olgusuna bir karşı duruşum yok. Bunun kendimce sebepleri mevcut. Cemaat kavramına İslam özelinde baktığımızda “ki diğer semavi dinlerde de cemaat kavramı mevcuttur”, bunu inanç pratiklerinin uygulanmasını metotlar halinde yapmak olarak görebiliriz.

İslam dinine göre yol gösterici 4 unsur söz konusudur. 1.Ayet: Allah kelamıdır, 2. Sünnet: Hz. Muhammet’in söz ve eylemleri, 3. İcma: İndiriliş zamanı itibarı ile Kur’an-ı Kerim de bir hüküm belirtilmeyen bir konuda, İslam alimlerinin toplanıp karar vermesi, 4. Kıyas: Bir konu hakkında Kur’an-ı Kerim’de net bir hüküm yok ise, ona benzer bir olay araştırılıp hakkındaki hükme dayanarak, nihai bir karar verilmesidir.Önce Mezhepler ardından da cemaat vb. yapılar öncelikle son iki unsurdan ortaya çıkmış ve şekillenmiştir. Aslında amaç ve hedef Allah yoludur. Fakat bu mezhepsel ayrışma 1500 yıllık İslam dünyasında kültürel bir zenginlik ama çoğu zaman da ciddi bir iktidar mücadelesine kaynak olmuştur.

Fakat başta da söylediğim gibi Türk–İslam toplulukları için cemaatler çoğu zaman yol gösterici bir görev üstlenmiştir. Ama özellikle Osmanlı’nın çöküş dönemlerinde bu işlevden söz etmek pek mümkün değildir. Bu dönemde topluma önderlik etmesi gereken cemaatlerin, özellikle pozitif bilimlere karşı olan mesafesi sebebi ile öncülük değil, bilhassa engelleyici bir rol oynadıklarını görüyoruz. Ve tabi bunun için arkalarına ciddi bir iktidar gücü alarak. Cumhuriyetin kurucu kadroları Osmanlı’da yaşanan bu sorunu ve cemaat tarzı yapıların kurtuluş mücadelesine karşı Hilafet tarafındaki duruşları sebebi ile bu yapılara karşı net bir tavır sergilemiş, laikliğin sağladığı yeni eğitim müfredatı, yeni devlet kurumları, modern hukuk düzeni ile toplum nezdinde karşılık bulmamaya başlamıştır. Toplum Ancak ortadan kalkmamıştır. Çünkü laik devlet doğal olarak bunların karşılığını üretecek bir yapılanma, yerine koyabilecek dini bir örgütlenme biçimi oluşturmamıştır. Dolayısı ile % 70’i kendini muhafazakâr olarak tanımlayan kesimler için İslam pratiklerini uygulamak adına cemaat yapılanmaları halen rehber niteliğini korumaktadır.

İşin buraya kadar ki kısmını en azından bu güne oranla daha masumane görmek mümkün. Ancak Türkiye’nin son 30 yılına damga vuran, önce cemaat sonra Hizmet hareketi, ardından paralel yapı son olarak da FETÖ olarak adlandırdığımız yapılanmanın oluşturduğu travmatik durum bir sorgulama gerektirmektedir. FETÖ veya adı herhangi başka ne olursa olsun amacı ve hedefi İslami düşünceyi yaygınlaştırmak ve insanlara dinini doğru öğretmek dışında olan tüm cemaat yapılanmaları için aynı sorgulama şarttır. Eğer bir cemaat yapısı gücünü devlet mekanizmaları ve iktidar ilişkilerinden alıyorsa ve cemaatin önderleri İslam dininde asla yeri olmayan bir ruhban sınıfı gibi davranmaya kalkıyorsa, bu cemaatler açısından topluma önderlik değil bir zümre veya şahsa hizmet etmek gibi bir yanlışa dönüşmektedir. Cemaatler bireyin inanç dünyasında rehberlik edecek uygulama ve yaptırımlar dışındaki alanlarda boy göstermeye kalkar ise bu % 98’i Müslüman olan bir ülke de ciddi sorunlar oluşturmaya başlar. Zira her Müslüman’ın bir cemaate dahil olması beklenemez.

Türk toplumu bilmek değil inanmaya daha fazla ihtiyaç duyar oldu. Bilgisiz inanç ise çok tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Eğer Müslüman isek dinimizi en iyi şekilde bilmek zorundayız. Gereklerini yerine getiririz getirmeyiz ayrı konu, ama bilmek zorundayız. Aklımız ve bildiklerimiz yetmediği vakit bize rehber olacak yerlere başvurmak doğaldır, ama en azından üzerimize düşeni yaparak.

Zaten İslam’ın ilk emri değil mi “OKU”…?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı