REKLAMI GEÇ

GELECEĞİ OKUMAK

14 Eylül 2010 Salı

12 Eylül 2010 tarihinde ülkemiz yeni bir kararla haftalardır süren tartışmaya son
noktayı koydu..
Sonuç malum, anayasanın bazı maddelerini değiştiren kanun kabul görmüş oldu. Bu gelinen noktayı sadece anayasanın bazı maddeleri değişti deyip geçiştirmek veya böyle okumak olayı hafife almaktır.. Bunun birçok siyasal ve toplumsal sonuçları olacaktır.
Anayasanın bazı maddeleri ilk defa halkoyuyla değişmiştir.
Bunlardan
Kanun önünde eşitlik,
Özel hayatın gizliliği,
Yerleşme ve seyahat özgürlüğü,
Memurların toplu iş sözleşmesi, YAŞ kararlarına yargı yolu
Kamu denetçiliği kurumu vs gibi yeni değişikliklere kimse karşı durmamıştır. En çok Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesinin yapısı tartışılmıştır. Değişiklik kabul gördüğüne göre artık Kamu denetçiliği ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkında çıkarılacak kanunlar şu andan itibaren önem arz etmektedir.
Bireysel Başvuru ile kamu denetçiliği kurumu Türk hukukunda yeni kavramlardır. Genel yargı ile ilişkiler nasıl sürecektir. Kimin yetkisi nereye kadar nasıl oluşacaktır. Bu konuda genel yargı ile TBMM dilekçe Komisyonu, Kamu denetçiliği kurumunun görev uyuşmazlığı ne olacaktır. Bunu bekleyip göreceğiz. Anayasa ya Bireysel başvuru hangi hallerde ve nasıl yapılabilecektir. HSYK’nın bütçesi, sekretaryası ve bölümleri konusunda nasıl bir düzenleme gelecektir. Bu kurumlar ile ilgili çıkarılacak kanunlar o nedenle çok önemlidir.
Türkiye siyaset ve seçim kültürü yönünden dünyada gelişmiş ülkelerden biridir. 1930’lu yıllarda kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermiştir. 1946’te çok partili döneme geçerek 64 yıldır da çok partili sistem içinde seçimler yapmaktadır. Seçim kültürü ve tecrübesi ileri bir noktadadır. 12 Eylül 2010 referandumunda bu tecrübe kendini göstermiş ve basit birkaç olay dışında düzensizlik olmamış ve oylama sonuçları nerede ise bir saat içinde alınmıştır.
Halkın iradesine herkes saygılı olmak zorundadır.
Bu oylama ile Türkiye haritası üçe ayrılmıştır. Olayı Ege bölgesi ve Akdeniz Bölgesi ve Marmara Bölgesinin bir kısmı,
Doğu Anadolu bölgesi, Karadeniz bölgesi ve iç Anadolu bölgesi olayı ayrı ve farklı algılamışlardır.
Güneydoğu bölgesinin sebepleri de bellidir.
Bu durumda ülkenin geleceğini iktidar partisi ile muhalefet partileri iyi düşünmek ve tahmin etmek zorundadırlar.
Başta iktidar bu başarıyı içine sindirmek ve taşımak durumundadır.
Muhalefet partileri ise başarısızlığa kılıf aramadan kendisini, liderini ve örgütlerini sorgulamalıdır. Çalışmalarında gündemi kendileri belirleyememişler ve en önemlisi anayasa değişikliklerini anlatamamışlardır. Liderler ise akıntıya kapılmış ve bazı hatalar yapılmıştır. Yarışma esnasında iktidar partisinin olanakları daha fazla olması nedeni ile daha avantajlı olmuştur. Muhalefet partileri ise çalışma usulü dahi belirlemeden karavana atışlar yapmıştır. Ancak seçimlerde konuşulması gereken Yolsuzluk, yoksulluk söylemleri konu edilmiş, anayasa değişikliği ne getirir ne götürür tam anlatılmamıştır.
Milliyetçi görüşün ağır bastığı İç Anadolu, Karadeniz bölgesi Marmara bölgesi, Ege bölgesi, Akdeniz bölgesi ve Doğu Anadolu’nun bazı illerinde AFTAN söz edilmesi insanları çok aşırı şeklide ürkütmüştür. Bize göre de bu referandumun sihirli kelimesi Aftan söz edilmesi sonuca etkili olmuştur. Parti teşkilatları çok eksik çalışmış ve sadece genel başkanlarını basından ve televizyondan izlemişlerdir.
Halk oylamasına giderken kişilerin gerileceği toplumun ikiye ayrılacağı ifade edilmişti. Bu da gerçekleşti. Yarışma CHP ile AKP eksenine oturunca MHP, DP gibi parti tabanları AKP yanında yer almıştır. Süreç böylece başka bir alana kaymıştır.
Artık referandum sonuçlarının siyasal getirilerini tahmin etmek güç değildir. Bundan böyle seçmen profili nazara alındığında İktidar partisi kendisine destek veren oyları muhafaza etmeye çalışacak, hatta çıtayı yükseltmek isteyecektir. Sağda ve solda partilerde yeni oluşumların olacağı kaçınılmazdır. Siyasal yelpaze çok hareketlenecektir. Doğu ve Güneydoğudaki sonuçlar ise ülkenin gündemine oturacak özerklik ve bayrak gibi tartışmalar sürüp gidecektir. Bu bölge ile ilgili konuları ulusal ve uluslar arası alanda bundan böyle hep duyacağız.
Şimdi artık iktidarın kucağında işsizlik, yoksulluk, güneydoğu gibi sorunlar var. Muhalefet partileri ise iç sorunlar yaşayacak olup, var olup yok olma mücadelesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Ancak siyasette geleceği kestirebilmek zordur. Bu kaygan zeminde siyaset ve partiler nereye gidecek ve ülkenin durumu ne olacak bilemiyoruz sadece tahmin ediyoruz. Görünen o ki iç politikada yargı ile yasama ve yürütmenin görev alanlarını, başkanlık sistemini, ekonomiyi, işsizliği, eğitimi,
sağlığı ve dış politikada da Kıbrıs’ı, Avrupa Birliğini, ermeni sorununu ve güneydoğu bölgesinin durumunu epey tartışacağa benziyoruz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı