REKLAMI GEÇ

SEÇİME KADAR NELER OLACAK?

13 Aralık 2010 Pazartesi

Toplum bugünlerde öğrenci olayları, üç liderin sözde tartışmaları, Dünya’yı sarsan “Wikileaks” belgeleri derken gerçek sorunların unutulduğu bir ortamı yaşamaktadır.
Ülkemiz 2011 Haziranında yapılacak bir seçime ağır ağır gitmektedir. Çok önemli konular bir başka anlatımla iç politikadaki seçim kanunları değiştirilmeden, işsizliğe çare bulunmadan ve gelirler ve ücretler iyileşmeden, iç çatışmalar önlenmeden gidiyoruz ve bu konuları hiç konuşmuyoruz.
12 Eylül 1980 ihtilali ile başlayan ve zamanla büyüyen sorunlar giderek çözümsüz hal almış, ülkenin varlığını tehdit eder bir noktaya gelmiştir. Adı ileri demokrasi, Dünya’nın 16. büyük ekonomisi ve lider ülke deyip övünüyoruz. Özel ve temel yasalar tümüyle değiştirilmiş, ceza sistemi allak bullak olmuş ve cezaevleri ağzına kadar dolmuştur.
‘Ekonomik anlamda dünyada en hızlı kalkınan ülkelerinden biriyiz’ denilip, krizin Türkiye’yi etkilemediği iddia edilmektedir. Gerçek bu değildir. Dış ticaret açığı 10 aylık 55 milyar dolardır. Yıl sonu itibari ile bunun 65 milyardan aşağı olmayacağı kesindir. Türk parası ile 100 katrilyon TL olacağını kabul etmek gerekir. Hangi ülke 100 katrilyonun getirdiği yükü kaldırabilir? Birleşmiş Milletler’in endeksine göre gelişmişlik sırasında tam 126. sıradayız. Ücretlerin çok az artığı bir ortamda akaryakıt ve tüm temel ihtiyaç maddelerine yüzde 40 zam yapılmıştır. Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanırken ve dolaylı vergileri yüzde 70’lerde öderken, İstanbul Borsası’nda yabancıların yüzde 200’lerde para kazanması karşısında iyiyiz demek mümkün değildir.
Bu şartlar altında 2011 Haziranında genel seçime gidiyoruz. Seçim takvimi Mart 2011’de başlayacaktır. Bazıları şimdiden yelkenleri indirmiş bazıları da seçimleri kazanacağından emin bir tavır ile bazı icraatlarını seçimden sonraya bırakmaktadır. Hiç kimse 2011 seçimlerini çantada keklik görmemelidir. Şimdiden futbolcular, sanatçılar, kirlenmiş insanlar, evlatlar, eskimiş bürokratlar ve başka partilerden dönüp gelen pişkin politikacılar aday olmak için sıraya girmişlerdir. Cumhuriyeti kuran bu yüce meclise girince ne yapacağını bilmeyen bu tür şahısların hesaplarının tutacağını zannetmiyorum.
Toplumların gelişmeleri hep çileli olmuştur. Bu nedenle millet olabilmek ve devleti yaşatabilmek kolay değildir. Fransa bu süreci 200 yıl yaşamış ve Almanya ile diğer Avrupa ülkeleri, 2. Dünya Savaşı’nın getirdiği travmayı henüz unutmuş değillerdir. Süreci yaşamadan, eziyeti ve çileyi görmeden, insan haklarını, demokrasiyi ve hukuku öğrenmek mümkün değildir.
Ülkemizde son 15 yılda AB ve ABD’nin istemlerine dayanan ve geleceğini belirleyen çok önemli kararlar alındı: 1980 sonrası iktidara gelen tüm partiler bu dış istemlere uymuşlar ve halka da bir şey sormamışlardır. Toplumumuz bu aşamada haklarına sahip çıkan, kendi kararını kendi veren ortak bir irade haline gelememiştir.
Ayakta durabilme ve hayatını idame ettirme zorluğu yaşayan insanımız örgütsüz olduğu için aldatmacalara ve sahte umutlara kolayca inanmaktadır. Böyle olunca da güç ve otorite bir kişinin veya bir partinin etkisi altına girmektedir. Böyle olunca da “ileri demokrasi”, “insan hakları”, “gelişme ve küreselleşme” gibi sözlerle ülke yönetilince yaşamın her alanına tahakküm edilebilmektedir. Bu sanal dünyanın aşılması gerçekten zordur. Halkın bu esnadaki görevi, örgütlü güç haline gelip hak ve hukukunu korumasıdır. Bunun da yolu seçimden geçmektedir.
Küresel güçler, gelecekleri için mal ve sermaye üstünlüklerini yaratıp, buna ek olarak iletişim, basın yayın ve televizyon gücünü yaratıp, siyasetten spora, sanattan ekonomiye, haberlerden dizilere kadar her gücü kullanmaktadır.
Basın-yayın, müzik, film, belgeseller, kamuoyu araştırmaları, anketler, yanıltma amaçlı haber ve yorumlar kamuoyunu yönlendirmektedir. İç ve dış ekonomik kuruluşlar, her alanda gücü ele geçirdikleri için ülkenin ulusal çıkarlarına, geleneklere ve toplumsal dengelere zarar vermektedir. Bunca olumsuz şartlara rağmen halkımız halen işi çözebilecek ve tuzakları engelleyebilecek durumdadır. Önünde sandık vardır. Kaderine el koyabilecek durumdadır. Cebine baksa, mutfağına baksa, televizyonları izlese, işsizliği, hayat pahalılığını düşünse, gerçekler anlaşılacaktır. Seçimlerde herkes sandığa gitse, oyunu kullansa ve siyasete önem verse, halkın kaderine ve geleceğine el koymasının vaktinin geçmediği anlaşılacaktır.

İsmail AĞAR

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı