REKLAMI GEÇ

AH BİZ KADINLAR!

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Mahkeme salonundaki seksenli yaşlardaki yaşlı çifti şaşkınlıkla izleyen hakim önce yaşlı kadına sorar: Teyze neden boşanmak istiyorsun anlat bakalım?
Ağlamaktan ve yaşlılıktan şişmiş gözlerini aralayarak anlatmaya başladı yaşlı kadın:
“Benim çok sevdiğim bir kadife çiçeği vardı. O hatırlamaz ama, onun verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprakla üretmiştim ve büyütmüştüm onu. Bizim hiç çocuğumuz olmadı ve ben onu çocuğum bildim. Bir süre sonra çiçek korumaya başladı. O dedi ki bana; her gece güneş doğmadan önce sularsam iyi gelirmiş. Ve ben her gece uyanıp bir tas suyla suladım onu. Taa ki geçen geceye kadar…”
“Evlendik evleneli bu adam bir gece bile kalkıp bir kere de ben sulayayım” demedi.
“Geçen geceye kadar görmezden geldim. O gece gücüm tükenmiş uyuyakalmışım. Ben böyle duygusuz umursamaz bir adamla 50 yıl geçirdim, bir kere bile benim görev bildiğim işi üstlenmedi.”.

Hakim şaşkın yaşlı adama sordu: “Senin diyeceğin bir şey var mı baba?” Yaşlı adam bastonuna dayanarak güç bela vardı kürsüye, utana utana fısıltıyla anlatmaya başladı hakime tane tane:
“Hakim bey evladım, ben 60 senedir bahçıvanlık yaparım. Ayşe’mle evlendikten sonra en güzel çiçeklerimi ona getirirdim. Bir gün Ayşe’min boynu çok ağrıdı, onu hekime götürdüm. Hekim ‘boynu kireçlenmiş, çok uzun süre yatmasın, yoksa daha da sertleşir kötüleşir , her gece uykusunu bölüp gezinsin’ dedi. Hekimi hiç dinlemedi bizim hatun. Lafım geçmedi. O günlerde tesadüf, bu çiçek kurumaya başladı. Ona: ‘Bu çiçeği gece geç vakitte sularsan geçer’ dedim.
Her gece onu uyandırdım ve o çiçeği suladı ben onu izledim. Ve her gece o yattıktan sonra kalktım, saksıdaki suyu boşalttım. Çünkü kadife çiçeği gece sulanmayı sevmez hakim bey… Geçen gece de… Yaşlılık…uyanamadığım için onu da uyandıramadım. Canımdan çok sevdiğim Ayşe’min boynu yine kötüleşebilir diye çok üzüldüm…”

Sevgili Üstün Dökmen’in bir sunumunu çok beğenmiştim. Diyordu ki: “Erkekler çok kolay varlıklardır. Anneleri onların başını okşayarak geçirir evden ve okşayarak karşılar. Aman da benim paşa oğlum gelmiş! Aslan oğlum gelmiş. Çünkü onlar hep annesinin paşası , aslanı olmaya alışmışlardır.”
Adam eve gelir, aşağıdan zile basar. Kadın dairenin kapısını açıp, mutfakta pişmekte olan yemeğe döner.
Adam dairenin açık kapısından girerken çığlık çığlığa içeri seslenir. “Ben geldimmm!!! ”
Sanki kapıyı ona karısı açmamış gibi, sanki geldiğini duymamış gibi.
“Adamın derdi, annesinin karşıladığı gibi karşılanmaktır” der Dökmen.
Kadın kapıya gelse, bir kere okşasa adamın başını, “Aman da benim aslan kocam gelmiş! Paşa kocam gelmiş!”
İşte hepsi bu kadar. Adam başka ne ister?
Arada sırada da, kurufasulye pişirdiğinizde, “Ya ben bu kurufasulyeyi kayınvalidem gibi yapamıyorum. Hiç kimse onun kadar lezzetli yapamaz bu kurufasulyeyi” derseniz bitti.
İşte bu kadar!
Biz erkekler kulak memesi yumuşaklığında kurabiyelik hamur oluruz.
Espri de yapıyor olsa sevgili Dökmen, inanılmaz doğrudur bu.
Ve şöyle noktalar: “Bundan 20 yıl önce bir gün köfte yaptım. Eşim çok beğendi ve ondan daha güzel yaptığımı söyledi. O gün bugündür bizim evde köfteyi ben yapıyorum.”
Hepsi şaka gibi ama gerçek. Erkekler bu kadar yalın ve sade iken, biz kadınlar bir günde dört mevsim yaşarız. Hatta bazen bir saatte. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. Neye gülüp neye ağlayacağımız belli olmaz. Gülünecek şeylere ağlar, ağlanacağı zaman güleriz. Aslında bizi yine biz tanırız, biz biliriz. Optimum Denge Modeli’nin kurucusu sevgili Tamer Dövücü’ye göre ise, erkekler SONUÇ odaklıdır, kadınlar ise neden? Niçin? Nasıl? Ne zaman? Ne kadar? Kim? Bilmeden ikna olmaz, huzur duymazlar. Bu eleştirilecek bir durum değildir ona göre, cinslerin kimyasalları, hormon ve salgılarıyla ilgili bir durumdur. En doğrusu hepimiz birbirimizi olduğu gibi kabul etmektir. Kadınlar daha zarif ve kırılgandır, kendilerine kibar ve ince davranılmasını severler ve ilgi beklerler. Birbirlerine ve karşı cinse karşı da aynıdırlar. Bu yüzden yine kadınları en iyi kadınlar tanır ve anlar. Tamer Dövücü şöyle anlatır: Kadın televizyon izliyordur, “çok üşüdüm” der adama. Adam da der ki: “Git üstüne bir hırka al!”
Kadın ilgilenilmek, özen gösterilmek, farkedilmek istiyordur. İstediği budur, yoksa gidip hırkayı giymeyi bilir…
Yani erkekler sonuç odaklıdır. Onlara ima etmeden, doğruca istediğimizi söylemeliyiz. Dolandırmadan, uzatmadan, kısaca… Kısa ve net…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Adile ÇAKA   -  Bağlantı 20 Mayıs 2022, 11:55

Müthiş bir yazı!

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı