REKLAMI GEÇ

ÇOCUKLUĞUMUN ŞEHRİ

17 Eylül 2014 Çarşamba

Bugün hiç fırsat bulup yaşayamadığım tatilimin son günü. Evimin taş verandasında, tahta sandalyede oturdum, sessizliği dinliyorum.

Hemen 5 metre ilerdeki ıhlamur ağacında yaşayan bir saksağan çiftinin gürültüsünden başka hiç ses yok. Anlatacak ne çok şeyleri var, çınar ağacının yapraklarının hışırtısına inat…

Akşamları dolaşan kirpiler, şimdi hiç yokmuş gibiler. Onların yerini bizim sokağın kedileri çoktan kapmış, arta kalan mamaları tırtıklıyorlar…

Henüz sabah saatleri olmasına rağmen, yüzüme değip geçen tatlı esintiyle, rüzgarlaşıveren çocukluğum geldi aklıma birden.

Sarmaşık asma yapraklarıyla bezenmiş, ahşap küpeşteli, çocukluğumun geçtiği sokaklar…

İçine hüzün sinmiş ve bir o kadar da huzur taşan arnavut kaldırımlı dar sokaklar…

At arabalarının tıkırtısının, nal seslerine karıştığı, o daracık çıkmaz sokaklar…

Beyaz badanalı, kırmızı tuğlalı, sağlı solllu uzanan pejmürde evlerin döküm kapıları önünde, başlarında beyaz yazmaları, ellerinde dantel örgüleriyle oturan şen şakrak kadınlar…

Oymalı tahta pervazlardan sarkan sümüklü oğlan çocukları.

Hemen hemen Tolstoy’un romanlarında yaşanan hikayelerin, O. Henry’nin öykülerinin bir benzerinin harmanladığı, dramatik kaderlerin yüzlerine bıraktığı izlerden habersiz, yoksulluğun dip yaptığı ama bir o kadar da güleryüzlü, güzel kalpli insanların sokakları…

At arabacısı Hakkı Amca’nın o babacan sesini duyduğumuzda oyun mekanımız olan at arabasının geldiğini anlardık. Bütün kızlar at arabasının üstünde toplanırdık, oğlanlar çember çevirip topaç döndürürken.

Kirada oturduğumuz, taş merdivenli taş evimizin, kocaman çerçeveli derin penceresinden, annem camı tıklayıp parmağını sallayana kadar oynardım arabanın üstünde.

Bakkal Ali Amca’nın kırmızı deri kaplı veresiye defterine yazdırıp aldığım, çarşı ekmeğinin ve babaannemle birlikte yaşadığımız 5 kişilik ailemize bile bir kaç gün yeten 100 gram peynirin tadına doyum olmazdı. Dört lokmada katık ettiğimiz zeytin, ya şimdiki zeytinlerden farklıydı ya da biz çok severek yerdik.

Kışın diz boyu kar yağardı o zamanlar. Sabahları okula giderken delik ayakkabılarımdan sızan ve akşama kadar kurumayan kar suyuna rağmen, pürüzsüz ve dümdüz kar yığını sokaklardan geçerken ayak izlerimi bırakmak için bir oyana bir buyana bata bata koşuştururdum.

Çatılardan boyları bir metreyi bulan buzdan sarkıtlar sallanırdı, babacığım sıkı sıkı tembihlerdi sarkıtların altından yürümememiz için.

Uğruna insanların öldüğünü, hayatların söndüğünü bilmeden ısındığımız kömürün sönmesini hiç istemezdik. Ama kışlar sert geçerdi Afyon’da ve genellikle kışın ortasında bitiverirdi kömürlerimiz.

Herşeye rağmen, lüks çinko sobalarımızın üstünde közlenen kestanelerin tadına doyulmazdı. Hele sobada kızarmış ekmeklerle yapılan sabah kahvaltılarına…

Hemen hemen bütün şehrin üstüne çöken yoksulluk ve içine sinmiş hüzüne ve dört mevsim yaşanan ayaza, soğuğa rağmen, biz… Biz…

Kurtuluş savaşının kazanıldığı toprakların çocukları…

Ki belki de bu yüzden yoksulduk, bu yüzden hüzünlüydük. Atalarımızın kanlarıyla yunmuş bu topraklar o yüzden kederliydi ve matemdeydi.

Ve biz… Her şeye rağmen hayaller kurardık. Hayallerimizden hiç vazgeçmedik. Mücadelenin kutsal suyundan içtik. Türkiye’min dört bir yanında Kral Arthur’un şövalyeleri gibi, kendi kaderimizi bulmak üzere yola koyulduk. O, zorlu ve kutsal yola…

AFYONKARAHİSAR HALKINA VE AFYON LİSESİ 1982 MEZUNLARINA İTHAFIMDIR…..

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Fıkret Hosca   -  Bağlantı 29 Eylül 2014, 23:23

Yazılarınızı ılk defa okudum arkadaşım Adem tavsıye ettı kurtuluş savaşımızın kazanıidıgıtopraklardakı çocukluk yıllarını çok güzel anlatmıştınız ınsallah yazılarınızı takıp ederım. Teşekkürler .

Adem GUMUS   -  Bağlantı 20 Eylül 2014, 10:38

mukades hanim gercekten yaziniz bizi cocuklugumuza tarihe ve gecmisimize goturdu.bir dahaki yazinizda o gunlerle bu gunku nu kiyaslarsiniz bizim cocuklugumuzla bizim cocuklarin yasantisini arti ve eksileriyle ele almaniz dileyigle basarilar

Y.Güngör AÇIKGÖZ   -  Bağlantı 18 Eylül 2014, 00:52

Çocukluk, gençlik anılarımın en güzel kardeleni, canım kardeşim. Ne güzel yazmışsın, ne güzel anlatmışsın. Sadece bir kaç saniyede okudum dersem inanır mısın ? Ne zaman geçti o günler, nasıl geçti onca yıl ? Zaman kavramı ? İyi ki varsın kardeşim.

ugur c.erismis   -  Bağlantı 17 Eylül 2014, 22:32

duygulandırdın. yüreğine sağlık sevgi ve selamlar

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı