REKLAMI GEÇ

BU NE PERHİZ?

7 Mayıs 2018 Pazartesi

Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir?

Bu toprakların kadim sorusudur. Nice akıl yürütülmüştür, nice tartışmalar yapılmıştır bu soru üstüne.

Çok okuyan da bilir, çok gezen de bilir. Peki, iyi midir bilmek? İşte bir başka soru daha. İnsan her zaman merak etmiş, her zaman bilmek istemiştir. Doğru yolu tutanlar hem meraklarını gidermenin hem de bilgi edinmenin anahtarına ulaşmıştır.

Bilmek çoğu zaman hep iyi, güzel ve değerli bulunmuştur insan evladınca. Oysa bilmek çoğu zaman can sıkıcı, eziyet edici olmuştur.

Örneğin bir sürü ülkeyi, o ülkelerin kentlerini gezer, görür, incelersin. Günlük kent yaşamının sakin, düzenli aktığını şaşırarak öğrenirsin. Döner kendine bakarsın: günlük kent yaşamının her anı karmaşa, hengame, bağrış çığrış, kısaca stres dolu olduğunu anlarsın. Oralarda araçlar nereye park edeceğini, nerede duracağını, ne zaman yol vereceğini, durup dururken korna çalmayacağını bilir. Kimse sıradaki insanlara saygısızlık etmez, sırasını bekler, birbirine gülümseyip selam verir. Portakalının kabuğunu, burnunu sildiği kağıt mendili, sigarasını arabasının camından yola atan olmaz. Kaldırımı işgal edip keyfince malını sergileyeni de, dükkanının önünü depoya ya da çöplüğe çevireni de, tavla oynayanı da, üç beş masa atıp çay satanı da göremezsin. Pazar yeri toplanınca bir dahaki pazar yeniden kurmamak için pis, paslı tezgahını da, çöpünü de bırakıp gideni görmezsin. Her yıl yeniden yapılan kaldırımlarda çamura belenen insanları da, her yağmurda yollarda açılan çukurlara düşen arabaları da görmezsin. Trafikten uyanıkça kurtulup hak gasp eden çakarlı araçları da, emniyet şeridini tapulu yolu eyleyeni de görmezsin. Hele hele işiyle, malıyla, hizmetiyle değil de devasa koca koca tabelalarıyla kenti karmakarışık ne idüğü belirsiz bir panayıra çeviren dükkan sahiplerini hiç göremezsin. Tabi bu işleri görüp de sessiz kalan, önlem almayanları da göremezsiniz.

Tüm bunları öğrenip merakın artınca, iyice okuyup araştırırsın oraları. Okuyup, araştırıp, sorup soruşturdukça daha çok bilirsin, daha çok öğrenirsin. İnsanlar okuyunca gerçekten okur, diploma almışsa onun bir değeri, anlamı vardır. İşini saygı duyarak yaparlar. Ahbap-çavuş ilişkilerinin hükmü yoktur, öyle her önüne gelen imzalı bir kartvizitle iş aramaz. Uzmanlık, büyük, değerdir vb. vb. vb.

Demek ki çok okuyan da çok gezen de bilse, bilgi işler değilse, bilginin bir kıymeti yoksa boştur. Hatta bu durumda bilgi yüktür, azaptır sahibine.

Demek ki soruyu farklı sormalıyız:
“Bilgiyi değerli bulan kafalar mı, işini bilen kurnaz kafalar mı?”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı