REKLAMI GEÇ

KORSANLIK BİTELİ YÜZ YIL OLDU

4 Aralık 2017 Pazartesi

“Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.”
Mustafa Kemal Atatürk

Uzun uzun düşündüm, okudum, dinledim, tartıştım.

Tüm politik, siyasal bilgimi kullanmaya çalıştım; tarih bilgime göz attım, yaşam deneyimimi masaya yatırdım; yoğurdum, dinlendirdim bir daha yoğurdum:
İşte vardığım sonuç:

ABD İran’a ambargo koyuyor, Türkiye ambargonun karar alıcısı ya da imzacısı değil.

Türkiye İran’la bir tür ticaret yapıyor. Petrol alıp karşılığında İran’a dolaylı biçimde para ve altın veriyor.

ABD, ‘sen İran’dan petrol alırsın ama altın, para veremezsin’ diyor Türkiye’ye.

Teknik terim, anlaşılmaz sözler yok yazımda, basit ve sade.

ABD’deki davanın özeti şu:

‘Ben ambargo koydum, sen beni dinlemedin, seni (Türkiye’yi) yargılıyorum’dur.

Bu dava sopadır; sahada alamadıklarını masada isteyenlerin sopasıdır.

Bu dava; Türkiye’nin devlet olma, kendi çıkarına iş yapma iradesini hiçe sayma, bu iradeye darbe vurmadır.

Bu davayı haklı görmek, bu davadan mantıklı ya da evrensel hukukla bağdaşan bir mantık çıkarmak; abesle iştigal etmektir.

ABD’nin ben istersem ambargo koyarım, istersem savaş açarım, istediğim ülkeye girerim, istediğime dava açar, istediğimi mahkum ederim anlayışını savunacak bir akıl olduğunu düşünmüyorum.

Para trafiği, rüşvet, uygunsuz işlem, Rıza ya da benzer mafyamatik insanların işin içinde olması, birilerinin bu işten nemalanması vb. vb. konularında söyleyecek çok sözümün olması, şiddetli eleştirilerimin olması yukarıda yazdıklarımı hiç etkilemiyor.

Bu konuda en çok üzüldüğüm ve kızdığım şudur: bu davadan hareketle siyasi duruş belirlemeye çalışan, bu davadan bir yarar uman ve böylece ABD’nin bu korsanlığını yasallaştırıp ülkesinin istemese de karşısında duran akıldır.

Beni üzen gücünü kendi düşüncesinden, kendi bileğinden alamayan; söylediği sözle, taşıdığı özle ağırlığını koyamayan kafanın, Dünya’nın bir ucundaki ve adeta korsan bir davadan medet ummasının hoşgörüyle karşılanmasını beklemesidir.

Bu dava Türkiye’nin egemenlik haklarının gaspıdır.

**Bu arada Atatürk’ü hala biçimsel anlayışa hapsederek adıyla anacak, anlamını anlamayacak, anlatmayacaksak tüm çaba boşunadır.

Çaba boşuna olursa başımıza geçirildiği gibi geçirilecek çuvallar nedeniyle daha çok davalar görürüz (göremeyiz!).

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı