REKLAMI GEÇ

Girişimcilik Bilinci Oluşturmak

6 Nisan 2017 Perşembe

Ülkelerin kalkınması ve refahın sürdürülebilirliği için en önemli şart olan girişimcilik bilinci oluşturulması gerçeği son on beş yıldır istihdamsız, tüketime, ranta ve borca dayalı büyüme yolunu tercih etmiş olan ve yolun sonuna geldiği için her alanda yeni girişimcilere ihtiyaç duyan Türkiye’yi yönetenler tarafından da fark edilmiştir. Bu nedenle girişimcilere iş fikirlerini hayata geçirebilmeleri için yardımcı olabilecek birçok kaynak eğitim, hibe ve kredi olarak sunulmaktadır.

Türkiye’nin en önemli problemleri olan işsizlik ve fakirliğin çözümü, girişimciler için olumlu düzenlemeler yapılarak önlerinin açılması ve topyekün GİRİŞİMCİLİK SEFERBERLİĞİ başlatılarak bürokratik engellerin kaldırılması, her alanda gerekmekle birlikte acilen girişimcileri teşvik eden kurumların dışlayıcı değil kapsayıcı bir yapıya büründürülmesi ve yatırımların kolaylaştırılmasıyla mümkündür.

Özellikle gençlerin ve kadınların başarılı girişimlerde bulunması Türk toplumunu ileriye götürecek tek çözüm yoludur

Girişimcilik bilincinin yerleşmesi için girişimcilik eğitimlerinin ana sınıfından başlayarak tüm okul ve üniversitelerde yaygınlaştırılması, girişimci insanlar yetiştirmemiz, hem kişisel gelişimini tamamlamış sağlıklı bireylerden meydana gelen bir toplum oluşturmamıza hem de sanayileşmemize ve ekonomik olarak güçlü olmamıza katkı sağlayacaktır. Bunu sağlayarak kamunun et süt ticareti ile uğraşması, belediyelerin parkecilik, fırıncılık, lokantacılık ve pidecilik yapması gibi anlamsız uğraşlarının da önüne geçmeliyiz ve milletin öz kaynakları ile siyasilerin arpalıkları ve devletin sırtında birer kambur haline gelmiş olan kamu iktisadi teşebbüslerinin devrini de kesinlikle kapatmalıyız.

Girişimcilik yeteneği oldukça büyük olan insanımız, önü açılınca ürün ve hizmetleri farklı sunarak, beklenti ve talepleri yerine getirerek ya da yeni bir alanda, geniş bir boşluğu doldurarak yeni girişimcilik örnekleri sergileyebiliyor.

Girişimcilik konusunda yanlış uygulamaların devam etmesi yeni girişimleri engelleyeceği gibi, dış dünya ile ilişkilerimiz daha fazla gerilecek olursa yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye’ ye gelmesini durdurur ve en önemlisi artık dünya ile bütünleşmek isteyen Türk girişimcilerinin yatırımlarını hatta fabrikalarını sökerek yurt dışına götürmelerine neden olacaktır. Türk girişimciler böyle bir ortamda yurtdışına giderse, yabancı yatırımcılar Türkiye’ ye hiç gelmeyecektir. Halbuki Türkiye Avrupa’ya mesafe olarak yakınlığı, eğitimli ve genç nüfusu ile dünyada en fazla yabancı yatırım çekebilecek güçtedir. Buna karşın Merkez Bankası `nın verilerine göre, son yıllarda Türkiye’den OECD ülkelerine, Ortadoğu ülkelerine ve diğer ülkelere milyonlarca dolarlık doğrudan yatırım yapılmaktadır. Söz konusu fiili sermaye çıkışının büyük kısmı imalat sanayi olmakla beraber son dönemlerde hizmetler sektörüne yönelik yatırımlara da gitmektedir. Resmi açıklamalara göre yurtdışında doğrudan yatırım amacıyla bulunan Türk sermayesi rakamları yıldan yıla artmaktadır. Dünya’nın 80 ülkesinde milyarlarca doların üzerinde doğrudan yatırım ve sermaye ihracatı yapmış olan Türk girişimcilerin yurt dışını acaba tercih mi ettiklerini yoksa Türkiye’ deki engeller ve yurtdışındaki teşvikler daha cazip olduğu için mi gittiklerini araştırmak gerekir.

Bilgi çağında doğru analiz edilmeyen bilgi sürekli yeni krizler doğuracaktır. Dünyadaki krizleri ve kriz bilgilerini hızlı ve doğru analiz etmek, krizleri umursamak, hemen önlem almak, Kriz bize gelmez diye beklememek lazımdır. Ancak bu şekilde Çince’de tehlike ve fırsat anlamına gelen krizleri fırsata döndürmemiz mümkündür. Krizler sürekli tekrarlanacağına göre, biz de krizlerde sürekli zayıflayıp hatta kriz üreterek yeni krizlerin de kaynağı olmak yerine krizlerden daha güçlü çıkma yöntemlerini uygulamalıyız.

Türk girişimcilerinin ülkemizde enerji, işçilik ve hammadde maliyetlerinin fazla olması, bürokratik engeller, vergilerdeki adaletsizlik, rüşvet ve diğer nedenlerden dolayı yatırım yapmak istemediklerini sık sık duymaktayız. Bu konuların çözülemeyecek bir yanı olmadığı düşünülürse, halledilmeyecek bir sorunumuzun olmadığı görülmektedir.

Ancak güçlü bir girişimcilik bilinci oluşturarak rant ve faiz cazibesini azaltabilir, üretim, kâr ve ücret gelirlerinin toplam milli gelir içerisindeki nispî paylarını yükseltebilirsek, ülke ekonomisindeki sürdürülebilir toplumsal kalkınmayı başlatabiliriz.

Üretmeyen, Rant ve faizlerin yüksek olduğu bir ekonomik yapıdan, kâr ve ücretlerin nispeten daha yüksek olduğu bir ekonomik sisteme geçiş, büyük ölçüde ülke ekonomisinde etkili ve yaygın bilinçli bir girişimci ordusunun harekete geçmesi ile mümkündür.

Not: 8 Nisan Cumartesi 10.00 – 19.00 arası Denizli Yazarlar Birliği Standı’nda girişimcilik ve diğer kitaplarımı imzalayacağım. Kitap fuarında buluşmak dileğiyle tüm dostlarımız davetlidir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı