REKLAMI GEÇ

EKONOMİ İYİ Mİ?

24 Mayıs 2018 Perşembe

Ekonomik durumumuz hakkında televizyonlarda ve basında söylenenler insanımızın aklını karıştırmış. TÜİK verilerine göre ekonomimiz 7.4 oranında büyümüş. Bu büyümeyi hazmedemeyen dış güçler doları yükseltiyormuş. Dolar lobisi faiz lobisi ile birleşmiş enflasyonu azdırıyormuş. Bunları söyleyenler kelli felli adamlar olduğu için vatandaş gülse mi ağlasa mı karar veremiyor. Bize soruyorlar.

Ekonominin iyi olup olmadığını anlamak için böyle derin analizleri saatlerce dinlemeye gerek yok. Bunun tespiti çok basit. Vatandaş olarak sadece şu 6 soruyu soralım. Cevapları evet ise ekonomi iyidir.

1- Ekonominin iyi olması için dolar kurunun çok düşük olması ve sabit olması gerekir. Yani dalgalanmaması ve yarın kaç TL olacağını bilmeniz gerekir. Dolar kurunun 1.18 TL olduğu iyi günleri bir hatırlayın. Dolar kuru çok düşük mü?

2- Ekonominin iyi olması için faizlerin çok düşük olması gerekir. Bir zamanlar düşüktü. Hatırlayın. Faizler şimdi çok düşük mü?

3- Ekonominin iyi olması için Enflasyonun çok düşük olması gerekir. Fiyatların hesapsız bir şekilde artmaması gerekir. Fiyatlar ucuzluyor mu?

4- Ekonominin iyi olması için ihracatın ithalattan fazla olması gerekir. En azından dış ticaret açığının çok düşük olması gerekir. Cari açığımız çok düşük mü?

5- Ekonominin iyi olması için borcumuzun çok düşük olması gerekir. İç ve dış borcumuz çok düşük mü?

6- Ekonominin iyi olması için insanların kazançlarından bir şey artırıp her ay tasarruf edebilmeleri, gerekir. Para biriktirebiliyor musunuz?

Cevaplarınız evet değil ise, ekonominiz iyi değildir.

Peki, ekonomi nasıl bu hale geldi? 2002 yılında alınan önlemler sonucu enflasyon düşmüş, TL güvenilir ve değerli hale gelmiş, dolar 1,18 TL olmuştu. Terör sıfırlanmıştı. Krizin üstüne demokrasi gelecek denilince bol para kazanmayı amaçlayan dış sermaye kredi musluklarını açtı. Biz de gelen parayı üretim yerine tüketmeye, konut, köprü yol yapmaya harcadık. El parasıyla ödünç refah yaşadık. İthalat ve tüketim ile gelen süper büyümenin doğal sonucu dış ticaret dengesinin süper bozulması ve cari açığın artması oldu.

Eldeki üç beş varlığı ve ürünü yabancılara satarak ihracat yapsak da, ithalatımızın artış hızı, ihracatımızın artış hızını 3’e katlayınca dolar borcu yabancıların gözünde yakında ödenemez hale geleceği düşünülmeye başlandı. Cari açık artınca doğal olarak daha fazla borçlanma ihtiyacı doğuyor. Ekonominin çarklarını döndürmek için gerekli olan dış kaynak, yani ihtiyaç duyulan borç miktarı da otomatik olarak artıyor. Bir yandan devletin yüksek olan mevcut borçları ve bu borçların faizleri ödenecek, üzerinede en azından cari açığı kapatacak kadar borç bulabilirsek, büyüme olmasa da, yeni iş alanları yaratılmasa da, en azından mevcut durumu koruyabileceğiz.

Şu an sadece TÜİK tarafından yayınlanan 2017 Aralık ayına ait dış ticaret endekslerine bakmak bu olumsuz gidişin artarak devam edeceği sinyallerinin 6 ay önceden verdiğini görmek için yeterli. Bunun yanında 2015 ve 2016 yılında başlanan projeler, maliyetlerinin en az üç katına verilen ihaleler, kalitesiz yollar ve ürünler maliyetleri, enflasyonu, faizleri ve dolar kurunu ayrıca körüklüyor.

Ekonomi, sanayi, savunma, eğitim, sağlık, bürokrasi ve ülke yönetiminin artık tek elden yönetileceği, çok sesliliğin olmayacağı bir dönemde birçok şeyin üstünün örtülebileceği düşüncesi insanları şimdiden önlem olarak dolar almaya sevk ediyor. Çünkü maaşları, birikimleri, varlıkları günden güne eriyor.

Bunun yanında üretimimizi sürdürebilmek için tamamen ithalata bağımlı hale geldik. Türkiye’nin 2017 yılında birim ithalat için ödediği para döviz bazında bir önceki yıla göre yüzde 7.5 pahalanmış. Buna karşın birim ihracat karşılığında kazandığımız döviz sadece yüzde 1.5 artmış. Bunun anlamı, bir birim ithalat yapabilmek için gereken dövizi kazanabilmemiz için yapılması gereken birim ihracat miktarının 5 kat artmış olması. Yani yüksek katma değerli teknoloji ürünleri yapamadığımıza göre aynı ürünlerden 5 kat daha fazla üretip çok daha fazla ihracat yapılması gerekiyor. Girdiler de ithal olduğu için daha fazla dövize ihtiyaç duyuyoruz. Bu da doları fırlatıyor.

Döviz ihtiyacını artıran bir diğer konu ise, özel sektörün yani şirketlerin döviz cinsi borçlarının, devlet kesesinden sağlanan onca teşvik ve desteğe karşın çok yüksek olması. Yandaş işadamları hem devlet elindeki fabrikaları satsın her şey özelleşsin, serbest piyasa olsun derken, hem de Kredi Garanti Fonu kalıcı olsun diyerek neredeyse hazineden şirketlerin kasasına doğrudan ve tek taraflı çalışacak, sürekli bir akış talep edecekler.

Bu arada Türkiye’de en fazla kar eden finans sektörü de dövizin yükselmesinde oldukça etkili. Bankaların dış borcu had safhaya ulaşmış durumda. Bu da kısa vadede doların ateşini körüklemeye devam edecektir.

Bunun yanında TL 5 yıldır kesintisiz değer kaybediyor. Üretimimiz, dolayısıyla ihracatımız ithalata bağımlı olunca, TL’nin değer kaybı doğrudan üretim maliyetlerini artırıyor. Bunun sonucunu biliyorsunuz. Pahalı fiyatlar, yüksek enflasyon, daha fazla para ihtiyacı, daha yüksek faiz ve yüksek dolar.

Bu şartlarda uygun üretim yapmak ve ürettiğini satmak mümkün değildir. Uygulanan ekonomik model borçlanarak tüketimi teşvik etmeyi bırakmadıkça, köklü bilimsel eğitim reformu yapılmadıkça ve kurumlar kapsayıcı yani vatandaş odaklı olmadığı müddetçe üretimimizin tasarıma dayalı, teknolojisi, katma değeri yüksek olması mümkün olmaz. Doların yükselmesinde yabancı sermayenin spekülatif etkileri en fazla 1-2 puan etkileyebilir. Yurtdışında doların değer kazanması, petrol fiyatlarının artması da 1-2 puan etkileyebilir. Bunu dış güçler dolar darbesi yapıyor şeklinde yorumlamak sadece yel değirmenleri ile uğraşmaktır. Bir an önce kendimize gelip bol keseden atmayı ve harcamayı bırakmalı, işimize bakmalıyız. Eğitimimizi düzeltmemize, ezberi bırakmamıza, fen liseleri ve teknoloji üniversiteleri açmamıza, 10’ar kişilik sınıflar açarak kaliteli eğitim vermemize, çocuklarımızın yabancı dil öğrenmesine, ürün kalitemizi artırmamıza, maliyetleri düşürmemize, devlette ve özel sektörde verimliliği arttırmamıza, haksızlıkları gidermemize, adaletsizliği bitirmemize, rüzgar ve güneş enerjisine yoğunlaşıp petrol ve doğalgaz ithalatını düşürmemize, savurganlığı bırakmamıza, mali disiplini sürdürmemize, işleri iyi yapmamıza hiçbir dış engel olamaz. Ancak bunları düzeltirsek ekonomi iyi olur. Bu da sadece bizim elimizde.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı