REKLAMI GEÇ

EKONOMİK BÜYÜME

21 Aralık 2017 Perşembe

 

Türk ekonomisinin büyümesi ve sürekli yüksek rakamlarda gelişmesi gereklidir ve bunu her Türk canı gönülden istemektedir ve ister. Bunun aksi düşünülemez. Bu nedenle ekonomik büyüme rakamlarının yüksek çıkması hepimizi ziyadesiyle sevindirmiştir. Ancak aylık, üç aylık ve yıllık enflasyon ve ekonomik büyüme verileri açıklandığında her nedense vatandaşın hesabı bir türlü tutmamaktadır. Ekonomiden sorumlu yetkililerimiz TÜİK verilerini göstererek 2017 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 11,1 büyüdüğümüzü açıkladı. Öyle ki bu büyüme bir dünya rekoru. Çünkü Türkiye’nin bu büyüme rakamı Çin ve Hindistan’ı geride bırakmış durumda.

İmdi işin aslı öylemi bir bakalım; Başbakanın ve maliyeden sorumlu bakanın kendi dediklerine göre 2018 yılı kolay olmayacak. Hâlbuki ekonominin büyümesi bir ülkeye huzur ve refah getirir. Ekonomi iyi ise büyüme sürekli ve sürdürülebilir olur. İşsizlik azalır, cari açık azalır, katma değer ve istihdam artışı sonucu şirket karları, maaşlar ve vergi gelirleri fazlalaşır. Faizler düşer, krediler ucuzlar ve üretim artışı sonucu enflasyon ve dolar kuru düşer.

Bu verilere baktığımız zaman başbakanın ve maliyeden sorumlu bakanın endişesinin yersiz olmadığını görüyoruz. Çünkü TÜİK’in büyüme rakamları dışındaki tablolar tam tersine.

Türkiye’nin büyüdüğü söylenirken, bütçe açığı, cari açık, faizler, enflasyon, pahalılık, işsizlik düşmemiş, aksine büyümüş.

Dolar bazında baktığımızda ise 9 aylık dönemde yüzde 2,9’luk bir küçülme var. Yani aslında dünyadaki paralar karşısında küçülmüşüz.

Aynı şekilde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, Türkiye’de ekonomik büyümenin kaynağı olan ve 2017’de verilen krediler ve diğer mali teşviklerin geri ödenmeye başlanmasıyla birlikte 2018’de yavaşlaması sonucu, gelecek yıl büyümenin yüzde 3,9 seviyesinde olmasını öngörüyor.

Bunun anlamı ise 2017 yılındaki büyümenin kalıcı olmayacağı, esnaflara ve işletmelere verilen kredilere dayalı borçlanarak ve tüketerek büyüdüğümüzdür.

Üretime dayalı, kaliteli, istihdam ve katma değer sağlayan, sürdürülebilir bir büyüme olmamıştır.

Lafla yürütülen bir ekonomiden farklı bir sonuç çıkması da mümkün değildir.

Et, saman, hayvan yemi, kepek, pirinç, nohut, mercimek, kuru fasulye gibi tarımsal ürünleri dahi gümrük vergisini düşürerek ucuza ithal etmeye ve ülkede pahalıya satmak için yandaş ithalatçılara izin çıkarmaya devam edildiği sürece sadece 2018’de değil, 2019’da, 2020’de 2023 yılları da zor olur. Çünkü geçmişten ders almıyoruz. Ekonomiyi düzeltmek için önce “dolarları satın” denildi, bir faydası olmadı. Sonra yastık altındaki altınlara göz dikildi, bir sonuç alınamadı. Millet son birikimlerini kara günler için saklamak istiyor. Çünkü birikimlerinin risk altında olduğunu biliyor.

Aslında bu, bugünün veya bu yılın meselesi değildir. Son 15 yılda çözülmeyen problemlerin birikmesidir. Kurumların kapsayıcı olmadığını, kayırmacılık ve torpilsiz bir iş dönmediğini gören üretici, esnaf, iş dünyası ve en önemlisi yabancı sermaye kendini güvende hissetmiyor. Üretim için teknik eksiklik ya da eleman sıkıntısı yaşandığı için kimse yatırım yapmıyor.

Çünkü üretim yapmanın maliyeti çok yüksek, yatırım ve birikimlerimiz günden güne eriyor. Buna işaret etmek isteyen Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz son 10 yılda Türk Lirası’nın 3’te 2 oranında değer kaybettiğini söyledi. Şöyle ki, Türk Lirası’ndan 6 sıfırın atıldığı 2005 yılındaki 100 liranın bugün mevcut satın alma gücünün 35 lira seviyesine düştüğünü görüyoruz.

Sürdürülebilir ve hızlı bir büyüme için öncelikle fiyat istikrarını sağlamak gerekiyor. Bunu sağlayamazsanız fiyat artışları ile yani enflasyon ile kul hakkı yenmiş oluyor. Devletin asli görevlerinin birisinin ülkenin para biriminin itibarını korumaktır.

Paramızın itibarı ise kaybolmuştur.

Dilerseniz Durmuş‘un iddialarında bir doğruluk payı var mı bir kontrol edelim.

Bunun için basit bir hesap yapalım.

2005 yılında 1 USD için 1,35 TL ödeniyordu. Yani 100 TL karşılığında 75 Dolar alıyordunuz.

2017 yılında 1 USD için 3,85 TL ödüyorsunuz. Yani 100 TL karşılığında 25 Dolar alabiliyorsunuz.

Yani gerçekten Türk Lirası 3’te 2 oranında azalmış.

Demek ki iddialarda doğruluk payı çok yüksek.

Aynı şekilde asgari ücret veya emekli maaşları üzerinden TL’nin değerinin % 65 oranında devalüasyona uğradığını görebilirsiniz. Yurtdışına çıkma şansınız düşük olsa da kendi aldığınız maaşı döviz cinsinden hesap ediniz ve erimeyi görünüz. Bugün 300 Euro tutarındaki asgari ücret veya ortalama emekli maaşı gerçek büyümenin göstergesidir.

Vatandaşın büyüme hesabı böyledir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı