REKLAMI GEÇ

İTALYAN TİPİ BAŞKANLIK- İL DUCE

23 Mart 2017 Perşembe

Avrupa’daki iki büyük imparatorluk olan Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarının yıkılmasına neden olan birinci dünya savaşından sonra sadece savaştan mağlup çıkmış Almanya değil galip çıkmış olan diğer bütün Avrupa Devletleri ekonomi ve sosyal hayat bozulduğu için siyasi çalkantılar yaşıyor ve radikal rejim değişikliklerinden medet umuyordu. Rusya halkına karşı acımasız baskılar ile yeni kurduğu komünizm rejimini ayağa kaldırmak için uğraşırken İtalya ve Almanya benzer yöntemler ile Faşizm ve Nazizm rejimlerini deniyordu. Zulüm ile abad olunamayacağının en acı örneklerinin yaşandığı İtalyan tipi başkanlık döneminin acımasız diktatörü “İl Duce” yani (Lider-Reis) ünvanlı Mussolini’nin savaşın son günlerinde eşiyle beraber öldürülüşünü ve ayağından elektrik direklerine baş aşağı asılışını ve ülkesini nasıl harap ettiğini bilmeyen yoktur.

29 Temmuz 1883 tarihinde demirci bir babanın oğlu olarak Forli’de doğan Benito Amilcare Andrea Mussolini, öğrenimi boyunca disiplinsiz ve saldırgan tavırlarıyla dikkat çekmiş okuldan uzaklaştırılmıştır. Gençliğinde sosyalistti. Lozan Üniversitesi’ndeki eğitiminin ardından öğretmenlik ve gazetecilik yaptı. 1902’de askerlikten kaçmak için İsviçre’ye gitti. 1904’te İtalya’ya geri dönerek İtalyan Sosyalist Partisi’ne katıldı ve partinin yayın organı olan Avanti gazetesinde çalıştı. I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine orduya yazıldı. Savaş karşıtı olan Sosyalist Parti ile ters düştüğü için gazeteden atıldı. İki yıl piyade olarak askerlik yapan Mussolini savaşta yaralanınca sonra Milano’ya döndü ve ırkçı görüşlü Il Popolo d’Italia gazetesinin editörü oldu ve Sosyalist Parti’den atıldı. Artık siyasi düşünceleri tamamen değişen Mussolini “faşizm” adını verdiği yeni ideolojisini geliştirmek için yola çıkarak çökmüş ekonomi ve siyasi kargaşa içindeki İtalya’da 1919 yılında çeşitli ırkçı, anti-komünist ve anti-kapitalist grupları kendi kurduğu Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı örgütünde bir araya getirerek 1921 yılında Ulusal Faşist Parti’yi kurdu. Müthiş bir hatip olan Mussolini “İl Duce” unvanını kullanıyor ve İtalya’nın problemlerini çözeceğini ve eski Roma İmparatorluğu’nun muhteşem günlerine geri dönüleceğine söz veriyordu. 1921 seçimlerinde çok az bir oy almasına rağmen, Savaş sonunda istediğini elde edemediği için hayal kırıklığına uğrayan İtalyan halkının durumunu Mussolini’nin düzeltebileceğine inanan Kral III. Vittorio Emanuele, toplumsal krizi şiddetsiz bir yolla çözmek için 31 Ekim 1922 tarihinde Mussolini’yi başbakan olarak atadı. Bu durum yıllar sonra 3. Reich’ı ilan edecek olan Adolf Hitler’in de ilham kaynağı olmuştur.

Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra önceleri liberallerin desteğini alan Mussolini, diktatörlüğün sert uygulamaları ile İtalya’yı polis devleti haline getirdi. Mussolini, aynı zamanda orduyu da idare ederken parlamentoyu etkisiz hale getirdi ve tüm bakanlıkların görevlerini kendisi üstlenerek tek adam oldu. Böylece tüm gücü elinde tutarak rakiplerini engellemiş oluyordu. Ancak bu durum kurduğu rejimin daha verimli çalışmasını engelliyor ve sıkıntı yarattığı için etrafını korumalar ordusu ile donatıyordu. Kitap ve gazetelere sansür, seçim sistemindeki düzenlemeler ve diğer parti liderlerinin tutuklanması gibi uygulamalar gerçekleştirildi ve eğitimi kontrol altına aldı. Ekonominin canlanması amacıyla Hitler gibi tüm ülkeyi tren rayları ve otobanlarla kaplayan Mussolini, çiftçileri sürekli teşvik ederek tarım ve endüstrinin canlanmasını sağladı. Aç halkı yardımlarla doyururken, işsizliğin bir nebze azalması Mussolini’nin popülaritesini artırdı. Baskı altındaki İtalya’da tüm kanunlar yenilenmiş, üniversite öğretim görevlileri faşist rejimi savunacaklarına dair yemin ettirilmiştir. Gazete editörleri Mussolini tarafından seçiliyor ve yandaş olmayan hiçbir gazeteci yazı yazamıyordu. Baskılarla tüm İtalyan halkı, şirketler ve dernekler kontrol altına alınmak isteniyordu.

Saldırgan bir dış politika izleyen Mussolini 1923’te Corfu’yu bombalatmış ardından Arnavutluk’u kukla rejimine dahil etmiş ve Libya Trablusgarb’ını, Etiyopya’yı işgal etmiş, Balkan devletlerine saldırmış, İspanya iç savaşına askerlerini yollamıştır. Yunanistan işgali sırasında zorlanınca Hitler’den yardım istemiştir.

Bu arada Mussolini Türkiye’ye de sataşmış Antalya’yı istemiş ve Akdeniz bölgesine İtalyan askerlerini çıkarmakla tehdit etmiştir. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk Çankaya Köşkü’ne gelen ve Mussolini’nin Antalya ile Türkiye’nin Akdeniz bölgesi üzerindeki isteklerini ileten Mussolini’nin temsilcine cevap olarak birkaç dakika müsaade istemiş ve az sonra üzerinde Mareşal Üniformasıyla geri dönmüştü. Mussolini’nin temsilcisi bunu görünce hemen konuyu kapatmıştı. Yıllar sonra Mussolini Roma imparatorluğunu yeniden kurmaya ve artık İtalyan ordularının işgallere hazır olduğunu ilan etti. Mussolini’ni tarafından Roma’daki Türk Büyükelçiliği önüne gönderilen kara gömlekliler “Antalya İtalya’ya aittir, Antalya’yı istiyoruz” diye bağırarak gösteriler yapıyordu. Mustafa Kemal Atatürk, Mussolini’nin temsilcisine bu defa şunları söyledi:

“Antalya İtalya’daki Büyükelçiliğimizin cebinde değil ki. Antalya buradadır. Ne diye gelip almıyorsunuz? Ekselans Mussolini’ye teklifim askerlerini Antalya’da karaya çıkarsın, savaşalım. Savaşı kim kazanırsa Antalya O’nun olsun!”

Bunun üzerine Türkiye’ye böyle bir tehdit bir daha yapılamamıştır…
1 Eylül 1939 sabahı Hitler Polonya sınırlarını geçince II. Dünya Savaşı başlamış oldu. Daha önce Malta, Korsika ve Tunus’u İtalyan topraklarına katma ve Roma İmparatorluğu’nu diriltme amacını dile getiren Mussolini Almanya ile birlikte Mihver Devletleri bloğunda savaşa girdi. Mussolini, Kuzey Afrika ve Balkanlar’da Almanların desteğine rağmen Müttefik kuvvetlerine karşı mağlup oldu ve müttefikler 1943’te Sicilya’ya çıkartma yapınca, Kral III. Vittorio Emanuele, Mussolini’yi görevden aldı. Bunun üzerine Almanya Kuzey İtalya’yı işgal ederek Mussolini’yi 12 Eylül 1943’te Gran Sasso’da tutuklu bulunduğu otelden kurtararak önce Viyana’ya sonra Münih’e kaçırıldı.

Mussolini burada fazla durmayıp Kuzey İtalya’ya dönerek Cumhuriyetçi Faşist Parti’yle beraber 15 Eylül 1943 tarihinde İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’ni kurdu. Ancak kurduğu bu hükümet Almanların bir kuklasıydı. Savaşın son günlerinde, 25 Nisan 1945’te Almanlardan destek beklerken kimse gelmeyince “Almanlar tarafından aldatıldık” diyerek 27 Nisan sabahı zırhlı bir araba ve yirmibeş kamyon ile İspanya’ya kaçmak üzere yola koyuldu. Yolda Mussolini ve beraberindekiler, komünist partizanlar tarafından durduruldu. Yanındakiler hemen teslim olunca Mussolini yakalandı ve Mezzegra’da eşiyle beraber bir çiftlik evinde son gecelerini geçirdiler. Ertesi gün 28 Nisan’da Ulusal Kurtuluş Komitesi’nden Mussolini’yi öldürme emri alan Albay rütbeli komünist partizan Colonnello Valerio, Mussolini ve Petacci’yi vurarak öldürmüştür. Mussolini’nin maiyetindeki diğer üyeler bakanlar ve İtalyan Sosyal Cumhuriyeti yetkilileri aynı gün bir idam mangası önünde idam edilmiştir. Ertesi gün Mussolini’nin, sevgilisinin ve birkaç yandaşının cesedi Milano’da bir benzin istasyonunun çatısından başaşağı asıldı. Teşhir edilen cesedi, halk tarafından tekmelendi ve tükürüldü. Devrik diktatörün cesedi bir süre sonra Milano’nun kuzeyinde, Musocco mezarlığına gömüldü. Tarihlerinde iyi niyetle başlayıp korkunç bir şekilde sonlanan başkanlık ve tek adamlık sisteminden ders alan İtalya bugün demokratik parlamenter sistem ve ortak akıl ile yönetiliyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı